Translation of "Ederken" in English

0.014 sec.

Examples of using "Ederken" in a sentence and their english translations:

Gençlere rehberlik ederken,

And in mentoring youth,

- Yolculuk ederken utangaç olma.
- Seyahat ederken içine kapanık olmayın.

- A man away from home need feel no shame.
- Don't be self-conscious when you travel.

"Tercüme ederken, Shakespeare'i oynarsın,

"When you're translating, you're playing Shakespeare,

Ve fabrikayı inşa ederken

and while we were building the plant,

Seyahat ederken, kaybolmak kolaydır.

When traveling, it is easy to get lost.

Dans ederken kendini incitti.

She injured herself while dancing.

Seyahat ederken dikkatli olun.

Be careful while traveling.

- Tom'u dans ederken gördün mü?
- Tom'u dans ederken gördünüz mü?

Have you seen Tom dance?

Ben yolculuk ederken zırh giymiyorum.

When I travel, I don't wear armor.

Öğretmenini taklit ederken çok yeteneklidir.

She is very good at imitating her teacher.

Seni Mary'yle flört ederken gördüm.

I saw you flirting with Mary.

O devam ederken keyfine bak.

Enjoy it while it lasts.

Veda ederken Tom'u öpmek istiyorum.

I want to kiss Tom goodbye.

Ben terk ederken görüldüm mü?

- Was I seen leaving?
- Did anybody see me leave?

Seyahat ederken, yerel bira denemelisiniz.

When you travel, you've got to try the local brew.

Babam kahvaltı ederken gazete okur.

Father reads the newspaper, eating his breakfast.

Seyahat ederken genellikle günlük tutarım.

I usually keep a diary when I travel.

Tom Mary'yi dans ederken izledi.

Tom watched Mary as she danced.

Beni dans ederken gördün mü?

Have you seen me dance?

Tom'u karımla flört ederken yakaladım.

I caught Tom flirting with my wife.

Seyahat ederken çok şey öğreniriz.

We learn a lot while traveling.

Başkaları iftira ederken bazıları çevirir.

Some translate while others denigrate.

Tom Mary'yi aylaklık ederken yakaladı.

Tom caught Mary goofing off.

Sizi dans ederken izlemek eğlenceliydi.

It was fun to watch you guys dancing.

- Dans ederken nasıl göründüğünü kimse önemsemiyor.
- Dans ederken nasıl göründüğünüzü kimse önemsemiyor.

No one really cares what you look like when you dance.

Küfür ederken arkadaşlar dikkatli olalım lütfen

Let's be careful while swearing friends please

Avrupa'da seyahat ederken, bir trende soyuldum.

While traveling in Europe, I was pickpocketed on a train.

Seni dans ederken görmek için sabırsızlanıyorum.

I'm looking forward to seeing you dance.

O, odayı terk ederken ışığı kapattı.

Leaving the room, he turned off the light.

O devam ederken gençliğin tadını çıkarın.

Enjoy your youth while it lasts.

Seyehat ederken bazı ilginç deneyimlerim oldu.

I had some interesting experiences while traveling.

Lütfen hareket ederken pencereden dışarı eğilmeyin.

Please don't lean out of the window when we're moving.

Seni dans ederken izlemek hoşuma gitti.

I loved watching you dance.

Tom bir mülteciye yataklık ederken yakalandı.

Tom was caught harboring a fugitive.

Onun adını telaffuz ederken sorun yaşadım.

I had trouble pronouncing his name.

Seyahat ederken mezarlıkları ziyaret etmek istiyorum.

I like to visit cemeteries when I travel.

Bana yardım ederken bir risk aldı.

He took a risk when he helped me.

Tom Afrika'da seyahat ederken sıkmaya yakalandı.

- Tom caught malaria while he was travelling in Africa.
- Tom caught malaria while he was traveling in Africa.

Tom seyahat ederken onu yanında getirmez.

Tom doesn't carry much with him when he travels.

Tom, Mary'yi John'la dans ederken gördü.

Tom saw Mary dancing with John.

Her ikimizde Avustralya'yı ziyaret ederken karşılaştık.

We met while we were both visiting Australia.

Pilot, uçağı kontrol ederken zorluk yaşadı.

The pilot was having trouble controlling the aircraft.

Mary dans ederken Tom akerdeon çaldı.

Tom played the accordion while Mary danced.

O tank hareket ederken atış yapabilir.

This tank can shoot on the move.

Umarım kimse beni dans ederken görmemiştir.

I just hope no one saw me dancing.

Tom, borsayı idare ederken milyonlar kazandı.

Tom made millions manipulating the stock market.

Ve sığınma talep ederken yasalara uygun davranmıştı

and she followed the law when asking for asylum.

Bu yüzden teknoloji hızla ilerlemeye devam ederken

So as technology continues to speed ahead,

Bizim federal seviyede liderliğimiz olmadığını fark ederken

And we recognize that while we don't have leadership at the federal level,

3 günde kendini belli ederken bazısında ise

While it manifests itself in 3 days, in some

. Ülkeler ekonomilerini yok edip altyapılarını yok ederken

infrastructure, the UAE raises skyscrapers and constructs huge projects to

Ertesi sabah onu trenle seyahat ederken buldum.

The next morning I found him traveling by train.

Erkek kardeşi arabalardan nefret ederken, o seviyor.

He loves cars, while his brother hates them.

Tom'u başka bir kızla dans ederken gördüm.

I saw Tom dancing with another girl.

Ben onu muayene ederken köpeği hareketsiz tut.

Keep the dog still while I examine him.

Sen Tom'la birlikte barı terk ederken görüldün.

You were seen leaving the bar with Tom.

Tom, kendi görüşünü ifade ederken rahat hissetmedi.

Tom never felt comfortable expressing his own opinion.

Ben Avustralya'da seyahat ederken Tom köpeğime baktı.

Tom looked after my dog while I was traveling in Australia.

Tom, Avustralya'da Kanada hükümetine casusluk ederken yakalandı.

Tom was captured while spying on the Canadian government in Australia.

Tom, Mary'yi hiç dans ederken görmediğini söylüyor.

Tom says he's never seen Mary dance.

İnsanlar yanlış bir şey yapmadıklarına kendilerini ikna ederken

It's denial that makes 50 years of racist legislation possible

Kralın müttefikleri Ney'den bir örnek alınmasını talep ederken,

With the king’s allies demanding that an example be made of Ney, the outcome of his

İnsanlar kendi aralarında mücadele ederken melekler yukarıdan izlerler.

Angels watch from above as men fight amongst themselves.

Bob çok çekingendir ve kızlarla sohbet ederken kızarır.

Bob is very timid and blushes when chatting with girls.

Kahvaltı ederken, biz gün için bir plan yaptık.

While having breakfast, we made a plan for the day.

Yaşlı bir işçi atölyede makineyi tamir ederken bulundu.

An old worker was found repairing machinery in the workshop.

Tam yabancı dillerden söz ederken, Fransızca konuşur musun?

Speaking of foreign languages, do you speak French?

Aslında Tom ve John'u hiç kavga ederken görmedim.

I never actually saw Tom and John fighting.

Lütfen ben onu kontrol ederken biran için bekleyin.

Please hold for a moment while I check on that.

Turistler seyahat ederken yerel kültürlere uymaya dikkat etmeliler.

Tourists should take care to respect local cultures when they are travelling.

Tren hareket ederken havaya siyah duman bulutları püskürttü.

The train belched clouds of black smoke into the air as it chugged away.

- Tom'un dans ettiğini görmüyorum.
- Tom'u dans ederken görmüyorum.

I don't see Tom dancing.

Tom'a ev ödevinde yardım ederken kaç saat harcadın?

How many hours did you spend helping Tom with his homework?

- İnsanları ibadet ederken katletmek akla gelebilecek en aşağılık şey.
- İnsanları dua ederken öldürmek akla gelebilecek en alçakça şey.

Killing people while they pray is the lowest thing imaginable.

Ama lise günlerime devam ederken ikinci bir deneyim oldu.

But there was a second experience - going on with my high school days.

Çılgınca geldiğini biliyorum ama Tom'la Mary'yi flört ederken gördüm.

I know it sounds crazy, but I did see Tom and Mary out on a date.

Tom Mary'ye o eşlik ederken sadece kuralları uyduramadığını söyledi.

Tom told Mary that she couldn't just make up the rules as she went along.

Ben herkesten nefret ederken onlar sadece yabancılardan nefret ediyorlar.

They only hate foreigners, while I hate everybody.

Seyahat ederken küçük bir araç kiti çok kullanışlı olabilir.

A small toolkit can be very handy when you are traveling.

Tom ve Mary ikisi de, Avustralya'yı ziyaret ederken tanıştılar.

Tom and Mary met while they were both visiting Australia.

Yaz okuluna devam ederken nehrin yanında bir çadırda yaşadı.

He lived in a tent next to the river while he attended summer school.

Hatırlıyorum küçük bir kız olarak bu kadınları dans ederken gördüğümde

And I remember as a little girl I used to see these women dancing

Mısırdaki savunma hazırlıkları devam ederken Qutuz'a Hülagünün Mısır seferini erteleyip

As defensive preparations in Egypt continued, word reached Qutuz that Hulagu postponed the

Başka bir ülkede seyahat ederken karım sıklıkla bana telefon ediyor.

My wife often telephones me when I'm traveling in another country.

Boston'dan New York'a seyahat ederken otobüste güzel bir kızla tanıştım.

When I was traveling from Boston to New York, I met a nice girl on the bus.

- Babam kahvaltı ederken gazete okur.
- Babam kahvaltı yaparken gazete okur.

My father reads the newspaper while he eats breakfast.

O, yaz okuluna devam ederken nehrin yanındaki bir çadırda yaşadı.

Tom lived in a tent next to the river while he attended summer school.

Tom kütüphanenin önüne çıktı ve Mary arabayı park ederken bekledi.

Tom got out in front of the library and waited while Mary went to park the car.

Şehir sakinleri günlük rutinlerine devam ederken Sarayda dört tane Moğol elçisinin

The city’s inhabitants went about their daily routines, unaware that, in the palace,

AKB'den söz ederken, ilk çıkışlarından önce iki defa canlı performanslarına gittim.

Speaking of AKB, I went to their live performances twice before their debut.

Trende seyahat ederken, ben pencereden başımı çıkardım ve benim kepim uçtu.

While travelling on the train, I stuck my head out the window, and my cap flew off.

Dişi, Ay küçülmeye devam ederken... ...en kara gecelerden en iyi şekilde faydalanmalı.

As the moon continues to wane, she must make the most of the blackest nights.

- O tank hareket ederken atış yapabilir.
- Bu tank hareket halinde atış yapabilir.

This tank can shoot on the move.

İki ülke arasında kültürel değişim devam ederken, onların karşılıklı anlayışı daha da derinleşti.

As cultural exchange continued between the two countries, their mutual understanding became even deeper.

Bu projeyi yönetme hakkında gerçekten ciddi değilim ama çaba sarf ederken görülmem gerekiyor.

I'm not really serious about managing this project, but I need to be seen to be making the effort.

Neden İngilizce dilinde iletişim kurmaya devam ederken Esperanto'nun bir lingua franca olmasını istiyorsun?

Why do you want Esperanto to become a lingua franca while you continue to communicate in English?

Mary tam yatmadan önce banyo yapmayı tercih ederken Tom sabahleyin duş almayı tercih eder.

Tom prefers to take a shower in the morning while Mary prefers to take a bath just before going to bed.