Translation of "Içinde" in Korean

0.073 sec.

Examples of using "Içinde" in a sentence and their korean translations:

Gölgeler içinde...

‎놀라운 광경과...

İki yıl içinde

2년 안에

Içinde büyüdüğüm ev,

그 집에서 전 어린 시절을 보냈고

İşte hikâyenin içinde hikâye:

그러나 그 이야기 속에 또 다른 이야기가 내재되어 있습니다.

Son on yıl içinde,

저는 지난 10년 동안,

Atlantik fırtınalarının içinde gittik.

대서양 허리케인으로 항해하기도 했고요.

Bir saat içinde doğmazsa

아기가 태어나지 않으면

Son 10 yıl içinde,

지난 10년 간

Yavru, güven içinde beslenebilir.

‎새끼는 안전하게 먹이를 먹습니다

Karanlığın içinde... ...gizli sinyaller.

‎비밀 신호가 ‎어둠을 타고 전달됩니다

Toprak mineral yığınlarının içinde

강력한 화학 결합 형성이

Daha sonra, aynı gün içinde

그리고 난 다음날

Ancak içinde yaşadığımızı dünya bu

하지만 이것이 우리가 사는 세상이고

Ancak o akut dönem içinde,

하지만 급성의 경우

Bunu geçen yıl içinde yaptık.

작년 내내 이걸 만들었습니다.

O ilk hafta içinde oluyor.

1주일 안에 발생하죠.

özellikle son birkaç yıl içinde.

특히 지난 몇년동안 말이죠.

Ve içinde hâlâ insanlar var.

사람들도 여전히 그 곳에 머물러 있습니다.

Birkaç hafta içinde işten çıkardı.

기업들이 몇 주 만에 수 백만명의 노동자를 해고했습니다.

Bütün kadınlığım içinde saygı görmek istiyorum

그리고 저는 여성인 제 모습 그대로 존중받고 싶습니다.

Poşet içinde dallanan birtakım tüpler mevcut

이 가방 안에는 가지모양의 튜브가 잇대어 있는데,

Bu evrimin içinde kısa bir an.

인공지능의 발전의 한 순간에 존재하고 있으니까요.

İçinde bir sürü reçine yağı var.

송진 기름이 아주 많이 들었습니다

Yıllar içinde çok fazla yosun yedim

수년간 해초를 많이 먹어봤죠

Kendimi, kültürümün içinde gerçekçi bir şekilde

우리 문화에서 진정성 있게 제가 표현되는 것을

İşçi sınıfı bir aile içinde büyüdüm

저는 노동자 계급 집안에서 자랐어요.

Proje çevrim içinde de ilgi çekti,

이 프로젝트는 온라인에서 알려지기 시작했어요.

10 gün içinde bir gecede kaybolur,

10일이 지나 한밤 중에 사라집니다.

Içinde olduğumuz durumu değişmek mümkün olmadığında

더 이상 우리의 환경을 바꾸는 것이 불가능해 보일 때가 바로

Ve plastik de besin zinciri içinde.

플라스틱은 먹이사슬 속에도 있지요.

Bu yükseklikte, karanlığın içinde resmen kördür.

‎어둠 속 나뭇가지 위에서는 ‎앞을 못 보는 셈이죠

Ve içinde de ahşap bölmeler var,

그것도 종류별로 작은 나무 칸막이에

1987'ye kadar üç yıl içinde,

3년 내 즉, 1987년까지

Bu hepimizin içinde olan bir şey.

이것은 우리 모두의 이야기입니다.

Bu, içinde yaşamak istediğim bir dünya değil.

그런 세상에 살고 싶지 않아요.

Zaman içinde yaptıkları kazılar dev çukurlar oluşturmuş.

오랜 세월 파내면 이렇게 커다란 구덩이가 남죠

Ve suçluluk duygusu içinde kendime sürekli hatırlattım,

그리고 큰 죄책감을 느끼며

Hepimiz bunu gün içinde birçok kez yapıyoruz.

매일 수 차례 반복되는 일이지만

Ve böylece son birkaç milyar yıl içinde

그리고, 10억여년 전에,

Fakat buzun içinde saklanan başkaları da var.

‎하지만 얼음 아래 ‎다른 녀석들이 숨어있습니다

Sonra korku içinde bunu aleni olarak konuştum

그래서 두려웠지만 이 일을 세상에 알렸습니다.

Onu bir tulumun içinde yere eğilmiş buldum.

아버지는 우주복같은 옷을 입고 바닥에 쭈그리고 앉아 있었습니다.

Bir kaç yıl içinde kalan karbon bütçemizin

우리는 겨우 몇 년 안에

Onun içinde yürüyoruz, bu boyutta sandalyalerde oturuyoruz

우리가 걸을 때나 앉을 때나 적용되는 법칙들에 의해

Hatta, Rasmussen'ın yıl içinde yayınladığı ankete göre

연초 라스무센이 발표한 통계에 따르면

Suyun içinde kambur balinaların inanılmaz seslerini duyabiliyorsun.

‎혹등고래가 물살을 가르며 ‎울부짖는 소리가 들렸어요

Ve bu sendrom genellikle birkaç hafta içinde düzeliyor.

그리고 이 증후군은 보통 몇 주 내에 사라집니다.

Acı içinde ayağa kalktı ve kabinlerden birine girdi.

소녀는 힘겹게 몸을 일으켜 그쪽으로 걸어 갔습니다.

Meşaleye dikkat etsem iyi olur. İçinde barut olabilir.

횃불을 조심하는 게 좋습니다 화약일지도 모르거든요

Ama içinde bir sürü iyi besin maddesi var.

하지만 사실 여기엔 좋은 영양소가 많이 들어 있죠

Bu mavi kalp içinde ayağa kalkabileceğin bir ev.

이 푸른 심장은 당신이 안에 들어가 설 수 있는 집입니다.

Ve maluliyet maaşları kısa süre içinde gelmeyi bıraktı.

환자로서 받았던 수당도 더는 나오지 않게 되었습니다.

İçinde çatışma unsuru bulunduran bir tema seçin örneğin

근본적인 갈등과 관련된 주제를 선택해서

Bu grupların topluluk içinde telefon kullanma kuralları farklıdır.

여기서 휴대폰 에티켓에 대해 똑같이 가정을 하면 안됩니다.

Ailemdeki herkes içinde, en çok büyükanneme yakın hissettim.

제 모든 가족 중에서 할머니와 가장 가깝다고 느꼈어요.

Hapsedilmeyi takip eden ilk 3 gün içinde gerçekleşiyor

처음 수용된 지 3일 안에 발생합니다.

Yakınlaşma, yaratıcılık ve inovasyon organizasyon içinde ortaya çıkıyor.

조직 내에서 참여도, 창조성, 혁신성이 증가하는 것으로 나타났습니다.

En bolluk içinde yüzen sularından biri hâline getiriyor.

‎지구상에서 가장 풍성한 바다를 ‎만듭니다

Dört gün içinde Moskova'nın üçte ikisi yok olmuştu.

4일 만에 모스크바의 3분의 2가 파괴되었다.

Buna rağmen, sadece bir nesil içinde Güney Koreliler

그런데도 한 세대만에 한국은

Bunun sebebi sabunun içinde bulunan iki yönlü moleküllerdir.

이는 비누가 양면의 분자를 갖고 있기에 가능한 일입니다.

Onlarla kan, ter ve göz yaşları içinde çalıştılar.

그들과 함께 혼신의 힘을 다해 함께 일했습니다.

1 yıldan kısa bir süre içinde 5 dergi kapağı.

1년간 5개 잡지 커버모델

Fakat binlerce yıl içinde evrilen zehri yıkıcı etkilerinin anahtarıdır.

수천 년간 진화해 온 독이야말로 치명적인 효과를 냅니다

On kişiydik ve birkaç gün içinde 2.000 tane yakaladık.

단 며칠 만에 10명의 팀원이 2천 마리를 잡았죠

Bunun öldüren mantarlardan olmadığını, içinde bulunduğu çevre sayesinde biliyorum.

이 버섯은 치명적이진 않습니다 찾은 곳이 어딘지 생각하면요

Ama şimdi, benim paylaşmadığım dünya dolusu diğer zihnin içinde

이제 다른 사람들과 함께 전 세계에서 살아있고 자라고 있어요.

Elbette hepimizin içinde bir miktar bencillik ve açgözlülük var

우리 모두 내면에 이기심과 탐욕이 있지만

Kulübenin içinde yaşayan insanların kimliği hakkında bir hikâye anlatır.

오두막에 사는 이들의 정체성을 이야기하고 있죠.

Içinde bir yem olduğundan tam olarak emin olmak ister.

뭔가 소화할 만한 게 있다는 것을 확실하게 해두고 싶어합니다.

Bulduğumuz şey, taşma noktasına önümüzdeki on yıl içinde ulaşacağımız.

티핑 포인트는 10년 후에 발생한다는 걸 알게 되었습니다.

Bu kişiler kendi sağ kanatları içinde birer kanaat önderiydiler,

이들은 모두 자기 힘으로 그 자리에 올랐다고 여겨지지만

Dört gün içinde Napolyon Vilnius'a vardı, ama Barclay gitmişti.

나폴레옹은 4일 만에 빌뉴스에 도착했지만, 이미 바클라이는 사라진 뒤였다.

Birleşik Devletler'de öğrenciler toz toprak içinde oturmak zorunda değiller.

미국 학생들은 먼지 바닥에 앉을 필요가 없지요.

Ve zamanının %80'ini bir tür iletişim içinde geçirir.

80%의 시간을 어떠한 방법으로든 대화를 하면서 보내구요.

Ve bir anda hayatım iki yıl içinde ikinci kez değişti.

그 이후 2년간 저는 제 인생에서 두 번째로 큰 변화를 겪었습니다.

Ve kitabın içinde tam da bu noktada olduğumu fark ettim,

책 안으로 들어가서 깨달을 수 있게 됐습니다.

Tüm bu insanlar tek bir ırk gibi harmoni içinde birlikteler.

이런 다른 사람들이 하나의 인종으로 공존하고 있습니다.

Yalnızca bu tür bir iddiayla kendimi okyanus biliminin içinde buldum.

저는 이러한 도전 때문에 해양학에 끌렸습니다.

Zaman içinde daha iyi oldularsa bunun ilerleme olduğunu kabul ediyorum.

그 수치가 시간에 따라 나아진다면 진보했다고 판단할 수 있죠.

Gün içinde biriken buhar gece boyu devam eden fırtınalar doğuruyor.

‎그 수증기는 낮 동안 쌓여 ‎밤까지 이어지는 폭풍을 만듭니다

Gün içerisinde, mercanların içinde yaşayan algler güneş enerjisini yiyeceğe dönüştürür.

‎낮에는 ‎산호 속에 사는 해조류가 ‎태양 에너지를 양분으로 바꿉니다

Şu anda ve önümüzdeki beş gün içinde sadece haberi almak

그저 앞으로 닷새간의 뉴스를 보기만 해서는

Bu kampların içinde Çin hükümeti, çoğunlukla Çin’in Müslüman azınlığı olan

중국 정부는 이 수용소 안에 100만 명의 위구르족을 억류하고 있습니다

Evde ve toplum içinde daha iyi bir faaliyet ve iklimi değişen

가정과 사회에서의 보다 나은 '작용주체',

Bu şekilde üç balık yakaladığını gördüm. Gün içinde balık tuttuğunu hiç görmemiştim.

‎그렇게 물고기를 3마리나 ‎잡더라고요 ‎낮에는 본 적 없는 모습이었죠

Içinde bir sürü reçine yağı var. Ve bir süre daha yanmaya devam edecektir.

송진 기름이 아주 많이 들었습니다 한동안 계속 타오를 거예요

Anne kutup ayısı, yemek arayışı içinde 24 saatte 80 kilometreye kadar yol tepebilir.

‎어미 북극곰은 24시간 동안 ‎무려 80km를 이동할 수 있죠 ‎먹잇감을 찾기 위해서라면요

Bense dışında olduğumu hissettim. Ve o dünyanın içinde olmak için derin bir özlem duydum.

‎저는 외부인이 된 기분이었어요 ‎자연 속으로 ‎들어가고 싶은 마음이 간절했죠 ‎"18년 후"