Translation of "Eğilimi" in English

0.061 sec.

Examples of using "Eğilimi" in a sentence and their english translations:

Mübalağa etme eğilimi var.

He has a tendency toward exaggeration.

Tom'un duygusallaşma eğilimi yok.

Tom doesn't tend to get emotional.

Tom'un abartma eğilimi var.

Tom has a tendency to exaggerate.

Sami'nin şiddete eğilimi var.

Sami has propensity for violence.

Dağ yamaçlarında birkaç koyun eğilimi,

tending a few sheep on the mountain slopes,

Onun kötümser olma eğilimi var.

He has a tendency to be pessimistic.

Tom işleri kaybetme eğilimi içinde.

Tom tends to lose things.

Kameraların gerçeği yakalama eğilimi yoktur.

Cameras don't tend to capture reality.

Tom şeyleri unutma eğilimi var.

Tom has a tendency to forget things.

Tom'un onu yapma eğilimi var.

Tom has a tendency to do that.

Japonya gençliğinin modayı izleme eğilimi var.

- The young men of Japan are apt to jump on the bandwagon.
- The youth of Japan have a tendency to follow fashion.

Onun abartma eğilimi var gibi görünüyor.

It seems to me that she has a tendency to exaggerate.

Jim'in çok uzaklara gitme eğilimi var.

Jim tends to go too far.

Japonların bu şekilde düşünme eğilimi vardır.

Japanese people tend to think that way.

Tom herhangi bir şiddet eğilimi sergilemedi.

Tom has never exhibited any violent tendencies.

Tom'un biraz telaşlanmaya bir eğilimi var.

Tom has a tendency to get a little worked up.

Tom'un anlamadan hüküm verme eğilimi var.

Tom has a tendency to jump to conclusions.

Tom'un boş boş gezme eğilimi var.

Tom has a tendency to ramble.

Ayrıca bunlarda bazen kendilerine zarar verme eğilimi,

They also sometimes tend to self harm,

Yazın burada çok yağmur yağma eğilimi vardır.

It tends to rain here a lot in the summer.

Onun müzik için doğal bir eğilimi var.

He has a natural bent for music.

Mary endişeli olduğunda fazla yemeye eğilimi vardır.

Mary tends to overeat when she's worried.

Tom'un çok şikâyet etmeye bir eğilimi var.

Tom has a tendency to complain a lot.

Onun işlere karanlık tarafından bakma eğilimi var.

She has a tendency to look on the dark side of things.

Tom'un çok yüksek sesle konuşma eğilimi var.

Tom has a tendency to talk too loudly.

Tom'un, yapmaması gereken şeyleri söyleme eğilimi var.

Tom has a tendency to say things that he shouldn't.

Çocukların televizyon yüzünden yazmayı ihmal etme eğilimi var.

Thanks to television, boys and girls are apt to neglect reading books.

Eğer çok soru sorarsan Tom'un kızma eğilimi olur.

Tom tends to get angry if you ask a lot of questions.

Bir haftadan fazladır cinsel eğilimi normal birine rastlamadım.

I haven't seen a straight person in over a week.

Onun şeyleri abartmak için bir eğilimi var gibi görünüyor.

She seems to have a tendency to exaggerate things.

Tom'un şeyleri yanlış yere koymak gibi bir eğilimi var.

Tom has a tendency to misplace things.

Tom'un bunu yapmak için zamanı ya da eğilimi yok.

Tom doesn't have the time or the inclination to do that.

Bende geriye bakmak ve yaptıklarım için pişman olmak eğilimi yoktur.

I don't tend to look back and regret what I've done.

Ölümlerin nadir olma eğilimi olmasına rağmen, birçok kişi son çeyrek yüzyıl boyunca volkanik patlamalar sonucu öldü.

Although fatalities tend to be rare, many people have died as a result of volcanic eruptions during the last quarter century.