Translation of "Sanmıyordum" in English

Onu yaptığımızı sanmıyordum.

I didn't think we did that.

Tom'un affedileceğini sanmıyordum.

- I didn't think Tom would be forgiven.
- I didn't think that Tom would be forgiven.

Benden hazzetiğini bile sanmıyordum.

I didn't think you even liked me.

Tom'un seni anladığını sanmıyordum.

Tom didn't think you'd understand.

Yarış senin kazanabileceğini sanmıyordum.

I didn't think you would win the race.

Yardıma ihtiyacım olduğunu sanmıyordum.

I didn't think I needed any help.

Tom'un bunu yapabileceğini sanmıyordum.

- I didn't think Tom was going to be able to do that.
- I didn't think that Tom was going to be able to do that.

Sıkılacağımı sanmıyordum ama sıkıldım.

I didn't think I would be bored, but I was.

Tom'un şüpheci olacağını sanmıyordum.

I didn't think Tom would be skeptical.

Tom'un onu yaptığını sanmıyordum.

I didn't think Tom was doing that.

Tom'un seni dinleyeceğini sanmıyordum.

- I didn't think Tom would listen to you.
- I didn't think that Tom would listen to you.

Birinin bu saati onarabileceğini sanmıyordum.

I didn't think anyone could fix this watch.

Bu kadar fazla tutacağını sanmıyordum.

I didn't expect it to cost so much.

Tom'un hala hayatta olduğunu sanmıyordum.

I didn't think Tom was still alive.

Sadece Tom'un onu yapacağını sanmıyordum.

I just didn't think Tom would do that.

Boston'da tanıdığım birisinin olduğunu sanmıyordum.

I didn't think there was anybody I knew in Boston.

Tom'un onu yapmak isteyeceğini sanmıyordum.

- I didn't think Tom would like doing that.
- I didn't think that Tom would like doing that.

Tom'un onu yapmakla ilgileneceğini sanmıyordum.

- I didn't think Tom would be interested in doing that.
- I didn't think that Tom would be interested in doing that.

Araba sürmeme izin vereceğini sanmıyordum.

I didn't think you'd let me drive.

Bu kadar yorgun olacağımı sanmıyordum.

I didn't think I'd be so tired.

Tom'un bugünkü toplantıda olacağını sanmıyordum.

- I didn't think Tom would be at today's meeting.
- I didn't think that Tom would be at today's meeting.

Bunun o kadar iyi olduğunu sanmıyordum.

I didn't think it was that good.

Tom'un bu hafta Boston'da olacağını sanmıyordum.

I didn't think Tom would be in Boston this week.

Tom'un bu filmden keyif alacağını sanmıyordum.

- I didn't think Tom would enjoy that movie.
- I didn't think that Tom would enjoy that movie.

Tom'un bu kadar endişeli olacağını sanmıyordum.

- I didn't think Tom would be so worried.
- I didn't think that Tom would be so worried.

Tom'un bu kadar memnun olacağını sanmıyordum.

I didn't think Tom would be so pleased.

Tom'un bu kadar sabırlı olacağını sanmıyordum.

I didn't think Tom would be so patient.

Tom'un Pazartesi günü evde olacağını sanmıyordum.

I didn't think Tom would be home on Monday.

Tom'un bu kadar konuşkan olacağını sanmıyordum

I didn't think Tom would be so talkative.

Tom'un bu kadar şüpheci olacağını sanmıyordum.

I didn't think Tom would be so skeptical.

Tom'un bu kadar alaycı olacağını sanmıyordum.

I didn't think Tom would be so sarcastic.

Tom'un bu kadar isteksiz olacağını sanmıyordum.

I didn't think Tom would be so reluctant.

Tom'un bu kadar düzenli olacağını sanmıyordum.

I didn't think Tom would be so organized.

Tom'un bu kadar inatçı olacağını sanmıyordum.

I didn't think Tom would be so obstinate.

Tom'un bu kadar motive olacağını sanmıyordum.

I didn't think Tom would be so motivated.

Tom'un bu kadar nazik olacağını sanmıyordum.

I didn't think Tom would be so courteous.

Tom'un bu kadar emin olacağını sanmıyordum.

I didn't think Tom would be so confident.

Tom'un bu kadar hırslı olacağını sanmıyordum.

I didn't think Tom would be so ambitious.

Tom'un bu kadar vatan hasreti çekeceğini sanmıyordum.

I didn't think Tom would get so homesick.

- Tom'la anlaşacağımı sanmıyordum.
- Tom'la iyi geçineceğimi düşünmüyordum.

I didn't think I was going to get along with Tom.

Tom'un burada olacağını sanmıyordum, ama burada olduğuna sevindim.

I didn't think Tom would be here, but I'm glad he is.

- Tom'un onu yapmaktan keyif alacağını sanmıyordum.
- Tom'un onu yapmaktan keyif alacağını düşünmedim.

- I didn't think Tom would enjoy doing that.
- I didn't think that Tom would enjoy doing that.