Translation of "Içinde" in Arabic

0.035 sec.

Examples of using "Içinde" in a sentence and their arabic translations:

Gölgeler içinde...

‫عالم كله عجب...‬

Ama yine de sevenler içinde sevmeyenler içinde

ولكن لا يزال من بين أولئك الذين لا يحبون

İki yıl içinde

خلال سنتين،

Içinde büyüdüğüm ev,

المنزل الذي ترعرعت فيه،

İçinde bulunduğum dünya oydu.

فكان هذا العالم الذي نشأت فيه.

İşte hikâyenin içinde hikâye:

لكن إليكم القصة داخل هذه القصة:

Erkekler bir kriz içinde.

يواجه الرجال أزمة.

Son on yıl içinde,

على مدى العقد الماضي،

Atlantik fırtınalarının içinde gittik.

وأبحرنا عبر عواصف المحيط الأطلنطي.

Bir saat içinde doğmazsa

إذا لم يأتي طفلنا،

Son 10 yıl içinde,

خلال العشر سنوات الأخيرة،

Yavru, güven içinde beslenebilir.

‫يمكن للفرخ التغذّي بأمان.‬

Karanlığın içinde... ...gizli sinyaller.

‫إشارات سرية...‬ ‫في الظلام.‬

Sefalet içinde yaşayanlar için.

للمعدمين حقّاً.

Yönetici öğretmen olduğu içinde

كمعلم

Toprak mineral yığınlarının içinde

ومن خلال تكوين الروابط الكيميائية القوية،

10 dakika içinde döneceğim.

سأعود في عشر دقائق.

Bir saat içinde çıkıyorum.

- سأخرج بعد ساعة.
- سأخرج في غضون ساعة.

O konfor içinde yaşar.

- إنها تعيش حياة مريحة.
- إنها تعيش في راحة.

O, gözyaşları içinde yanıtladı.

- أجابت باكيةً.
- أجابت و هي تبكي.

Mavi içinde çok çekicisin.

شكلك جميل وأنت تلبس الأزرق.

Fadıl evin içinde değildi.

لم يكُن فاضل في المنزل.

Fadıl evin içinde idi.

كان فاضل داخل المنزل.

Leyla şok içinde izledi.

شاهدت ليلى ذلك بصدمة.

Içinde üç günlük bir süre içinde şehirde büyük yıkıma neden oldu.

اكتوبر من عام الفٍ وثمانمائةٍ وواحدٍ وسبعين خسائرٌ قدرت بنحو

Daha sonra, aynı gün içinde

ولاحقاً خلال ذلك اليوم،

Bu nedenle kutunun içinde düşünürüz.

لهذا نحن نفكر داخل الصندوق.

Ancak içinde yaşadığımızı dünya bu

ولكن هذا هو العالم الذي نعيش فيه،

Ancak o akut dönem içinde,

لكن، في غمرة الحزن،

Fakat evin içinde konuşmak istemiyorlar,

لكن لا يتحدثون عنه داخل المنزل،

Bunu geçen yıl içinde yaptık.

بنينا هذه على مدى السنة الماضية.

O ilk hafta içinde oluyor.

تحدث في الأسبوع الأول.

özellikle son birkaç yıl içinde.

خصوصاً في السنوات الماضية.

Gecenin içinde yıldırım çakması gibi.

كصاعقة في الليل.

Savaşta terör… barış içinde süsleme…

الإرهاب في الحرب ... زخرفة في سلام ...

Ve içinde hâlâ insanlar var.

ومازال الناس هناك.

Bir saat içinde geri döneceğim.

سأعود في خلال ساعة.

Otobüs, beş dakika içinde ayrılacak.

- سيغادر الباص في غضون خمس دقائق.
- ستنطلق الحافلة بعد خمس دقائق.

Bir saat içinde oraya varacağız.

سنصل إلى هناك بعد ساعة.

O, bir hafta içinde iyileşecek.

ستتحسن خلال أسبوع.

On dakika içinde hazır olacağım.

سأكون جاهزة خلال عشر دقائق.

Seni gelinlik içinde görmeye sabırsızlanıyorum.

- أنا أتتطلع لرؤيتكِ في ثوب الزفاف.
- أنا أتتطلع لأراكِ في فستان الزفاف.

Atomlar her şeyin içinde vardır.

الذرات موجودة في كل شيء.

Sami'nin ailesi acı içinde bekliyordu.

كانت أسرة سامي تنتظر في كرب.

Diğerleri birkaç dakika içinde gelecek.

- سيصل الاخرون في غضون دقائق قليلة.
- سيصل الاخرون في غضون دقائق معدودة.
- الآخرون على وصول.

Tamamen içinde bulunduğun anda kalmayı seç.

قم باتخاذ خيار أن تظل حاضراً، حاضراً بشكل كامل

1982'de, olumsuz bir bağlam içinde,

فهو يتحدث عن الكوكايين هذا في عام 1982،

Bunun içinde ne olduğunu size göstereyim,

دعوني أريكم ما بالداخل هنا:

Böylece zihnimiz zihinsel uyum içinde hissedebilir

حتى تستطيع الشعور بالوئام العقلي.

Bütün kadınlığım içinde saygı görmek istiyorum

وأن أكون محترمة بكل صفاتي الأنثوية

Poşet içinde dallanan birtakım tüpler mevcut

أما داخل الكيس، هناك سلسلة من الأنابيب المتفرعة،

Belli ki içinde kutup ayısı yok,

من الواضح أنه لا يوجد دب قطبي

Bu evrimin içinde kısa bir an.

في غضون لحظة من هذا التطور.

İçinde bir sürü reçine yağı var.

‫إنه يحتوي على الكثير من الزيوت الراتينغية.‬

Yıllar içinde çok fazla yosun yedim

‫تناولت الكثير من أعشاب البحر عبر السنوات‬

Kendimi, kültürümün içinde gerçekçi bir şekilde

وأن تطلعاتي غير الواقعية

İşçi sınıfı bir aile içinde büyüdüm

أنا نشأت في أسرة من الطبقة العاملة،

Proje çevrim içinde de ilgi çekti,

ومن ثم تمّ تبنّي المشروع على الإنترنت،

10 gün içinde bir gecede kaybolur,

وفي غضون ١٠ أيام، بين ليلة وضحاها، تختفي،

Içinde olduğumuz durumu değişmek mümkün olmadığında

أنّه عندما لا نستطيع تغيير ظروفنا،

Ve plastik de besin zinciri içinde.

والبلاستيك في سلسلة الغذاء.

Bu yükseklikte, karanlığın içinde resmen kördür.

‫بالأعلى، في الظلام، هو أعمى تقريبًا.‬

Derin bir yalnızlık içinde geçirmemiş olsaydım.

تلك السنوات بوحشة شديدة.

Ve içinde de ahşap bölmeler var,

مع مقصورات خشبي قصيرة فيه

Ama uzun süre utanç içinde kalmadı.

لكنه لم يبق في الخزي لفترة طويلة.

1987'ye kadar üç yıl içinde,

خلال ثلاث سنوات، بحلول العام 1987،

Bu hepimizin içinde olan bir şey.

إنها ضمننا جميعًا.

Su beş dakika içinde kaynamaya başlayacak.

سيغلي ذلك الماء بعد خمس دقائق أو ما قارب ذلك.

Bir ay içinde İngilizce öğrenmek imkansızdır.

من المستحيل تعلم الإنجليزية في شهر.

Onun içinde yaşadığı bir evi yok.

ليس لديه بيت ليعيش فيه.

Tren beş dakika içinde hareket ediyor.

سينطلق القطار في غضون خمس دقائق.

Tren on dakika içinde hareket edecek.

- سينطلق القطار خلال عشر دقائق.
- القطار سينطلق في غضون عشر دقائق.

O, o elbisenin içinde hoş görünüyor.

- تبدو جميلة في هذا الرداء.
- شكلها فاتن في ذلك الفستان.

İki gün içinde beni yeniden ara.

اتصل بي مرة أخرى خلال يومين.

Bir zamanlar bir ağacın içinde kayboldum.

مرّةً، ضِعتُ داخل شجرة.

O, 24 saat içinde onu yapacak.

ستنجزه خلال أربعاً و عشرين ساعة.

Son dört yıl içinde seni görmedim.

- لم يرك أحد منذ أربع سنوات.
- لم نرك منذ أربع سنين.

Beş ya da on yıl içinde

في خمس أو عشر سنوات

O bir hafta içinde geri dönecek.

ستعود في غضون أسبوع.

Telaş içinde, Fotoşop ve süslü lensler kullanarak

باستخدام الفوتوشوب والعدسات المتقدمة

Neresinde olduğu önemsiz. Sadece içinde bir yerde.

ولا يهم أين يكون في داخلها. هو كذلك في جزء ما منها.

Şimdi sziden, son 24 saat içinde yediğiniz

لذا، أريدكم أن تفكروا في آخر 24 ساعة،

Bu, içinde yaşamak istediğim bir dünya değil.

هذا ليس العالم الذي أريد أن أعيش فيه.

Yedi gün içinde, işlerimin her birini kaybettim.

خلال سبعة أيام، خسرت كل وظائفي.

Zaman içinde yaptıkları kazılar dev çukurlar oluşturmuş.

‫بمضي الوقت، تخلف عملياتهم التنقيبية‬ ‫هذه الحفر الهائلة.‬

Ve suçluluk duygusu içinde kendime sürekli hatırlattım,

وبتأنيب الضمير، وحرصت على تذكير نفسي

Hepimiz bunu gün içinde birçok kez yapıyoruz.

نقومُ جميعًا بذلك عدة مرات يوميًا،

Ve böylece son birkaç milyar yıl içinde

وهكذا في آخر ملياري عام،

Fakat buzun içinde saklanan başkaları da var.

‫لكن تختبئ أخرى في الثلج أيضًا.‬

Sonra korku içinde bunu aleni olarak konuştum

لذلك تحدثت عن ذلك في العلن بخوف،

Onu bir tulumun içinde yere eğilmiş buldum.

وجدته منحنيا على الأرض مرتديًا الرداء وحيد القطعة.

Bir kaç yıl içinde kalan karbon bütçemizin

سوف نقضي على ميزانية الكربون المتبقية

Onun içinde yürüyoruz, bu boyutta sandalyalerde oturuyoruz

لا نزال نتمشى، ونجلس على كراسي بهذا الحجم تقريباً،

Hatta, Rasmussen'ın yıl içinde yayınladığı ankete göre

في الواقع، أصدر راسموسن استطلاعا للرأي في وقت سابق من هذا العام

Dakikalar içinde imha edilirken, diğerleri hızla kaçtı.

في غضون دقائق، بينما فرّ الباقون بعد فترة وجيزة.

Suyun içinde kambur balinaların inanılmaz seslerini duyabiliyorsun.

‫أصوات الحيتان الحدباء العجيبة‬ ‫تلك القادمة من المياه.‬

Uluslararası ve Arapların yokluğunda karşılandı. Kendi içinde

ترحيباً دولياً وعربياً في ظل غياب اي جسمٍ يمكنه تنفيذ ما يعد