Translation of "çalışmak" in Dutch

0.039 sec.

Examples of using "çalışmak" in a sentence and their dutch translations:

Çalışmak istemiyorum.

Ik wil niet werken.

Çalışmak zorundayım.

Ik moet leren.

Çalışmak zorundaydım.

Ik moest werken.

Birlikte çalışmak zorundayız,

We moeten samenwerken,

Görüntü yakalamaya çalışmak...

...haar proberen vast te leggen...

Konuyu çalışmak zorundayız.

We moeten het probleem bestuderen.

Çalışmak zorunda mıyım?

Moet ik studeren?

Almanca çalışmak istemiyorum.

Ik wil geen Duits leren.

Boston'da çalışmak istemiyorum.

Ik wil geen job in Boston.

Fransızca çalışmak istiyorum.

Ik zou graag Frans studeren.

Hastanede çalışmak isterim.

Ik zou graag in een ziekenhuis werken.

Hastanede çalışmak istemezdim.

Ik zou niet graag in een ziekenhuis werken.

Ben çalışmak istiyorum.

Ik wil werken.

Çalışmak özgür kılar.

Werk maakt vrij.

Japonca çalışmak zorundayım.

Ik moet Japans leren.

Yarın çalışmak istemiyorum.

Ik wil morgen niet werken.

O zor şartlarda çalışmak,

Werken in die moeilijke omstandigheden,

Tom yarın çalışmak istemiyor.

Tom wil morgen niet werken.

Pazar bile çalışmak zorundaydı.

Hij moest zelfs op zondag werken.

Çok çalışmak zorunda kalacaksın.

Je zult hard moeten werken.

İngilizce çalışmak hoşuma gidiyor.

Ik studeer graag Engels.

Bir adam çalışmak zorundadır.

Een mens moet werken.

Yaşadığımız sürece çalışmak zorundayız.

Een leven lang moeten we werken.

O, çalışmak zorunda değildir.

- Hij heeft het niet nodig te werken.
- Hij hoeft niet te werken.

Sınav için çalışmak zorundayım.

Ik moet studeren voor de toets.

Senin dilini çalışmak istemiyorum.

Ik wil uw taal niet leren.

Bugün çalışmak zorunda değilsin.

Vandaag moet ge niet werken.

Pazar günü çalışmak zorundaydım.

Ik moest op zondag werken.

Pazartesi günleri çalışmak zorundayım.

Ik moet op maandag werken.

Bir hastanede çalışmak istemezdim.

Ik zou niet in een ziekenhuis willen werken.

- Pazar günleri çalışmak zorunda mısın?
- Pazar günleri çalışmak zorunda mısınız?

Moet je zondags werken?

- Sadece çok çalışmak zorundasın.
- Tek yapman gereken şey çok çalışmak.

- Ge moet alleen hard werken.
- Je moet alleen hard werken.

Çalışmak zorunda olan tek kişi Tom değildir. Ben de çalışmak zorundayım.

Tom is niet de enige die moet studeren. Ik moet dat ook.

Üzgünüm, bu gece çalışmak zorundayım.

Het spijt me, maar ik moet werken vanavond.

Daha çok çalışmak zorunda olacağım.

Ik zal harder moeten studeren.

Biyoloji testi için çalışmak zorundayım.

Ik moet studeren voor een biologietoets.

Gerçekten Boston'da çalışmak ister misin?

Wil je echt in Boston gaan werken?

- Çok çalışmalısın.
- Çok çalışmak zorundasın.

Je moet hard werken.

Bugün canım İngilizce çalışmak istemiyor.

Ik heb geen zin om vandaag Engels te studeren.

Ben bir hastanede çalışmak istiyorum.

Ik wil bij een ziekenhuis werken.

Bu şartlar altında çalışmak istemiyorum.

Ik wil onder deze omstandigheden niet werken.

O bir fabrikada çalışmak istiyor.

Hij wil in een fabriek werken.

O bir fabrikada çalışmak istemiyor.

Hij wil niet in een fabriek werken.

Tom bir fabrikada çalışmak istiyor.

Tom wil in een fabriek werken.

Tom bir fabrikada çalışmak istemiyor.

Tom wil niet in een fabriek werken.

Ben çok çalışmak zorunda olacağım.

Ik zal hard moeten werken.

Bu oda çalışmak için keyifli.

Deze kamer is aangenaam om in te werken.

Ben bir şirkette çalışmak istiyorum.

Ik wil in een bedrijf werken.

Biz sadece çok çalışmak zorundayız.

We moeten gewoon heel hard werken.

Sizinle çalışmak bir onur olacaktır.

- Het zou een eer zijn om met u te werken.
- Het zou een eer zijn om met jou te werken.

Karakterlerimin gözünden o dünyada yaşamaya çalışmak

mij in te leven in de wereld van mijn personages

Yoko teyze çalışmak için çok zayıf.

Tante Joko is te zwak om te werken.

- Yarın çalışmak zorundayım.
- Yarın çalışmam gerekiyor.

Ik moet morgen werken.

Benim için çalışmak istediğini düşünüyor musun?

Denk je dat je voor me zou willen werken?

Ve orta yol yaratıcı düşünmeye çalışmak

En ik zou zeggen dat het compromis is om creatief te denken...

- Çalışmak insanı yüceltir.
- İş insanı yüceltir.

Arbeid adelt.

Yaşamak için çalışın, çalışmak için yaşamayın.

Werk om te leven, leef niet om te werken.

Seninle çalışmak her zaman bir zevkti.

Het is altijd een genoegen geweest om met je te werken.

Teste çalışmak için evde kaldın mı?

Ben je thuis gebleven om te leren voor de toets?

Tom, kelimeleri çalışmak için bilgikartları kullanıyor.

Tom gebruikt geheugenkaartjes om woordenschat te studeren.

- Tom'a, yarı zamanlı çalışmak isteyip istemediğini sor.
- Tom'a, yarı zamanlı çalışmak isteyip istemediğini sorun.

Vraag Tom of hij bereid is om in deeltijd te werken.

- Soğuk bir günde kimse dışarıda çalışmak istemez.
- Hiç kimse soğuk bir günde dışarıda çalışmak istemez.

Niemand wil buiten werken op een koude dag.

Bir arada buzulların sağlığını gözlemlemek için çalışmak,

Om samen toezicht te houden op de gezondheid van de gletsjers;

Fiona için çalışmak üzere evimize gelen terapist

maar een bezigheidstherapeut die bij ons in Florida aan huis kwam,

Yoğun olmayan zamanlarda yola çıkmaya çalışmak gibi.

...zoals in daluren te reizen .

O çalıştığında Tatoeba ile çalışmak bir zevktir.

Het is een genot om Tatoeba te gebruiken wanneer het functioneert.

- Çalışmak özgür kılar.
- Çalışma sizi özgür kılacak.

Werk maakt vrij.

Tüm paydaşları birlikte çalışmak üzere bir araya getirmek.

om alle belanghebbenden bij elkaar te krijgen om samen te werken.

Burada inecek yer bulmaya çalışmak heyecan verici olacak.

Dit is spannend, een plek vinden om te landen.

Tony, bir dükkân veya bir fabrikada çalışmak istemiyordu.

Tom wilde niet in een winkel of een fabriek werken.

Ben yaşamak için çalışırım ama çalışmak için yaşamam.

Ik werk om te kunnen leven, maar ik leef niet om te kunnen werken.

Şu andan itibaren daha çok çalışmak zorunda kalacaksın.

Je zult vanaf nu harder moeten studeren.

- Ders çalışmak için çok yorgundu.
- Çalışamayacak kadar yorgundu.

Hij was te moe om te studeren.

Kapitalizmin övüncü bu. Çalışmak ve başkalarının parasıyla para kazanmak.

Het is de glorie van kapitalisme om geld te verdienen aan het geld van anderen.

O, sınıf arkadaşlarına yetişmek için çok çalışmak zorunda kaldı.

Ze moest hard studeren om haar klasgenoten bij te halen.

Bugün canım ders çalışmak istemiyor. Bir futbol oyununa gidelim.

Ik heb vandaag geen zin om te studeren. Laten we naar een voetbalwedstrijd gaan.

Buraya yeni cümleler eklemeye çalışmak için birçok hayal gücü gereklidir.

Er is een hoop fantasie nodig om nieuwe zinnen te vinden om hier toe te voegen.

- O çalışmak için çok yorgun.
- O çalışamayacak kadar çok yorgun.

Hij is te moe om te studeren.

- Pazar çalışmak zorunda mısın?
- Pazar günü çalışmaya ihtiyacın var mı?

Moet je zondags werken?

Tom bu hafta her gece geç saatlere kadar çalışmak zorunda.

Tom moet deze week tot laat werken.

Ben müdavim olmak istiyorsam, geriye kalanın iki katı kadar çok çalışmak zorundayım.

- Als ik een vaste klant wil worden, moet ik twee keer zo hard werken als de rest.
- Als ik me een vaste plaats wil verwerven, moet ik twee keer zo hard werken als de rest.

Gerçek erkekler aerobik yapmak için değil, ağırlık çalışmak için spor salonuna giderler.

Echte mannen gaan naar de sportschool om gewicht te heffen, niet om aerobics te doen.

Ama şunu yapabiliriz, bu göreve devam edip zehri canlı olarak bulmaya çalışmak için

Weet je wat we kunnen doen? We kunnen doorgaan... ...met de missie, en de gifstoffen levend vinden.

- Buz gibi suda yüzmeyi denemesi çılgınlıktı.
- O dondurucu suda yüzmeye çalışmak onun çılgınlığıydı.

Hij was gestoord dat hij probeerde te zwemmen in dat ijskoude water.

Tom'a pazartesi günü geç saatlere kadar çalışmak zorunda olduğunu ne zaman söylemeyi planlıyordun?

Wanneer was je van plan om Tom te vertellen dat hij moet overwerken op maandag?

Her gün kahkaha atmakla ve ağlamakla çok meşgulüm bu yüzden ders çalışmak için zamanım yok.

Ik ben elke dag zo druk bezig met huilen en lachen dat ik geen tijd meer over heb om te leren.

Eğer bu evliliği iş için istiyorsan benimle zaman geçirmek ve sürekli çalışmak arasında seçim yapman gerekiyor.

Als je wilt dat dit huwelijk werkt, zul je moeten kiezen tussen tijd met me doorbrengen en de hele tijd werken.

- Evliliğini kurtarmak adına çaba sarf etmen gerek.
- Evliliğini kurtarmak için uğraşmalısın.
- Evliliğini kurtarmak için çalışmalısın.
- Evliliğini kurtarmak için çalışmak zorundasın.
- Evliliğini kurtarmak için çalışman gerekiyor.

Je moet eraan werken om je huwelijk te redden.