Translation of "Veriyor" in Portuguese

0.011 sec.

Examples of using "Veriyor" in a sentence and their portuguese translations:

Söz veriyor musun?

Você promete?

Partiyi kim veriyor?

Quem vai dar a festa?

Düşünmek acı veriyor.

Pensar dói.

çok büyük cezalar veriyor

dá enormes punições

Ve orada can veriyor

E ele mora lá

Kirlilik dünyamıza zarar veriyor.

A poluição está prejudicando a nossa terra.

Tom aşırı tepki veriyor.

Tom está exagerando.

Aşırı tepki veriyor muyum?

Estou exagerando?

O bana ders veriyor.

Ela está me ensinando.

Köpek John adına karşılık veriyor.

O cachorro responde ao nome John.

Köpek Blackie adına cevap veriyor.

O cachorro atende pelo nome de Blackie.

Bu bana bir fikir veriyor.

Isto me dá uma ideia.

O bana bir fikir veriyor.

Isso me dá uma ideia.

O bize tarih dersi veriyor.

Ele nos ensina história.

Julia kızına bir öpücük veriyor.

Júlia dá um beijo na filha.

Tom çocuklarına çok para veriyor.

Tom dá dinheiro demais aos filhos.

Tom Mary'nin kazanmasına izin veriyor.

Tom deixa Mary ganhar.

Ve bana ışık veriyor. Tamam, gidelim.

Isto dar-me-á luz. Pronto, vamos.

Ve başarabilmek için ise mücadele veriyor

E ele luta para ter sucesso

O, bu gece bir parti veriyor.

Ela está dando uma festa hoje à noite.

O, gönüllü olarak size destek veriyor.

Ele está te apoiando voluntariamente.

Kız kardeşin orada ders veriyor mu?

Sua irmã ensina lá?

Haftada bir kez piyano dersleri veriyor.

- Ela dá aulas de piano uma vez por semana.
- Ele dá aulas de piano uma vez por semana.

Soru yapılması gerekenlere kim karar veriyor.

A questão é quem decide o que precisa ser feito.

O Arjantinli ve tenis dersleri veriyor.

Ele é argentino e dá aula de tênis.

Tom, Mary'ye başka bir şans veriyor.

Tom está dando outra chance a Mary.

Parasını yüksek faiz oranıyla ödünç veriyor.

Ele empresta dinheiro a uma alta taxa de juros.

Mutsuz olduğumda, arkadaşlarım bana cesaret veriyor.

Quando estou triste, meus amigos me encorajam.

"Söz veriyor musun?" "Evet, söz veriyorum."

"Você promete?" "Sim, prometo."

- Tom parti veriyor.
- Tom parti yapıyor.

Tom está dando uma festa.

Program bu konu da hakkını veriyor yani

o programa também dá esse direito

Teknolojimiz buna imkan veriyor mu? Hayır vermiyor.

nossa tecnologia permite isso? Não, não faz.

Bütün kadınlara değil sadece ona cevabını veriyor

não apenas para todas as mulheres, mas para ela

O benim öğrencimdi. Şimdi çocuklarıma ders veriyor.

- Ela foi meu aluno. Agora ele ensina meus filhos.
- Ele era meu aluno. Agora ele ensina meus filhos.

Bu şirket, işçilerinin evden çalışmalarına imkan veriyor.

Esta empresa permite que seus empregados trabalhem em casa.

Bu bana devam etmek için güç veriyor.

Isto me dá forças para continuar.

Kadın kocasına veriyor fakat aslında mallar tamamen ortak

ela dá para o marido, mas, na verdade, os produtos são completamente

Tıpkı bir erkek gibi atın üzerinde savaş veriyor

Ele luta em um cavalo como um homem

Yumurtalara sifonuyla oksijen veriyor, onlara göz kulak oluyordu.

Está a oxigenar os ovos com o sifão, a cuidar deles.

Bu kek içinde peynir varmış gibi tat veriyor.

Este bolo tem gosto de queijo.

Tom bir gece kalmam için bana izin veriyor.

Tom me deixou ficar por uma noite.

Aynı zamanda onları ele veriyor. Çoğu av hüsranla sonlanıyor.

Mas também as expõe. A maioria das suas caçadas fracassa.

Babam benim arkadaşım çünkü bana bir sürü oyuncak veriyor.

O meu pai é meu amigo porque me dá muitos brinquedos.

Söylediğim her şeyin bir yalan olduğunu bilmek acı veriyor.

Dói saber que tudo o que disse é mentira.

Bu yüzden kilo veriyor ve muazzam bir güç kaybına uğruyor.

Então, perde peso e perde muita força.

- Öğretmenimiz bize çok ödev verir.
- Öğretmenimiz bize çok ödev veriyor.

- A nossa professora nos dá muita lição de casa.
- O nosso professor nos dá muita lição de casa.

şimdi herkes sosyal mesaj veriyor bir tanede ben vereyim o zaman

agora todo mundo está dando uma mensagem social, deixe-me dar uma de cada vez

- Bayan Thomas bize tarih dersi veriyor.
- Bayan Thomas tarih dersimize giriyor.

A senhorita Thomas nos ensina história.

- Bu sana bir şey öneriyor mu?
- Bu sana bir fikir veriyor mu?

Isso lhe sugere algo?

Bu durum pekçok yabancı şirketi mali merkezlerini İsviçre'de kurmak için cesaret veriyor.

Isso tem levado uma série de empresas estrangeiras a estabelecer a sua residência fiscal na Suíça.

- Bu hareketi yapmak ağrı veriyor mu?
- Bu şekilde hareket edince ağrı oluyor mu?

Dói se mexer assim?

Ama yine de dikkat çekici olaylar var. Gelecekle ilgili haberler de veriyor bu adam.

Mas ainda existem eventos notáveis. Este homem também dá notícias sobre o futuro.

Baban annene Fransızca bir soru sorarsa, o Fransızca mı yoksa İngilizce mi cevap veriyor?

Se o seu pai pergunta para a sua mãe algo em francês, ela o responde em francês ou em inglês?

- Neden ABD hükümeti insanların silah sahibi olmalarına izin veriyor?
- Neden ABD hükümeti insanların silah almalarına izin verdi?

Por que será que o governo dos Estados Unidos permite que as pessoas portem armas?

- Niçin onların şikâyet ettikleri sadece benim? Onlar sadece beni örnek veriyorlar ve beni bir günah keçisi olarak kullanıyorlar.
- Neden ben onların tek şikayet ettiğiyim?Onlar sadece benim üzerimden örnek veriyor ve beni günah keçisi olarak kullanıyorlar.

Por que eles só se queixam de mim? Eles só querem fazer de mim um exemplo e me usar como bode expiatório.