Translation of "Bilen" in French

0.012 sec.

Examples of using "Bilen" in a sentence and their french translations:

İstanbul depremini bilen profesör

Professeur qui connaît le tremblement de terre d'Istanbul

Bilen konuşmaz, konuşan bilmez.

Ceux qui savent ne parlent pas ; ceux qui parlent ne savent pas.

Çok bilen az konuşurmuş.

Celui qui sait est celui qui, la plupart du temps, en dit le moins.

Japonca bilen biri var mı?

Quiconque connaît-il le japonais ?

O, gerçeği bilen tek kişi.

Il est le seul à connaître la vérité.

Onları bilen bir arkadaşım var.

- J'ai un ami qui les connaît.
- J'ai une amie qui les connaît.

Rahmetlinin adını bilen var mı?

- Quelqu'un connaît-il le nom du défunt ?
- Quelqu'un connaît-il le nom de la défunte ?

Bu problem üzerinde çalıştığımızı bilen yoktu

Personne ne sait que l'on travaille sur ce problème

Florence'nın kim olduğunu bilen var mı?

Quelqu'un sait-il qui est Florence ?

İngilizce konuşmayı bilen birini işe alacağız.

Nous engagerons un homme qui sait parler l'anglais.

Mimari hakkında bilen birini biliyor musunuz?

Tu connais quelqu'un qui s'y connaît en architecture ?

Yolu bilen başka biri var mı?

Quelqu'un connaît-il le chemin ?

Burada Fransızca bilen tek kişi biziz.

Ici, il n'y a que nous qui parlons français.

İngilizce iyi bilen birisi bunu yazmalıydı.

Quelqu'un connaissant bien l'anglais doit avoir écrit ça.

Burada Fransızca konuşmayı bilen var mı?

Quelqu'un ici sait-il parler français ?

Bunu İngilizceyi iyi bilen biri yazmış olmalı.

Quelqu'un connaissant bien l'anglais doit avoir écrit ça.

Çok dil bilen biri ters okuyabilen kişidir.

Un polyglotte est quelqu'un qui sait lire la tête en bas.

Sen bunu nasıl yapacağını bilen tek kişisin.

- Tu es le seul qui sache comment faire ça.
- Tu es la seule qui sait faire ça.

Nikolai'nin nereye gittiğini bilen biri var mı?

Qui sait où Mykola est passé ?

Gerçekten ne olduğunu bilen biri var mı?

Est-ce que quelqu'un sait ce qui s'est vraiment passé ?

Ben onu bilen tek kişi olduğumu düşündüm.

Je pensais être le seul à savoir cela.

İngilizceyi iyi bilen biri onu yazmış olmalı.

Quelqu'un connaissant bien l'anglais doit avoir écrit ça.

İngilizceyi iyi bilen biri bunu yazmış olmalı.

Quelqu'un connaissant bien l'anglais doit avoir écrit ça.

Kasa için şifreyi bilen tek kişi Tom'dur.

Tom est le seul qui sache la combinaison du coffre.

Soruna neyin sebep olduğunu bilen biri var mı?

Quelqu'un sait-il ce qui a causé le problème ?

- Bilenler söylemez, söyleyenler bilmez.
- Bilen söylemez, söyleyen bilmez.

Ceux qui savent ne parlent pas ; ceux qui parlent ne savent pas.

Az önce ne olduğunu bilen tek insan olduğumu bilerek.

sachant que je suis le seul à savoir ce qu'il vient d'arriver.

Sanırım Tom burada Mary'nin nerede yaşadığını bilen tek kişi.

Je pense que Tom est ici le seul à savoir où Marie habite.

Burada Fransızca konuşmayı bilen tek kişi benmişim gibi görünüyor.

Il semble que je sois le seul ici qui sache parler français.

Kriz zamanında nasıl para kazanıldığını bilen biri var mı?

Quelqu'un sait-il comment on peut gagner de l'argent en temps de crise ?

Tom'un burada Fransızca bilen tek kişi olduğunu mu düşünüyorsun?

- Crois-tu vraiment que Tom soit le seul ici qui sache parler français ?
- Croyez-vous vraiment que Tom soit le seul ici qui sache parler français ?

bilen zarif kızları. Gece olunca kalbi gittikçe ateşlenen kızları çünkü

de la liberté d'une tasse de café mais quand la nuit tombe, son cœur se réchauffe parce que

- O, kocasından boşandı.
- Ol öz yan yoldaşy bilen nikasyny bozdy.

- Elle a divorcé de son mari.
- Elle a divorcé.
- Elle divorça d'avec son mari.
- Elle divorça de son mari.
- Elle divorça.

Ben hırslı biriyim - Onun neyin peşinde olduğunu çok iyi bilen biriyim.

Je suis quelqu'un d'ambitieux - quelqu'un qui sait très bien ce qu'il veut.

- O, sizin poliglot olmanızı gerektirmez.
- Çok dil bilen biri olmanızı gerektirmiyor.

Vous n'avez pas besoin d'être polyglotte.

Toplantı numarasını bilen bir kişi derse katılıp pornografik içerik veya virüs yazabiliyormuş

Une personne qui connaît le numéro de la réunion pourrait assister à la leçon et écrire du contenu pornographique ou des virus

- Yangının nasıl başladığını bilen biri var mı?
- Yangının nasıl başladığını kimse biliyor mu?

Quelqu'un sait-il comment le feu s'est déclenché ?

Benim bildiğimden çok daha fazla bilen matematikçiler kendilerini açıkça ifade edemedikleri zaman bundan hoşlanmam.

Je n'aime pas quand les mathématiciens qui en savent beaucoup plus que moi ne savent pas s'exprimer explicitement.

Bir uzman sahasında yapılabilecek en kötü hatalardan bazılarını ve onlardan nasıl sakınacağını bilen biridir.

Un expert est quelqu'un qui connaît quelques-unes des pires erreurs qui peuvent être faites dans son domaine, et comment les éviter.