Translation of "Bir" in Portuguese

0.029 sec.

Examples of using "Bir" in a sentence and their portuguese translations:

Bir alana, bir bedava.

Compre um e ganhou outro de graça.

Bir cümle bir cümledir.

Uma frase é uma frase.

Bir söz bir borçtur.

Promessa é dívida.

Bir alana bir bedava.

- Compre um e ganhe outro.
- Compre um e ganhe outro grátis.

Bir oğlan bir çocuktur.

Um garoto é uma criança.

Bir köpek bir kediyi ve bir kedi bir fareyi kovalar.

Um cachorro corre atrás de um gato, e o gato atrás de um rato.

Bir beyaz bir kız ve bir Arap kız.

É uma rapariga branca e uma rapariga árabe.

bir gün yataktan bir uyanıyoruz dışarıya bir bakıyoruz

um dia acordamos da cama, olhamos para fora

Bir düşmanın bir düşmanı mutlaka bir müttefik değildir.

O inimigo de um inimigo não necessariamente é um aliado.

Cevaplayamadığım bir düşüce, bir soru

um pensamento, uma pergunta, sempre me vinha em mente

bir çöpçünün sevimli bir hikayesi

uma história fofa de um limpador

Yani bir anlık bir kere

Então, uma vez por um momento

- Bir dakika.
- Sadece bir dakika.

- Só um minuto.
- Só um momento.

Bir adamı bir kadınla karşılaştırmamalısın.

Você não deve comparar um homem com uma mulher.

- Bir dakika...
- Bir dakika bekle.

Um momento...

Benim bir amcam bir doktordur.

Um tio meu é médico.

Bir arkadaştan bir mektup aldım.

Recebi uma carta de um amigo.

Bir karıncayiyen bir domuza benziyor.

- O aardvark se parece com um porco.
- O porco-formigueiro se parece com um porco.
- O porco-formigueiro parece um porco.
- O porco-da-terra se parece com um porco.

Bir zamanlar bir panda gördüm.

Avistei uma panda uma vez antes.

Bir yerde bir çocuk ağlıyor.

Uma criança está chorando em algum lugar.

Bir kelebek olgun bir tırtıldır.

A borboleta é uma lagarta adulta.

Bu bir havalanının bir resmidir.

Esta é uma foto de um aeroporto.

Bir an bir sessizlik vardı.

Houve silêncio por um momento.

Tom bir arkadaşın bir arkadaşı.

Tom é um amigo de um amigo.

Bir iyi bilinen bir organizatördür.

Ele é um empresário muito conhecido.

Bir erkeğin bedenindeki bir çocuğum.

Eu sou uma criança no corpo de um homem.

- Bir şeyler deneyelim!
- Bir deneyelim.

- Vamos tentar alguma coisa!
- Vamos tentar algo!

- Bir zamanlar bir yıldız kayması gördüm.
- Bir defasında bir yıldız kayması gördüm.

Eu vi uma estrela cadente, uma vez.

- Bir lisan, bir insan.
- Bir lisan bir insan, iki lisan iki insan.

- Um homem que fala dois idiomas equivale a dois homens.
- Um homem que fala dois idiomas equivale a dois.

- Üyeler bir bir garip hikayelerini anlattı.
- Üyeler bir bir enteresan hikayelerini anlattı.

Um a um, os membros nos contaram sobre sua estranha experiência.

- Bir kelime seç.
- Bir kelime seçin.
- Bir sözcük seçin.
- Bir sözcük seç.

Escolha uma palavra.

Bir damla sudan bir mantıkçı bir Atlantik veya bir Niagara'yı tahmin edebilir.

A partir de uma gota de água, um lógico poderia prever um Atlântico ou um Niágara.

Bir çıngıraklı yılan, bir akrep ve bir tarantula bulacağız.

Temos de encontrar uma cascavel, um escorpião e uma tarântula.

Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kadın yaşıyordu.

Uma vez viveu uma velha mulher numa pequena ilha.

Kötü bir gün için bir kenara bir şey koymalısın.

É preciso fazer alguma economia para um caso de necessidade.

- Bu bir kitap.
- Bu bir kitaptır.
- O bir kitaptır.

- Isso é um livro.
- Este é um livro.

Ben bir kurt, bir tilki ve bir tavşan gördüm.

Eu vi o lobo, a raposa e a lebre.

- Bu bir kitap.
- Bu bir kitaptır.
- O bir kitap.

- Isso é um livro.
- É um livro.

- O bir kabustu.
- Tam bir felaketti.
- O bir kâbustu.

Foi um pesadelo.

Bir sanat eseri eşsiz bir mizacın eşsiz bir sonucudur.

Uma obra de arte é um resultado único de um temperamento único.

Bir zamanlar güzel bir kızı olan bir kral vardı.

Era uma vez um rei que tinha uma linda filha.

Bir zamanlar sadece bir kızı olan bir kral vardı.

Era uma vez um rei que tinha uma filha única.

- Sen bir dedikoducusun.
- Sen bir boşboğazsın.
- Sen bir gevezesin.

Você é um fofoqueiro.

Bir deneyelim.

Agora vou testar.

Bir nehir!

Um rio!

Bir tarantula.

Uma tarântula.

Bir çoğunuz,

Muitos disseram

Bir dişi.

Uma fêmea.

Bir oselo.

Um ocelote.

Bir erkek.

Um macho.

Bir tuzak.

Uma armadilha.

bir düşünsenize

pense nisso

Bir hükümdar

Um monarca

Bir daha!

Bis!

Saat bir.

É uma hora.

Bir bakalım.

Vamos ver.

Bir dene.

- Experimenta.
- Experimente.
- Experimentem.

Bir görelim.

Vejamos.

Bir bisikletteydim.

Eu estava na bicicleta.

Bir bakayım.

- Deixe-me ver.
- Deixem-me ver.
- Deixa-me ver.

Bir dakika.

Só um momento.

Her bir kusur, her bir yenilgi

Cada falha, cada imprevisto

Ufak bir yavru ideal bir kurbandır.

Uma cria jovem é a presa ideal.

Merkez Bir denen bir şey vardı.

Havia algo chamado Centro Um.

Dolayısıyla bir ilişki, bir aşk varsa

Então, quando nos envolvemos numa relação ou nos apaixonamos,

şimdi bir geriye dönüp bir bakalım

agora vamos voltar e dar uma olhada

Göremediğiniz bir parça bir yere gittiğinde

Quando uma peça que você não pode ver vai a algum lugar

bir de şöyle bir şey var

Há também algo parecido com isto

bir toz bir gaz olarak görülüyor

uma poeira é vista como um gás

Gibi garip bir isimdeki bir izleyicimiz

nosso público com um nome estranho como

Bir de küçük bir çocuğumuz vardı.

E tens uma criança que está a crescer.

Bir beyefendi böyle bir şey söylemez.

Um cavalheiro não diria tal coisa.

- Bir daire çizin.
- Bir daire çiz.

Desenhe um círculo.

Londra'daki bir arkadaşımdan bir mektup aldım.

- Recebi uma carta de um amigo que está em Londres.
- Eu recebi uma carta de um amigo que está em Londres.

Adam bir çakmakla bir sigara yaktı.

O homem acendeu o cigarro com um isqueiro.

Büyük bir örümcek bir ağ örüyordu.

Uma grande aranha estava tecendo uma teia.

Ben bir öğretmenim, bir öğrenci değilim.

Eu sou professor, não sou estudante.

- O bir öğretmen.
- O bir öğretmendir.

Ela é professora.

Bir köpeğe ve bir kediye sahibiz.

Nós possuímos um cachorro e um gato.

- O bir DJ.
- O bir DJ'dir.

Ele é DJ.

Bir filin uzun bir burnu vardır.

Um elefante tem um nariz longo.

Bildiğimiz bir damla, bilmediğimiz bir okyanus.

Nosso conhecimento é uma gota, nosso desconhecimento um oceano.

- Aslan bir hayvandır.
- Aslan, bir hayvandır.

- Um leão é um animal.
- O leão é um animal.

Bir köpeğim ve bir kedim var.

Eu tenho um cachorro e um gato.

Bir TXT dosyası bir metin dosyasıdır.

- Um arquivo TXT é um arquivo de texto.
- Um ficheiro TXT é um ficheiro de texto.

- O bir komedyen.
- O bir komedyendir.

- Ele é comediante.
- Ele é um comediante.

- Bu bir harptır.
- Bu bir harp.

Esta é uma harpa.

Böyle bir şey bir daha olmayacak.

Nada assim vai acontecer de novo.

"Bitmemiş bir cümle" bitmemiş bir cümledir.

"Uma frase não terminada" é uma frase não terminada.

Bir fil çok büyük bir hayvandır.

O elefante é um animal muito grande.

- Bu bir kitap.
- Bu bir kitaptır.

Isso é um livro.

Bir centilmen böyle bir şey yapmazdı.

Um cavalheiro não faria tal coisa.

Bir süt ineği faydalı bir hayvandır.

Uma vaca leiteira é um animal útil.

- Bir mektup okuyorum.
- Bir mektup okudum.

Eu li uma carta.