Translation of "Kafasının" in English

0.005 sec.

Examples of using "Kafasının" in a sentence and their english translations:

O, kafasının üstünde duruyor.

He's standing on his head.

Dan kafasının arkasından vuruldu.

Dan was shot in the back of the head.

Tom'un kafasının karıştığını biliyorum.

- I know that Tom is confused.
- I know Tom is confused.

Gerçek değişim kişinin kafasının içindedir.

True change happens in our minds.

O, kafasının çok ağrıdığını söylüyordu.

He was saying his head hurt a lot.

Onun kafasının arkasında gözleri var.

He has eyes at the back of his head.

Tom Mary'yi kafasının arkasından öptü.

Tom kissed Mary on the back of her head.

Tom bana kafasının karıştığını söyledi.

- Tom told me that he was confused.
- Tom told me he was confused.

Tom kafasının karışık olduğunu söyledi.

- Tom said he was confused.
- Tom said that he was confused.

Tom'un kafasının karışık olmasına şaşmamalı.

No wonder Tom was confused.

Tom battaniyeyi kafasının üzerine çekti.

Tom pulled the blanket over his head.

Kafasının çok meşgul olduğu belliydi.

She clearly had a lot on her mind.

Top ona kafasının sol tarafından çarptı.

The ball hit him on the left side of the head.

Tom Mary'nin kafasının karışık olacağını düşünmüyor.

Tom doesn't think Mary will be confused.

Tom Mary'ye kafasının karışık olduğunu söyledi.

Tom told Mary that he was confused.

Tom, Mary'nin kafasının karışık olduğunu düşünmüyor.

Tom doesn't think Mary is confused.

Sami kafasının üstüne bir çanta koydu.

Sami put a bag over his head.

Bu gürültüyü artık kafasının kaldırmadığını söylüyor.

She says she can't put up with this noise any longer.

Tom'un kafasının arkasında büyük bir yumru var.

Tom has a large bump on the back of his head.

Tom güneş gözlüğünü kafasının üstüne doğru itti.

Tom shoved his sunglasses to the top of his head.

Tom kafasının karışık olup olmadığını merak ediyorum.

- I wonder if Tom is confused.
- I wonder whether Tom is confused.

Tom, muhtemelen Mary'nin kafasının karışmış olduğunu söyledi.

- Tom said Mary was likely to be confused.
- Tom said that Mary was likely to be confused.

Tom'un kafasının o kadar karışık olduğunu bilmiyordum.

- I didn't know Tom was so confused.
- I didn't know that Tom was so confused.

Tom arkasına yaslanıp ellerini kafasının arkasına koydu.

Tom leaned back and put his hands behind his head.

Sami, Leyla'nın kafasının sağına doğru ateş etti.

Sami fired right into Layla's head.

Ve öne savrularak atın kafasının arkasına yüzümü çarptım.

I flung forward and smacked my face on the back of the horse's head.

Tom'un neden kafasının çok karışmış olduğunu merak ediyorum.

I wonder why Tom is so confused.

Tom bana Mary'nin kafasının karışmış olacağını düşündüğünü söyledi.

- Tom told me that he thought Mary would be confused.
- Tom told me he thought Mary would be confused.
- Tom told me he thought that Mary would be confused.
- Tom told me that he thought that Mary would be confused.

Canavarın gerçekten kafasının arkasında gözleri vardı. Bu gerçekten ürperticiydi!

The monster literally had eyes in the back of its head. It was really creepy!

- Tom'un bir tahtası eksik.
- Tom'un kafasının bir tahtası eksik.

Tom doesn't seem to be playing with a full deck.

- Tom'un dikbaşlı biri olduğunu biliyorum.
- Tom'un kafasının dikine giden biri olduğunu biliyorum.

- I know Tom is headstrong.
- I know that Tom is headstrong.

Belki 100 tane kabuk ve taşı toplamış, kollarını da savunmasız kafasının üzerine doğru katlıyor.

picking up maybe close to 100 shells and stones... and then folding her arms over her vulnerable head.

- Tom kafaüstü yere düştü.
- Tom kafasının üzerine düştü.
- Tom kafaüstü yere çakıldı.
- Tom tepetaklak düştü.

Tom landed on his head.