Translation of "Ama" in Chinese

0.038 sec.

Examples of using "Ama" in a sentence and their chinese translations:

Ama korkmuyordum.

但我没有害怕。

- Ama çocukların var.
- Ama senin çocukların var.

- 但是您有孩子。
- 但是你有孩子。

Ama param yok.

但是,我沒有錢。

Ama sabun ekleyince...

但是加上肥皂...

Ama o şanslıydı.

但是他很幸運。

İstiyorum ama yapamıyorum.

我想,但我不能。

- O fakir ama mutlu.
- O, yoksul ama mutlu.

她很窮,但是她很快樂。

Affedersiniz, ama hasta hissediyorum.

不好意思,但我有点恶心。

Sabırla dinliyorum ama ilgilenmiyorum.

我很耐心地听着,但不感兴趣。

Arabayı alırdım ama fakirim.

我想買那輛車,可是我卻沒有錢。

Çok yorgunum ama uyuyamıyorum.

我很累,但我还是没办法入睡。

Zor ama bunu yapacağım!

這並不容易,但我一定做到的!

Denedim,ama başarılı olmadım.

我試了,但我沒有成功。

Çince konuşabiliyorum ama okuyamıyorum.

我會說中文,但是我不會讀中文。

Biz fakiriz ama mutluyuz.

我们穷,但是很快乐。

Ama kahve iyi değil.

- 但这咖啡并不好。
- 就是咖啡不好。

Biz fakirdik, ama mutluyduk.

我們從前很窮,但很快樂。

ama asıl şey politika.

但实际上,这是政治。

Ama sen orada değilsin.

但你不在那裡。

Gitmek istiyordum ama unuttum.

我本来想走的,但后来忘了。

Nişan aldı, ama ıskaladı.

他瞄准了,却没命中。

Ama çiftçi ona gülümsedi.

但是农夫对他笑了。

Affedersiniz, ama kütüphane nerede?

對不起,但圖書館在哪裡?

Üzgünüm, ama bu imkansız.

我很抱歉, 但它是不可能的。

Rousseau çılgın ama etkiliydi; Hume aklı başında ama hiç takipçisi yoktu.

盧梭是瘋狂的, 但有影響力; 休謨是理智的, 但沒有追隨者。

- Onu tanıyorum ama adını bilmiyorum.
- Onu tanıyorum ama onun adını bilmiyorum.

我認識他但是我不知道他的名字。

Affedersiniz, ama pencereyi açabilir miyim?

不好意思,请问我可以开窗吗?

Kredi kartları yararlıdır ama tehlikelidir.

信用卡很有用,但也有风险。

Başarılı olmayı ummuştu ama olmadı.

他本希望可以成功,但是他没有。

Erkek kardeşim küçük ama güçlüdür.

我哥哥雖然矮小可是很強壯。

Sen yüzebilirsin ama ben yüzemem.

你會游泳,我卻不會。

Baktım ama bir şey görmedim.

我看過了, 但是沒看到什麼東西。

Seni işitebiliyorum ama seni göremiyorum.

我听得见你,但我看不见你。

Saatlerdir bekliyoruz ama o gelmedi.

我们等了好几个小时,但他没来。

O zengin, ama mutlu değildir.

虽然他很有钱,但他不幸福。

İngilizceyi seviyorum ama iyi konuşamıyorum.

我喜欢英语,但是我说不好。

Mutsuz olurdum ama kendimi öldürmezdim.

我会不高兴,但我不会自杀。

Param yok ama hayallerim var.

我沒有錢,但是我有夢想。

İngilizce kolay değil ama enteresan.

- 英语不容易,但很有意思。
- 英语不简单,但是很有趣。

Affedersiniz, ama o benim raketim.

抱歉,这是我的球拍。

Üzgünüm, ama seni iyi duyamıyorum.

對不起,但我聽不清你說的話。

O, fakirdir, ama mutlu görünüyor.

她很窮,但卻很快樂。

Ama nasıl kebap pişirileceğini bilmiyorum!

但是我不会烤烤肉串!

Ben Japonum ama Japonya'da yaşamıyorum.

我是日本人,但不住在日本。

Pizza yerdim ama artık yemiyorum.

我以前吃披萨,但现在不了。

Okul kütüphanemiz küçük ama yeni.

我们学校的图书馆很小,但是是新的。

Babam dışarıda ama annem evde.

爸爸出去了,但妈妈在家。

Sarhoşum ama hâlâ Almanca konuşabiliyorum.

我喝醉了,但是还会说德语。

Şartlar aynı ama insanlar değişti.

物是人非。

Huzursuz hissettiğini biliyorum ama endişelenme.

我知道你不自在,但别急。

Üzgünüm ama gerçekten gitmek zorundayım.

我很抱歉,但我必須走了。

Çok yoruldum ama iyi hissettim.

我很累,但我感覺很好。

Babam yüzebilir ama annem yüzemez.

我父亲会游泳但我母亲不会。

- Garip gelebilir ama söylediği doğru.
- Kulağa garip geliyor olabilir ama söylediği doğru.

- 虽然听起来很奇怪,但是她说的的确是真的。
- 聽起來或許有點怪,但她說的是真的。

- Her yere baktım, ama kitabımı bulamıyorum.
- Her yana baktım, ama kitabım yok.

我什麼地方都找過了, 但卻找不到我的書。

- Afrika bir kıta ama Grönland değil.
- Afrika bir kıtadır ama Grönland değildir.

非洲是一個大陸, 而格陵蘭不是。

Hiç param yok, ama hayallerim var.

我沒有錢,但是我有夢想。

Yağmur yağıyor ama dışarı çıkmak istiyorum.

现在正在下雨,但是我想出去。

Beni az ama uzun süre sev.

淡淡地爱我,长久地爱我。

Genç görünüyor ama aslında kırkın üzerinde.

- 她看上去很年轻,实际上已经超过40岁。
- 她看起来是年轻的,但实际上她四十多岁了。

O oldukça güzel ama sağlıksız görünüyor.

她佷美, 可是看起來不健康。

Onun fikrini değiştirmeye çalıştım ama yapamadım.

我試著改變她的心意,但我沒有辦法。

Çok sigara içerdim ama şimdi bıraktım.

我以前常抽菸,但現在我戒掉了。

O Çince konuşabilir ama Mandalina konuşamaz.

她会说中文,却不会说普通话。

Yaşı genç olabilir, ama güvenilir biri.

他雖然年輕卻很值得信賴。

Belki garip ama, o başarısız oldu.

很奇怪,他失败了。

Ah, peki. Görüşürüz. Ama dikkatli sür.

哦,好吧。再见。但是开车要小心。

O bir doktor değil ama öğretmen.

他不是医生,他是教师。

O, bir kızdır, ama o cesurdur.

她是個女孩,但她勇敢。

Ama hiç kimse bunu duymak istemedi.

卻沒有人要聽。

Ben Finim ama İsveççe de konuşuyorum.

我是芬兰人,但我也说瑞典语。

Hayat zordur, ama ben daha zorum.

生活很困难,但我更坚强。

Seninle gelmek isterdim ama vaktim yoktu.

我想和你一起去,但是我没有时间。

Tom etrafına bakındı ama kimseyi görmedi.

Tom看了看周圍,但沒看到任何人。

O beni unuttu ama, değil mi?

他把我忘了,难道不是吗?

Tamam ama önce akşam yemeği yiyelim.

好的,但我们先吃晚饭吧。

Yanlış değil ama nadiren öyle yazılır.

写的没错,不过很少那么说。

Hala gençsin ama kalıcı olarak değil.

你还年轻,可是没有永久。

İngilizce konuşmak kolay değil ama eğlencelidir.

說英語不容易,但是它很有趣。

Annemin ehliyeti var, ama araba sürmez.

我母亲有驾照,但是她不开车。

Ama onun bir işe ihtiyacı vardı.

但他需要一份工作。

Ben onu biraz anlıyorum ama konuşamıyorum.

能听懂一点儿,但是不会讲。

Seni bilmem ama ben açlıktan ölüyorum.

我不知道你怎么样,但我饥肠辘辘。

Tom çocuk istiyor ama Mary istemiyor.

汤姆想要孩子,但玛丽不想。

Tom'a vurmaya çalıştım ama o eğildi.

我要去打汤姆,但是他避开了。

Tom iyi ama yeterince iyi değil.

汤姆好,但不够好。

Onu uyardım ama uyarıyı görmezden geldi.

我警告過他,但他不理會警告。

Ben Osaka'da doğdum ama Tokyo'da büyüdüm.

我在大阪出生,但在東京長大。

Onun güzel olduğu doğrudur, ama bencil.

她确实很漂亮,但她很自私。

Onlar genç ama onların deneyimi var.

他們還年輕,但他們有經驗。

Ona ipi bırakmamasını söyledim ama bıraktı.

我叫她不要松开绳子,但是她做了。

Üzgünüm, ama seni çok iyi duyamıyorum.

對不起,但我聽不清你說的話。

Ben Japon'um ama sen bir Amerikalısın.

我是日本人,而你是美国人。

Onlardan bazıları sağlıklı ama diğerleri değil.

他们中的一些人身体健康,但是其他人不是。