Translation of "Kendisine" in Portuguese

0.004 sec.

Examples of using "Kendisine" in a sentence and their portuguese translations:

Bir bebek kendisine bakamaz.

Um bebê é incapaz de tomar conta de si mesmo.

Hiç kimse kendisine gülünmesinden hoşlanmaz.

Ninguém gosta de ser zombado.

Tom kendisine hakaret edildiğini biliyordu.

Tom sabia que ele estava sendo insultado.

Her şeyi kendisine saklamak istiyor.

Ela quer guardar tudo para si mesma.

Kendisine birçok özel yetenek bahşedilmiş.

O céu lhe concedeu talentos muito especiais.

kendisine ait bir görüntüye ise rastlayamadık

não conseguimos encontrar uma imagem própria

Annesinden kendisine eşlik etmesini rica etti.

A menina implorou à mãe que a acompanhasse.

Tom, Mary'nin kendisine doğru geldiğini gördü.

- Tom viu Maria aproximando-se dele.
- Tom via a Mary se aproximando dele.

Tom Mary'nin kendisine yardım ettiğini söyledi.

Tom disse que Maria o ajudou.

Tom kendisine yeni bir takım aldı.

Tom comprou um terno novo.

- Ona uğramasını istedi.
- Kendisine uğramasını istedi.

Ela pediu a ele para vir até ela.

Onun kendisine bir şarkı söylemesini istedi.

Ela queria que ele lhe cantasse uma canção.

Tom Mary'nin kendisine yaklaşmasına izin vermiyor.

Tom não deixa Maria se aproximar.

Kendisine bir bisiklet alması için babasına yalvardı.

- Ele implorou a seu pai para comprar uma bicicleta para ele.
- Ele insistiu que seu pai lhe comprasse uma bicicleta.

Tom hiç kimsenin kendisine dokunmasına izin vermez.

Tom não deixa ninguém tocar nele.

Tom kendisine kötü bir şey olmayacağına inanıyordu.

Tom acreditava que nada de ruim pudesse acontecer a ele.

Kendisine söylemediğin sürece ona aşık olduğunu bilmeyecek.

Ela não saberá que você a ama a menos que você conte para ela.

Başkaları hakkında kötü konuşmamayı kendisine prensip olarak benimsemektedir.

Ele tem por princípio nunca falar mal dos outros.

Linda, Dan'ı kendisine tecavüz eden adam olarak teşhis etti.

Linda identificou Dan como o homem que a estuprou.

Onun kendisine yeni bir araba satın alacak parası yok.

Ele não tem dinheiro o suficiente para comprar um carro para ele.

Tom Mary'nin sorunu çözmesi için kendisine yardım etmesini istedi.

Tom queria que Maria o ajudasse a solucionar o problema.

Tom üvey ebeveynlerinin kendisine verdiği sevgiyi kabul etmeyi öğrendi.

Tom aprendeu a aceitar o amor que seus padrastos lhe deram.

Ve kendisine bir tane yatırımcı bulup hemen bu istediği oteli satın alıyor

e encontra um investidor e imediatamente compra este hotel

Daha sonra ki bütün işlerinde de kendisine hep bir tane yatırımcı buluyor

ele sempre se considera um investidor em todos os seus negócios.