Translation of "Yoktu" in Arabic

0.010 sec.

Examples of using "Yoktu" in a sentence and their arabic translations:

Gözyaşı yoktu. Öfkelenen yoktu.

لم يكن هناك أي غضب أو دموع.

Elektrik yoktu, su yoktu.

لم يكن هناك كهرباء ولا أنابيب ماء.

- Bir seçeneğim yoktu.
- Seçeneğim yoktu.

لم يكن لديَّ خيار.

Yoktu

♪ لم يكن ♪

Neden kısıtlama yoktu?

لماذا لم تكن هناك أي قيود؟

O yoktu artık.

لقد رحل.

Yeterli kaynakları yoktu.

أو عناية طبية،

Orada kimse yoktu.

لم يكـن أي أحـد هنـــاك.

Hiç kimse yoktu.

لم يكن هناك أحد.

Leyla'nın arkadaşları yoktu.

لم يكن لدى ليلى أصدقاء.

Sami'nin tırnakları yoktu.

لم تكن لدى سامي أظافر.

Sami'nin kanseri yoktu.

لم يكن لدى سامي سرطان.

Sami'nin çocukları yoktu.

لم يكن لدى سامي أطفال.

Duş alacak zaman yoktu,

لم يكن لدي وقت للاستحمام ،

Fakat hiç paramız yoktu

لكننا لم نملك المال،

Fazla bir şeyimiz yoktu,

لم يكن لدينا الكثير،

Kalbinde hiç kötülük yoktu.

ولم تتعمد إيذائي.

Burada bu kapı yoktu.

لم تكن هذه الأبواب موجودة.

Üstelik Ay'da atmosfer yoktu

علاوة على ذلك ، لم يكن هناك جو على القمر

Onu bulamadım. Yuvasında yoktu.

‫لم أجدها. لم تكن في وكرها.‬

Istakozun kaçma şansı yoktu.

‫ولا تجد فريستها أي مفر.‬

Hiç içme suyumuz yoktu.

لم يكن لدينا ماء شرب.

Onun adı listede yoktu.

لم يكن اسمها في القائمة.

Ona söylememe gerek yoktu.

لم أكن بحاجة لإخباره.

Onu yapmaya gerek yoktu.

لم يكن من الضروري القيام بذلك.

Bahçede hiç gül yoktu.

- الحديقة كانت خالية من الورود.
- لم يكن هنالك ورود في الحديقة.

Sami'nin gardırobunda elbise yoktu.

لم يكن لدى سامي ملابس في خزانته.

- Oraya gitmekten başka yolumuz yoktu.
- Oraya gitmekten başka seçeneğimiz yoktu.

لم يكن لدينا خيار إلا الذهاب إلى هناك.

Erkeklerin kadınlardan fazla avantajı yoktu.

لم يكن للرجال أفضلية على النساء بالضرورة،

Etrafta hiç çiçekli bitki yoktu,

ولم تكن حينئذ أية نباتات مزهرة،

Ama artık pes etmek yoktu.

لكن لم يوجد وقت للاستسلام.

Diğer tahlillerde bir sorun yoktu,

لكن لم تكن أي من الفحوصات الأخرى سلبية،

O zamanlar, insanların klimaları yoktu

أتعلمون، في ذاك الوقت، لم تكن الناس تملك مكيفات هواء،

Finansal araştırma yapmama gerek yoktu.

لست بحاجة للاطلاع على الدراسات المالية.

Yeni bir restorasyon hikâyesi yoktu!

لم يكن هناك قصة معادة.

Ancak Ramel'in 500 doları yoktu.

لكن راميل... لم يكن يملك 500 دولار.

O zamanlar tabi elektirik yoktu

بالطبع ، لم يكن هناك كهرباء.

İnsanların kişisel bilgisayara ihtiyacı yoktu

لم يكن الناس بحاجة إلى كمبيوتر شخصي

Yani henüz insanlık ortada yoktu

لذلك لم تكن البشرية متاحة بعد

Ve araştırma deneyimim de yoktu.

التي لم يكن لديها خبرة بحثية سابقة.

Artık beslenme veya avlanma yoktu.

‫ولم تعد تأكل أو تصطاد.‬

Benim yemek için vaktim yoktu.

لم يكن لديّ وقت للأكل.

Onun hasta olduğunundan haberim yoktu.

- لم أعرف أنها مريضة.
- لم أكن على علم بمرضها.
- لم أعلم أنّها كانت مريضة.

O odada hiç mobilya yoktu.

كانت الغرفة خالية من الأثاث.

Yapacak başka bir şeyim yoktu.

- لم يكن لديّ أيّ شيء آخر أقوم به.
- لم يكن لديّ أيّ شيء آخر أفعله.

Ann'in birlikte oynayacak arkadaşları yoktu.

ليس لدى آن أصدقاء لتلعب معهم.

Paraları yoktu. Bisiklet dükkanından gelen

لم يكن لديهما المال، هما من دفعا ليحققا حلمهما

Fadıl'ın evinde hiç sevgi yoktu.

لم يعِش فاضل في أسرة يعمّ فيها الحبّ.

Kimsenin bir şeyden kuşkusu yoktu.

لا أحد شكّ أنّه كان ثمّة شيء.

Sami'nin bacaklarında hiçbir yaralanma yoktu.

لم يُصب سامي بجروح في رجليه.

Sami'nin hiç Müslüman tanıdığı yoktu.

لم يكن سامي يعرف الكثير من المسلمين.

İyi maaşlı bir kariyer seçeneği yoktu.

لذلك الوظائف مدفوعة الأجر لم تكن خيارا.

Beklemeye devam ettik. Hiçbir haber yoktu.

بقينا ننتظر. لم نسمع شيئاً.

Ne yazık ki, hiç tecrübem yoktu.

لأنه للأسف لم يكن لدي أي خبرة.

Şimdi, Anna'ın bir suç kaydı yoktu

الآن، آنا لا تمتلك سجلاً إجرامياً،

Sokakta yaşamaya başladıklarında, hiç yiyecekleri yoktu.

فذهبت "بريا" ووالدتها للعيش في الشوارع بدون أكل.

Fakat bunun için gereken iğne yoktu.

لكن لم تتواجد الإبرة اللازمة لهذه العملية.

Bu problem üzerinde çalıştığımızı bilen yoktu

لم يكن أحد يعلم بأننا نعمل على حل هذه المشكلة

üzerinde anlaşmadığımız pek bir şey yoktu.

لم يكن هناك الكثير الذي لا نتفق عليه.

Yani çok bir mantığı yoktu ama

لذلك لم يكن لديه الكثير من المنطق ، ولكن

Yani kötü arkadaş yoktu o zamanlar

لذلك لم يكن هناك أصدقاء سيئين في ذلك الوقت

Fakat ortada radyasyon yoktu. Buradan da

ولكن لم يكن هناك إشعاع. هنا ايضا

- Evde kimse yoktu.
- Kimse evde değildi.

- لم يكن أحد في البيت.
- لم يكن أحد في المنزل.

Tom için yapabileceğim bir şey yoktu.

لا يمكنني القيام بشيء لأجل توم.

Bütün yatakta kalmakta başka seçeneğim yoktu.

لم يكن لدي خيار سوی الاستلقاء علی السرير طوال اليوم.

O odada kesinlikle hiç mobilya yoktu.

لم يكن هناك أي أثاث في الغرفة على الإطلاق.

Onun dün yapacak bir şeyi yoktu.

لم يكن لديها ما تفعله بالأمس.

Sami'nin o zaman bir işi yoktu.

لم يكن سامي يعمل آنذاك.

Hiç kimsenin fazla bir iştahı yoktu.

لا أحد كانت لديه شهيّة.

Sami'nin tanısal bir akıl hastalığı yoktu.

لم يكن لدى سامي مرض عقلي قابل للتّشخيص.

O kadar erken gelmemize gerek yoktu.

لا نريد الذهاب مبكرا جدا.

Ve değnekle sınıfta gezmeye bir ilgisi yoktu.

ولم يكن لديه أي إهتمام في السيطرة على الفصل بالمسطرة

Mahremiyetle alakalı en ufak bir beklenti yoktu.

وكانت الخصوصية شبه معدومة.

Ve daha fazla yapılacak bir şey yoktu,

وكان هناك شيءٌ واحدٌ فقط ينبغي فعله.

Ay'a iniş görüntüleriyle simülasyonun arasında fark yoktu

لم يكن هناك فرق بين صور الهبوط على القمر والمحاكاة

Erkeğin boşanması için bir sebebe ihtiyacı yoktu

لم يكن الرجل بحاجة إلى سبب للطلاق

Hem Tom hem de Mary bugün yoktu.

كان كلا من توم وماري غائبان اليوم.

Tom'un burada olacağıma dair hiçbir fikri yoktu.

لم يكن توم يعلم بتاتا أنّي سأكون هنا.

Neyse, zaten felsefede iş alanı da yoktu.

ولا يوجد وظيفة في الفلسفة، بتاتاً.

Tom'un Mary'ye inanmamak için bir nedeni yoktu.

- لا يوجد أي سبب يدعو توم لئلا يصدق ماري.
- لا يوجد أي سبب يدعو توم لكي لا يصدق ماري.

Saat 8.30'da Fadıl'dan hiçbir iz yoktu.

كانت الثّامنة و النّصف و لم يكن هناك أثر لفاضل بعد.

Hiçbir ön yargısı yoktu, hata yapma oranlarını bilmiyordu,

كان عليه ألّا يٌكوّن أي فكرة مسبقة، فلم يكن يعرف معدل الأخطاء

Gençken ne kadar yaşayacağını bilmesinin hiçbir yolu yoktu.

وكرجل يافع، لم يكن لديه طريقة ليتنبأ كم سيعيش.

Anlaşılan, dijital eko halkaları hakkında hiç fikrim yoktu

واتضح، بأنني لاأملك أدنى فكرة عن غرف الصدي التقنية.

şu an Ayasofya'yı tartışmayı bırakın Ayasofya yoktu bile

توقف عن مناقشة آيا صوفيا الآن

Onun hiç parası yoktu, böylece o benimle gidemedi.

لم تملك أي مال، لذا لم تستطع الذهاب معي.

Gerçekten doktorların Leyla için yapabilecekleri hiçbir şey yoktu.

لم يكن بوسع الأطبّاء فعل أيّ شيء لليلى.

Ve notlarım iyi olmasına rağmen hiçbir şeye hevesim yoktu.

ورغم أن علاماتي كانت جيدة لم يكن لدي أي دافع.

Peki gerçek hayatta hiç mi böyle bir şey yoktu

حسنًا ، لم يكن هناك شيء من هذا القبيل في الحياة الحقيقية

Hayatımın Saeb'le tanıştığım güne dek dilsel bir anlamı yoktu.

لم يكن لحياتي أي معنى لغوي حتى التقيت بصائب.

Bana yapmamı söyledikleri he şeyi yapmaktan başka seçeneğim yoktu.

لا خيار أمامي سوى فعل كلّ ما طلبوا منّي فعله.

Ve bizim bundan 25 yıl öncesine kadar haberimiz dahi yoktu

ولم نكن نعرف حتى قبل 25 عامًا

Ama bunda sorun yoktu çünkü bu alanda onlarca yıllık deneyimim vardı -

لكن لا بأس بذلك، لأن لدي عشرات السنين من الخبرة في المجال

Hatta ailesinin onu üniversite okutabilecek kadar bir parası da yoktu ortada

في الواقع ، لم يكن لدى عائلته ما يكفي من المال لدراسته في الجامعة.

Altında elektrik veya asansör yoktu . Özellikle, Hadramout Vadisi'ndeki Shibam şehridir. Buna

وحينها لم يكن هنالك لا كهرباء ولا مصاعد وسط الصحراء وتحت اشعة

Aynı zamanda yeni fethedildiği için bir cami yoktu ve camiye ihtiyaç vardı

كما لم يكن هناك مسجد لأنه تم فتحه وكانت هناك حاجة إليه

Hannibal'ın yeni bir tuzak kurup kurmadığını bilmenin bir yolu yoktu ve Romalıların...

لم يكن لديه أي طريقة لمعرفة ما إذا كان حنبعل يقوم بإعداد فخ آخر أم لا، ومن المشكوك فيه

Okulun hiçbir kaynağı yoktu, bir spor salonu ve bir beden eğitimi hocası vardı.

حيث لا توجد موارد: صالة ألعاب رياضية واحدة، ومعلمة تربية رياضية واحدة.

Flaminius'a gelirsek her şey peşi sıra geldiğinden onun da bunu yapmaya vakti yoktu.

خاصة وأن فلامينيوس كان متحمسا لم يكن لديه الكثير من الوقت أيضا

O sırada burası merkezî bir noktaydı çünkü cep telefonu diye bir şey yoktu.

في ذلك الوقت، كان هذا المكان نقطة اجتماع، نظراً إلى عدم وجود هواتف نقّالة.