Translation of "Kritik" in English

Bu kritik.

This is critical.

Durum kritik.

The situation is critical.

Annen kritik durumda.

Your mother is in critical condition.

Hasta kritik durumda.

The patient is in critical condition.

O, kritik durumdaydı.

He was in critical condition.

Onun durumu kritik.

His condition is critical.

Zamanlama kritik olacaktır.

Timing would be critical.

O neden kritik?

Why is that critical?

Senin tavsiyen kritik.

Your advice is critical.

Durum hala kritik.

The situation is still critical.

Tom hâlâ kritik.

Tom is still critical.

Bu hafta kritik.

This week is critical.

- Tom kritik durumda.
- Tom'un durumu kritik.
- Tom ciddi durumda.

Tom is in critical condition.

Bu kritik bir hataydı.

This was a critical mistake.

Bu kadar kritik olmayın.

- Do not be so critical.
- Don't be so critical.

Tom'un durum hâlâ kritik.

Tom's condition is still critical.

Tom hâlâ kritik durumda.

Tom is still in critical condition.

Tom'un durumu çok kritik.

Tom's condition is very critical.

Michael Schumacher kritik durumda.

Michael Schumacher is in critical condition.

Tom kritik durumda kalıyor.

Tom remains in critical condition.

Durum son derece kritik.

The situation is extremely critical.

Oksijen kritik seviyeye düşmüş durumda.

Oxygen levels are now dangerously low.

Silahlı üç kurban kritik durumda.

The three gunshot victims are in critical condition.

Bu bitki kritik tehlike altında.

This plant is critically endangered.

İşte böylesine kritik bir aşamadayız.

We are at such a critical stage.

Sanatı kritik anda başarısız oldu.

His art failed at the critical moment.

O kritik bir durumda hastaneye geldi.

She got to the hospital in a critical condition.

Öğrenci, yargıcın, konuşması üzerindeki kritik yorumlarıyla cesaretlendi.

The student took to heart the judge's critical comments on his speech.

O, şimdi hastanede ve onun hayatı kritik.

He is now in the hospital and his life is in the balance.

Gebelikte ilk üç ay en kritik dönemdir.

In pregnancy, the first three months are the most critical.

Leyla kalp yetmezliği için kritik bir riskteydi.

Layla was at a critical risk of heart failure.

Bunu doğru şekilde yapmak kritik öneme haiz.

Doing this correctly is critical.

- O kritik safhayı atlattı.
- O hayati tehlikeyi atlattı.

He's out of the woods.

Kurşun, onun göğsüne girdi, onu kritik durumda bıraktı.

The bullet penetrated his chest, leaving him in critical condition.

Tom kritik bir durumda apar topar hastaneye kaldırıldı.

- Tom was rushed to hospital in a critical condition.
- Tom was rushed to the hospital in a critical condition.

Kritik anlarda en güçlülerin bile zayıflara ihtiyacı vardır.

In critical moments even the very powerful have need of the weakest.

- Ormanın dışında değilsin.
- Durumunuz kritik.
- Tehlikeyi atlatmış değilsiniz.

You're not out of the woods.

Kıdemli subayının kritik bir hata yapmış olabileceğini fark ediyor.

notices that his senior officer might have made a crucial misjudgement.

O öğretmenin sınavının kritik noktaları emin olarak tahmin ettin.

You sure guessed the critical points of that teacher's exam.

Dünyadaki tropikal yağmur ormanları, gezegende yaşamın ekolojik zincirine kritik bağlantılıdır.

The world's tropical rainforests are critical links in the ecological chain of life on the planet.

Bir bilgisayarı çalıştırma yeteneği bu iş için kritik öneme sahiptir.

Ability to operate a computer is critical for this job.

Gelmediği için hastanelerin geçici olarak kapatılmak zorunda kalındığı kritik durumlar oldu.

critical enough to close hospitals because workers did not show up.

Sistemin ne kadar bozuk olduğunu ve kritik kararlar için ne kadar az veri

when I realized through my research how broken the system was

Haber okuryazarlığı verilen haberleri değerlendirebilmek için kritik düşünceyi kullanabilme yeteneğidir. İnandırıcılar mı? Bu haberlerin doğru olduğuna güvenebilir misiniz?

News literacy is the ability to use critical thinking skills to judge news reports. Are they credible? Can you rely on the reports to be true?