Translation of "Bulunduğu" in Spanish

Bulunduğu yere uygun olmayanlar.

las clavijas redondas en los agujeros cuadrados".

Onun bulunduğu yeri belirleyemedik.

No pudimos averiguar su paradero.

Tom'un bulunduğu uçak düştü.

El avión en el que iba Tom se estrelló.

Ve sık ormanların bulunduğu bir yerdir.

y bosques tupidos.

Içerisinde bulunduğu gezegenlerin çekim kuvvetinden kaynaklı

causado por la fuerza gravitacional de los planetas en los que se encuentra.

Temasta bulunduğu herkeste karantina altına alınacak

El contacto estará en cuarentena para todos

Onun bulunduğu yer hakkında hiçbir fikrimiz yok.

- No tenemos idea de dónde está él.
- No tenemos idea de su paradero.

Onun bulunduğu yerde sana ondan bahsetmemeni söyledim.

Te dije que no mencionaras eso en su presencia.

Dolapta Tom'un eşyalarının bulunduğu bir kutu buldum.

Encontré una caja de las cosas de Tom en el closet.

Bilginin nasıl bulunduğu konusundaki bu düşünceyi anlamaya çalışmaktır.

trata de explorar esta idea de dónde está alojado el conocimiento.

- Onun nerede olduğunu bulamadık.
- Onun bulunduğu yeri bulamadık.

No pudimos averiguar su paradero.

Yönde ve bulunduğu yerde değiş tokuşu beraberinde getirir.

en la forma, distancia, dirección y superfície.

Bunun öldüren mantarlardan olmadığını, içinde bulunduğu çevre sayesinde biliyorum.

Sé que este no es de los mortales por el lugar en que lo hallé.

Su evleri arabaları ve bulunduğu her şeyi sürükleyerek götürüyor

casas de agua arrastran autos y todo lo que encuentran

Sığır geğirme ve yem üretiminin küresel ısınmaya katkıda bulunduğu

ganado, el tratamiento de desechos, las industrias del carbón y del petróleo, por lo que los

- Şüphelinin nerede olduğu hâlâ bilinmiyor.
- Şüphelinin bulunduğu yer hala bilinmiyor.

Todavía no se conoce el paradero del sospechoso.

Ekip, Khumbu Buz Çağlayanı ile kamp alanının bulunduğu yere ulaşana kadar...

Al llegar al campamento base y a la cascada de hielo Khumbu...

Longus bu fikre katılmayıp, Scipio'nun bulunduğu konumdan bir kaç kilometre kuzeyde kampını kuruyor.

Longus no está de acuerdo y arma un campamento a unos cuantos kilómetros al norte de la ubicación de Escipión.

- Onun nerede olduğu hakkında bir fikrimiz yok.
- Onun bulunduğu yer hakkında hiçbir fikrimiz yok.

No tenemos idea de dónde está él.

- Tom'un nerede olduğunu bilmek istiyorum.
- Tom'un semtini bilmek istiyorum.
- Tom'un bulunduğu yeri bilmek istiyorum

Quisiera saber el paradero de Tom.

İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.

En tanto que el espíritu humano prospere en este planeta, la música en alguna forma viviente se lo acompañará y sostenerá, dándole significado expresivo.