Translation of "Yapması" in Portuguese

0.015 sec.

Examples of using "Yapması" in a sentence and their portuguese translations:

Ne yapması gerektiğini biliyordu.

- Ela sabia o que se devia fazer.
- Ela sabia o que precisava ser feito.

Tom'un onu yapması gerekebilir.

O Tom talvez precisasse de fazer isso.

Bütün yapması gereken bu.

Isso é tudo o que ele tem de fazer.

Herkesin bunu yapması gerekiyordu.

Todo mundo deveria fazer isso.

Üçünüzün bunu yapması gerekiyor.

- Todos os três têm de fazer isso.
- Vocês três têm de fazer isso.

- Tom'un onu bugün yapması bekleniyor.
- Tom'un onu bugün yapması gerekiyor.

Tom deve fazer isso hoje.

- Söylemesi kolay, yapması zor.
- Dile kolay.
- Söylemesi kolay ama yapması zor.

É fácil de dizer, mas não é fácil de fazer.

Böyle bir şey yapması garip.

É estranho que ela faça uma coisa dessas.

Onu kasten yapması mümkün değil.

Não é provável que ele o fizesse de propósito.

Tom yapması gereken şeyler var.

Tom tem umas coisas que precisa fazer.

Tom'un bir şey yapması gerekiyor.

Tom precisa fazer alguma coisa.

Tom'un onu yapması gerektiğini sanmıyorum.

Eu não acho que o Tom pretendeu fazer aquilo.

Tom'un ne yapması gerektiğini düşünüyorsun?

- O que você acha que Tom deveria fazer?
- O que vocês acham que Tom deveria fazer?

Tom yapması gerektiği şeyi yapmıyor.

Tom não está fazendo o que ele deveria fazer.

Tom bunu yapması gereken kişi.

É o Tom que precisa fazer isso.

Neden Tom'a onu yapması söylendi?

Porque disseram ao Tom para fazer isso?

Tom ne yapması gerektiğini bilmiyordu.

Tom não soube o que ele devia fazer.

Tom'u bunu yapması için zorlamayacağız.

Nós não forçaremos Tom a fazer isso.

Tom'un hâlâ onu yapması gerekiyor.

O Tom ainda precisa fazer isso.

Tom onu yapması gerektiğini bilmiyordu.

O Tom não sabia que ele precisava fazer aquilo.

Tom'un bunu yapması gerekeceğini biliyordum.

Eu sabia que o Tom deveria fazer aquilo.

Tom bunu yapması gerekeceğini söylüyor.

Tom disse que precisa fazer isso.

Tom'un onu yapması gerektiğinden eminim.

Tenho certeza de que Tom deveria fazer isso.

- Tom'un önünde yapması gereken bir seçim vardı.
- Tom'un bir seçim yapması gerekiyordu.

O Tom tinha uma escolha a fazer.

Hepinizin yapması gereken, onun tavsiyesine uymaktır.

Tudo o que você deveria fazer é seguir seu conselho.

- Söylemesi kolay, yapması zor.
- Dile kolay.

É mais fácil dizer do que fazer.

Tom yapması gereken şeyleri olduğunu söyledi.

Tom disse que tinha umas coisas que precisava fazer.

Tom ne yapması gerektiğinden emin değil.

Tom não tem certeza do que deve fazer.

Tom'un yapması gereken yığınla iş var.

Tom tem uma tremenda quantidade de trabalho para fazer.

Yatağı yapması için birini gönderir misiniz?

Poderia enviar alguém pra arrumar a cama?

Tom, ne yapması gerektiğini bilmediğini söyledi.

- Tom disse que não sabia o que fazer.
- O Tom disse que não sabia o que fazer.

Tom'un yapması gereken başka şeyler vardı.

Tom tinha outras coisas que ele precisava fazer.

Söylemesi kolay ama yapması kolay değil.

É fácil de dizer, mas não é fácil de fazer.

O, onu yapması için onu zorladı.

Ela o forçou a fazê-lo.

Onu onu yapması için ikna etti.

Ela o persuadiu a fazê-lo.

Tom'un bu konuda yapması gereken nedir?

- O que é que Tom tem que fazer com isso?
- O que Tom tem a ver com isso?

Tom henüz ne yapması gerektiğini bilmiyordu.

Tom ainda não sabia o que precisava fazer.

Tom'un onu yapması gerektiğini düşünüyor musun?

Você acha que Tom precisa fazer isso?

Tom'un onu neden yapması gerektiğini anlamıyorum.

- Eu não entendo por que o Tom deveria fazer isso.
- Não entendo por que o Tom deveria fazer isso.

Tom, bir konuşma yapması istendiğini söyledi.

Tom disse que lhe pediram para dar um discurso.

Tom bunu yapması gerektiğinden emin değil.

O Tom não tem certeza se deveria fazer isso.

Tom bunu kimin yapması gerektiğini biliyor.

O Tom sabe quem precisa fazer isso.

Onu yapması gerektiğini Mary'ye söyleyen Tom'du.

Foi o Tom que disse para a Mary que ela tinha que fazer isso.

Tom'un onu bugün yapması gerektiğini sanmıyorum.

- Eu não acho que o Tom precise fazer isso hoje.
- Não acho que o Tom precise fazer isso hoje.

Tom'un onu yapması gerektiğinden emin değilim.

Não sei se o Tom deveria fazer isso.

Tom'un bunu yapması gerekip gerekmediğini bilmiyordum.

Eu não sabia se Tom precisava mesmo fazer isso.

Tom'a bunu tekrar yapması zaten söylendi.

Já falaram para o Tom fazer de novo.

Tom'a bunu kendi başına yapması söylendi.

Já falaram para o Tom fazer isso sozinho.

Tom da bunu yapması gerektiğini söylüyor.

Tom diz que ele também precisa fazer isso.

Tom'un tek yapması gereken benimle konuşmaktı.

- Tudo que Tom precisava fazer era falar comigo.
- Tudo que Tom tinha que fazer era falar comigo.

Tom'un şimdi ev ödevini yapması gerekmiyor mu?

Tom não deveria estar fazendo seu dever de casa agora?

Tom'un onu yapması için sebepleri olduğunu umuyorum.

Eu espero que o Tom tenha suas razões para fazer aquilo.

Tom yapması gerekeni yapmazsa lütfen bana bildir.

Se o Tom não tiver feito o que ele tinha de fazer, por favor me deixe saber.

İşi yapması için niçin Tom'u işe almıyorsun?

Por que você não contrata o Tom para fazer o serviço?

O, Tom'un yapması için aptalca bir şeydi.

Aquilo era uma coisa estúpida para Tom fazer.

Tom Mary'ye ne yapması gerektiğini söylemeye çalıştı.

- O Tom tentou dizer à Mary o que ela tinha que fazer.
- Tom tentou dizer a Mary o que ela precisava fazer.

Tom yapması gereken işi daha önce bitirdi.

Tom já terminou o trabalho que ele precisava fazer.

Tom'un bunu neden yapması gerektiğini merak ediyorum.

- Eu me pergunto porque o Tom tem que fazer isso.
- Me pergunto porque o Tom tem que fazer isso.

Tom bugün Mary'nin bunu yapması gerektiğini söyledi.

Tom disse que Mary precisa fazer isso hoje.

Tom, Mary'nin onu şimdi yapması gerektiğini söyledi.

Tom disse que Mary deveria fazer isso agora.

Tom, Mary'nin bugün bunu yapması gerekebileceğini düşünüyordu.

O Tom achou que a Mary talvez precisasse fazer isso hoje.

Tom bunu tek başına yapması gerektiğini bilmiyordu.

- Tom não sabia que deveria fazer isso sozinho.
- Tom não sabia que ele deveria fazer isso sozinho.

Tom'un onu tekrar yapması gerektiğinden emin değilim.

Não tenho certeza se Tom deveria fazer isso de novo.

Tom'un Mary'nin bunu yapması gerekmediğini söylediğinde şaşırmadım.

- Eu não fiquei quando o Tom me contou que a Mary não precisava fazer aquilo.
- Não fiquei quando o Tom me contou que a Mary não precisava fazer aquilo.

Tom henüz ne yapması gerektiğini fark etmiyor.

O Tom não faz ideia do que tem para fazer.

Tom'u işi yapması için ikna edip edemeyeceğimi görelim.

Vejamos se eu consigo convencer Tom a realizar o trabalho.

Tom bunu yapması gerektiğini biliyor ama yapmak istemiyor.

Tom sabe que ele deveria fazê-lo, mas ele não quer.

Herkesin bir yabancı dil eğitimi yapması gerektiğini düşünüyorum.

Eu acho que todos deveriam aprender uma língua estrangeira.

Sorun o çocuğun yapması söylenilen şeyi asla yapmamasıdır.

O problema é que aquele menino nunca faz o que lhe mandam.

Tom'u onu yapması için ikna etmek kolay değildi.

Não foi fácil convencer Tom a fazer isso.

Tom onu yapması için Mary'yi ikna etmeye çalıştı.

Tom tentou convencer Maria a fazer isso.

O, onu yapması için onu ikna etmeye çalıştı.

Ele a tentou convencer a fazer isso.

Tom'un ne yapması gerektiği hakkında hiç fikri yoktu.

Tom não tinha nenhuma ideia do que deveria fazer.

Tom'u doğru şeyi yapması için ikna etmek zordu.

Foi difícil convencer Tom a fazer a coisa certa.

Tom'un yapması beklenmeyen bir şey yaptığını fark ettim.

Notei que Tom estava fazendo algo que não devia estar fazendo.

Tom'un yapması gereken şeyi neden yapmadığını bilmek istiyorum.

- Eu adoraria saber por que Tom não fez o que ele estava combinado para ele fazer.
- Eu gostaria de saber por que o Tom não fez o que ele deveria fazer.

Tom, pazartesi günü bunu yapması gerekebileceğini bildiğini söyledi.

O Tom disse que sabia que poderia precisar fazer isso na segunda-feira.

Tom yapması gereken her şeyin o olduğunu mu düşünüyor?

Tom acha que isso é tudo o que ele precisa fazer?

Tom'un Mary'nin ne yapması gerektiği konusunda hiçbir fikri yok.

O Tomás não faz ideia do que a Maria precisa de fazer.

- Söylemek yapmaktan daha kolaydır.
- Söylemesi kolay, yapması zor.
- Dile kolay.

- É mais fácil dizer do que fazer.
- É mais fácil falar do que fazer.

Tom ne yapması gerektiğini düşünürken uzun süre gözüne uyku girmedi.

Tom ficou acordado durante muito tempo pensando no que deveria fazer.

- Bunu yapmak Tom'un haftalarını aldı.
- Tom'un bunu yapması haftalar aldı.

O Tom levou semanas para fazer isso.

- Beth'den onun tembel erkek arkadaşı tarafından onun tarih ödevini yapması istenildi.
- Beth'e tembel erkek arkadaşı tarafından onun tarih ödevini yapması rica edildi.

O namorado preguiçoso de Beth pediu a ela que fizesse o seu trabalho de história.

Doktorların yapması gereken şey hayatları kurtarmak ve ölüme karşı mücadele etmek.

O que médicos deviam fazer é salvar vidas e lutar contra a morte.

- Söylemesi kolay ama yapması zor.
- Kolaysa sen yap.
- Bekara karı boşamak kolaydır.

Falar é facil, difícil é fazer.

- Tom'u onu yapmak için kim zorladı?
- Tom'u onu yapması için kim zorladı?

Quem forçou o Tom a fazer isso?

Eşinin onun taklidini yapması ise, güzel örnek eğlenceli bir aile olmasının yanı sıra

A imitação de sua esposa, além de ser uma família divertida, é um bom exemplo.

Onun iyi bir fikir olmadığını bilse bile onu yapması için onu ikna etti.

Ela o persuadiu a fazê-lo embora soubesse que não era uma boa ideia.

Tom Mary'nin onun için yaptığı akşam yemeğini beğenmiş gibi yapması gerekip gerekmediğini merak ediyordu.

Tom se pergunta se ele deveria fingir que gostou do jantar que Mary fez para ele.

- Tom çocuklarına bakıcılık yapması için Mary'ye para verdi.
- Tom çocuklarına bakması için Mary'ye para ödedi.

O Tom pagou para a Mary cuidar de seus filhos.

- Tom, Mary'nin bunu yapmasına gerek olmadığını söyledi.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerekmediğini söyledi.
- Tom Mary'nin onu yapmasına gerek olmadığını söyledi.

Tom disse que a Mary não precisava fazer isso.