Translation of "Onların" in Spanish

0.009 sec.

Examples of using "Onların" in a sentence and their spanish translations:

Onların kelimeleriyle:

Y, en sus palabras:

Köpek onların.

El perro es suyo.

Onların arkadaşıyım.

Soy un amigo suyo.

- Onların parasını istemiyorum.
- Onların parasını istemem.

No quiero su dinero.

- Onların düğünü yarın.
- Onların düğünleri yarın.

Su boda es mañana.

- Onların hiçbirinden hoşlanmıyorum.
- Ben onların hiçbirini sevmiyorum.

- No me gusta ninguno.
- No me gusta ninguno de ellos.

- Ben onların acılarını hissediyorum.
- Onların acısını hissediyorum.

Comparto su dolor.

- Ben onların hepsini seviyorum.
- Onların hepsini seviyorum.

- Me gustan todos.
- Me gustan todas.

Onların hepsi aynı.

Todos son iguales.

Onların hepsi öldü.

Todos están muertos.

Onların isimlerini hatırlayamadım.

No pude recordar sus nombres.

Onların duvarına bak.

Mira en su muro.

Onların hepsini tanıyorum.

Los conozco a todos.

Onların hepsi geldi.

Han venido todos.

Onların kasları sert.

Tienen agujetas.

Onların kızı hemşire.

Su hija es enfermera.

Onların kaynakları yok.

Ellos no tienen recursos.

Onların hepsini yakalamalıyım.

Hay que atraparlos todos.

Onların anladığını sanmıyorum.

No creo que hayan entendido.

Şu kitap onların.

Ese libro es de ellos.

Onların kazanmasını istiyordum.

- Quería que ellos ganaran.
- Quería que ellas ganaran.

Onların atı var.

Ellos tienen el caballo.

Onların şarabı var.

Tienen vino.

Onların hepsi mutlu.

Todos son felices.

Tom onların lideri.

Tom es su líder.

Onların seçeneği yok.

No tienen opción.

Onların söylediğini duyamıyorum.

No puedo oír lo que ellas dicen.

Onların evini seviyorum.

Me encanta su casa.

Onların sayısı büyüktür.

Su número es grande.

Onların çalışması gerek.

Ellos necesitan estudiar.

Onların hakları nelerdir?

¿Cuáles son sus derechos?

Onların hepsini öldüreceğim.

Los mataré a todos.

Onların maliyeti nedir?

¿Cuánto cuestan?

Onların hepsini biliyorum.

Los conozco a todos.

Onların kılıçları çatıştı.

Sus espadas chocaron.

Şu kitaplar onların.

Aquellos libros son suyos.

Onların kekleri iyidir.

Sus tartas son buenas.

Bu onların hatası.

Esto es culpa suya.

Onların hepsi gitti.

Se han ido todos.

Onların hepsi biliyorlar.

- Todos lo saben.
- Todos los conocen.

Onların planını onaylıyorum.

Apruebo su proyecto.

Onların söylediğine inanıyorum.

Creo lo que ellos dijeron.

Onların çıktığını gördük.

- Les vimos irse.
- Los vimos partir.

Onların hepsi lezzetliydi!

¡Estaba todo delicioso!

Onların satışları artıyor.

Sus ventas están creciendo.

Onların hepsini seviyorum.

Me gustan todos.

Onların hepsi korkmuştu.

Todos estaban asustados.

Onların hepsi kovulmalı.

Deberían echarlos a todos.

Onların hepsini sevdim.

Me gustaban todos.

Onların bilgisi var.

- Ellos tienen información.
- Ellas tienen información.

Onların gelmesi şart.

Ellos tienen que venir.

Bu onların fikriydi.

Esto fue idea suya.

Onların söylediği doğru.

Lo que dicen es cierto.

Onların tartıştığını duyabiliyordum.

Los pude escuchar discutiendo.

Onların hikayesi nedir?

¿Cuál es su historia?

Onların hepsi girdiler.

Todas ellas entraron.

Onların hepsi biliyorlardı.

- Todos lo sabían.
- Todos lo supieron.

Onların hepsi gittiler.

- Todos se fueron.
- Todos se marcharon.
- Todos partieron.

Onların hepsi oturdular.

Todos se sentaron.

Onların niyeti iyi.

Ellos son bienintencionados.

Onların niyeti iyiydi.

- Lo hicieron con buena intención.
- Lo hicieron de buena fe.

Onların elemanı azdı.

- Estaban escasos de personal.
- Estaban faltos de personal.

Onların hepsi iyi.

Todos son buenos.

Bu onların işi.

Es su trabajo.

Bu onların hakkı.

Es su derecho.

Onların hepsini kullan.

Úsalos todos.

Onların hepsi bağırıyor.

Todos ellos gritan.

Onların hepsi Kanadalı.

Todos ellos son canadienses.

Onların istediğine sahipsin.

Tienes lo que ellos quieren.

Onların amacı nedir?

¿Cuál es su propósito?

Onların hepsi aç.

Todos ellos están hambrientos.

Onların hepsi buradaydı.

Estaban todos aquí.

Bu onların ki.

Esto es de ellos.

Onların ekmeği var.

Ellos tienen pan.

Onların sorunu neydi?

¿Cuál era el problema con ellos?

Onların huylanmasını istemiyorum.

No quiero que se molesten.

Onların ölmesini istemedim.

No quería que murieran.

Onların hepsi İzlandalı.

Todos ellos son de Islandia.

Onların parasını istemem.

No quiero su dinero.

Onların botları başıboş.

El barco de ellos está a la deriva.

Onların umudu var.

- Tienen esperanza.
- Ellos tienen esperanza.

Onların çoğu Kanadalı.

La mayoría de ellos son canadienses.

Onlar onların kitapları.

Esos son sus libros.

Onların suyu var.

Tienen agua.

Bu onların evidir.

Ésta es su casa.

Onların giysileri kullanıldı.

Su ropa era usada.

Onların fiyatı nedir?

¿Cuánto cuestan?

Onların hepsinden bıktım.

Estoy harto de todos ellos.

Onların yiyecekleri yoktu.

- No tenían nada que comer.
- No tenían comida.
- No tenían nada de comida.

Onların söylediğini anlıyorum.

Entiendo lo que dicen.