Translation of "Istemeyeceğini" in English

Istemeyeceğini söyledi

Fund and he will not

Sadece gitmek istemeyeceğini düşündüm.

I just thought that you wouldn't want to go.

Beni görmek istemeyeceğini bilmeliydim.

- I should've known you wouldn't want to see me.
- I should have known you wouldn't want to see me.

Bizimle gitmek istemeyeceğini düşündüm.

- I thought you wouldn't want to go with us.
- I thought that you wouldn't want to go with us.

Bizimle gitmek istemeyeceğini biliyordum.

- I knew you wouldn't want to go with us.
- I knew that you wouldn't want to go with us.

Onu yapmak istemeyeceğini biliyordum.

I knew you wouldn't want to do that.

Bunu yapmak istemeyeceğini sandım.

- I assumed you wouldn't want to do that.
- I assumed that you wouldn't want to do that.

"Dans edelim." "Hiç istemeyeceğini düşünüyordum."

"Let's dance." "I thought you'd never ask."

Tom Mary'nin gitmek istemeyeceğini biliyordu.

Tom knew Mary wouldn't want to go.

Tom'un bir yardım istemeyeceğini düşündüm.

- I thought Tom wouldn't want any help.
- I thought that Tom wouldn't want any help.

Tom'un bizimle gitmek istemeyeceğini düşündüm.

- I thought Tom wouldn't want to go with us.
- I thought that Tom wouldn't want to go with us.

Oraya bensiz gitmek istemeyeceğini düşündüm.

- I figured you wouldn't want to go there without me.
- I figured that you wouldn't want to go there without me.

Tom Boston'da yaşamak istemeyeceğini söyledi.

- Tom said he wouldn't want to live in Boston.
- Tom said that he wouldn't want to live in Boston.

Tom'un onu yapmak istemeyeceğini umuyorum.

I expect Tom won't want to do that.

Tom'la Boston'a gitmek istemeyeceğini biliyordum.

I knew you wouldn't want to go to Boston with Tom.

Tom'un gitmek istemeyeceğini sana söyledim.

I told you Tom wouldn't want to go.

Tom'un onu yapmayı istemeyeceğini biliyorum.

- I know Tom won't want to do that.
- I know that Tom won't want to do that.

Tom, Mary'nin gitmek istemeyeceğini biliyordu.

Tom knew Mary wouldn't want to go.

Tom'un dans etmek istemeyeceğini biliyorum.

- I know Tom won't want to dance.
- I know that Tom won't want to dance.

Tom'un bizimle gelmek istemeyeceğini biliyorum.

- I know Tom won't want to go with us.
- I know that Tom won't want to go with us.

Tom'un şarkı söylemek istemeyeceğini biliyordum.

- I knew Tom wouldn't want to sing.
- I knew that Tom wouldn't want to sing.

Beni muhtemelen tekrar görmek istemeyeceğini düşündüm.

- I figured you'd probably never want to see me again.
- I figured that you'd probably never want to see me again.

Tom Mary'nin onu düğününde istemeyeceğini düşündü.

- Tom thought that Mary wouldn't want him at her wedding.
- Tom thought Mary wouldn't want him at her wedding.

Tom bana Mary'nin gitmek istemeyeceğini söyledi.

Tom told me Mary wouldn't want to go.

Tom'un neden burada olmanı istemeyeceğini anlayamıyorum.

I can't understand why Tom wouldn't want you to be here.

Tom'un neden dans etmek istemeyeceğini anlamıyorum.

I don't see why Tom wouldn't want to dance.

Tom'un onu yapmak istemeyeceğini nasıl biliyorsun?

How do you know Tom won't want to do that?

Tom'un bunu yapmanı istemeyeceğini nereden biliyorsun?

How do you know Tom won't want you to do that?

Tom Mary'nin onu yapmayı istemeyeceğini biliyordu.

- Tom knew that Mary was unlikely to want to do that.
- Tom knew Mary was unlikely to want to do that.

Tom, Mary'ye onu yapmak istemeyeceğini söyledi.

Tom told Mary that he wouldn't want to do that.

Ben onu yapmak istemeyeceğini Tom'a söyledim.

I told Tom you wouldn't want to do that.

Tom'un muhtemelen bunu yapmak istemeyeceğini biliyorum.

- I know Tom probably won't want to do that.
- I know that Tom probably won't want to do that.

Tom, Mary'nin bunu yapmak istemeyeceğini düşünüyor.

- Tom thinks Mary wouldn't want to do that.
- Tom thinks that Mary wouldn't want to do that.

Tom Mary'den bunu yapmasını istemeyeceğini söylüyor.

Tom says he won't ask Mary to do that.

Tom Mary'nin bunu yapmak istemeyeceğini söylüyor.

Tom says Mary won't want to do that.

Tom'un Mary'den bunu yapmasını istemeyeceğini biliyordum.

- I knew Tom wouldn't ask Mary to do that.
- I knew that Tom wouldn't ask Mary to do that.

Tom, bunu yapmak istemeyeceğini umduğunu söyledi.

- Tom said that he hopes you won't want to do that.
- Tom said that he hopes that you won't want to do that.
- Tom said he hopes that you won't want to do that.

Tom, Mary'nin bunu yapmak istemeyeceğini biliyor olmalıydı.

- Tom must've known Mary wouldn't want to do that.
- Tom must have known Mary wouldn't want to do that.

Tom'un Mary ile Boston'a gitmek istemeyeceğini biliyordum.

- I knew Tom wouldn't want to go to Boston with Mary.
- I knew that Tom wouldn't want to go to Boston with Mary.

Tom'un neden seninle dansa gitmek istemeyeceğini anlamıyorum.

I don't see why Tom wouldn't want to go to the dance with you.

Tom Mary'nin onu partisinde istemeyeceğini bilmiş olmalı.

- Tom must've known Mary wouldn't want him at her party.
- Tom must have known Mary wouldn't want him at her party.

Tom'un, Mary'nin onu yapmasını istemeyeceğini nereden biliyorsun?

How do you know Tom won't want Mary to do that?

Tom, Mary'nin şarkı söylemek istemeyeceğini biliyor olmalı.

- Tom must've known Mary wouldn't want to sing.
- Tom must have known Mary wouldn't want to sing.

Tom, Mary'nin onu yapmak istemeyeceğini düşündüğünü söyledi.

- Tom said he thought Mary wouldn't want to do that.
- Tom said that he thought Mary wouldn't want to do that.
- Tom said that he thought that Mary wouldn't want to do that.
- Tom said he thought that Mary wouldn't want to do that.

Tom, Mary'nin John'dan bunu yapmamasını istemeyeceğini biliyordu.

Tom knew that Mary was unlikely to ask John not to do that.

Tom'un onu yapmasına yardım etmemi istemeyeceğini umuyordum.

I was hoping Tom wouldn't ask me to help him do that.

Tom, Mary'den bunu yapmasını asla istemeyeceğini söylüyor.

Tom says he'd never ask Mary to do that.

Tom, Mary'nin bunu yapmak istemeyeceğini umduğunu söylüyor.

Tom says he hopes Mary won't want to do that.

Ben gece geç saatte kahve içmek istemeyeceğini düşündüm.

- I figured you wouldn't want to drink coffee so late at night.
- I figured that you wouldn't want to drink coffee so late at night.

Tom'un, bunu yapmak istemeyeceğini sana düşündüren şey nedir?

- What makes you think Tom won't want to do that?
- What makes you think that Tom won't want to do that?

Yarın akşam yemeği için bana katılmak isteyip istemeyeceğini merak ediyordum.

I was wondering if you'd like to join me for dinner tomorrow.

Gelecek hafta benimle Boston'a gitmeyi isteyip istemeyeceğini anlamak için arıyorum.

I'm calling to see if you'd be interested in going to Boston with me next week.

Tom Mary'nin bir çabuk yeme yerinde yemek yemek istemeyeceğini biliyordu.

Tom knew that Mary wouldn't want to eat at a fast food place.

Tom Mary'nin böyle küçük bir araba satın almak istemeyeceğini düşündü.

- Tom thought Mary wouldn't want to buy such a small car.
- Tom thought that Mary wouldn't want to buy such a small car.

- Bence Tom onu yapmak istemez.
- Tom'un onu yapmak istemeyeceğini düşünüyorum.

- I think Tom wouldn't like to do that.
- I think Tom wouldn't like doing that.
- I think that Tom wouldn't like to do that.

Kız kardeşime gelecek hafta yazlık eve gelmek isteyip istemeyeceğini soracağım.

I will ask my sister if she wants to come along to the summer house next week.

Bazen seninle konuşmak istemeyeceğini düşündüğün insanlar senin onlarla konuşmanı bekleyen insanlardır.

Sometimes the people you think don't want to talk to you are the ones waiting for you to talk to them.

Tom Mary'nin babasının intihar ettiği yeri ziyaret etmek istemeyeceğini sandığını söyledi.

Tom said that he thought Mary wouldn't want to visit the place where her father had committed suicide.

- Bu şey hakkında konuşmak istemediğini düşündüm.
- Bu konu hakkında konuşmak istemeyeceğini sanmıştım.

- I thought you didn't want to talk about this stuff.
- I thought that you didn't want to talk about this stuff.

- Tom Mary'nin bunu yapmak istemediğini söyledi.
- Tom, Mary'nin bunu yapmak istemeyeceğini söyledi.

- Tom said Mary wouldn't want to do that.
- Tom said that Mary wouldn't want to do that.

Tom, Mary'nin bugünkü gibi soğuk bir günde muhtemelen bunu yapmak istemeyeceğini düşündüğünü söyledi.

- Tom said he thought Mary probably wouldn't want to do that on a cold day like today.
- Tom said that he thought Mary probably wouldn't want to do that on a cold day like today.
- Tom said that he thought that Mary probably wouldn't want to do that on a cold day like today.

Tom, Mary'nin muhtemelen bugünkü gibi soğuk bir günde bunu yapmak istemeyeceğini düşündüğünü söyledi.

- Tom said that he thought Mary probably wouldn't want to do that on a cold day like today.
- Tom said that he thought that Mary probably wouldn't want to do that on a cold day like today.
- Tom said he thought that Mary probably wouldn't want to do that on a cold day like today.

Okulda etraftakilere soracağım ve herhangi birinin bize yardım etmek için gönüllü olmayı isteyip istemeyeceğini anlayacağım.

I'll ask around at school and see if anybody would like to volunteer to help us.