Translation of "Olamayız" in English

Emin olamayız.

We can't be sure.

Başarısız olamayız.

We can't fail.

Ondan emin olamayız.

We can't be certain of that.

Daha özel olamayız.

We can't be more specific.

Çok dikkatli olamayız.

We can't be too careful.

Hepimiz mükemmel olamayız.

We can't all be perfect.

Size yardımcı olamayız.

We can't help you.

Onunla arkadaş olamayız.

We can’t be friends with her.

Artık sahip olamayız.

We can't have any more.

Tekrar başarısız olamayız.

We can't fail again.

Şimdi başarısız olamayız.

We can't fail now.

Artık arkadaş olamayız.

We can no longer be friends.

Hepimiz Tom gibi olamayız.

We can't all be like Tom.

Biz birlikte mutlu olamayız.

We can't be happy together.

Emin olamayız, değil mi?

We can't be sure, can we?

Neden sadece arkadaş olamayız?

Why can't we just be friends?

Biz fazla güvende olamayız.

We can't be too safe.

Biz bundan emin olamayız.

We can't be sure of that.

Biz artık arkadaş olamayız.

We can't be friends anymore.

Hepimiz senin gibi olamayız.

We can't all be like you.

Hepimiz onlar gibi olamayız.

We can't all be like them.

Hepimiz onun gibi olamayız.

We can't all be like him.

İkimiz de haklı olamayız.

We can't both be right.

Biz su olmadan var olamayız.

- We cannot exist without water.
- We can't exist without water.

Biz bu rapora bağlı olamayız.

We cannot depend on this report.

Onların Kanadalı olduğundan emin olamayız.

We can't be certain they're Canadians.

Biz artık burada mutlu olamayız.

We can't be happy here any longer.

Tom'a ne olduğundan emin olamayız.

We can't be sure of what happened to Tom.

Hepimiz senin kadar zeki olamayız.

We can't all be as smart as you.

Hepimiz senin kadar akıllı olamayız.

We can't all be as smart as you are.

Hepimiz senin kadar güçlü olamayız.

We all can't be as strong as you.

Bu koşullar altında biz başarılı olamayız.

Under such circumstances, we cannot succeed.

Tom'a bir şey olduğundan emin olamayız.

We can't be sure that anything has happened to Tom.

Tom'un hangi kapıdan geleceğinden emin olamayız.

We can't be sure which door Tom will come through.

Onun hakkında emin olamayız, değil mi?

We can't be sure about that, can we?

Geç kalan tek iki kişi biz olamayız.

We can't be the only two people who're late.

Tom'un Boston'da olduğundan biz bile emin olamayız

We can't even be sure Tom is in Boston.

Yanında olamayız ve bunun olmasına izin veremeyiz.

We can't stand by and let this happen.

Ona her iki yoldan da sahip olamayız.

We can't have it both ways.

- Su olmadan varlığımızı sürdüremeyiz.
- Susuz var olamayız.

- Without water, we cannot exist.
- Without water, we can't exist.

Bizim kültürümüzde, aynı anda iki kadınla evli olamayız.

In our culture, we can't be married to two women at once.

Tom ve ben her ikimiz de haklı olamayız.

Tom and I can't both be right.

Faturalarımızı zamanında ödemeyi unutan tek iki kişi biz olamayız.

We can't be the only two people who forgot to pay our bills on time.

Bu hedeflere en iyi şekilde nasıl ulaşılabileceğimiz konusunda tartışabiliriz, ancak hedeflerin kendileri konusunda kayıtsız olamayız.

We can argue about how to best achieve these goals, but we can't be complacent about the goals themselves.

- Bu paranın Tom'a ait olduğundan emin olamayız.
- Bu paranın Tom'a ait olduğunu varsayamayız.
- Bunun Tom'un parası olduğu hükmüne varamayız.

- We can't assume this money is Tom's.
- We can't assume that this money is Tom's.