Translation of "çıkmaktan" in English

0.008 sec.

Examples of using "çıkmaktan" in a sentence and their english translations:

Leyla yıllarca çıkmaktan kaçındı.

Layla avoided dating for many years.

O yurtdışına çıkmaktan korkuyor.

She's afraid of going abroad.

Sami sahneye çıkmaktan hoşlanıyordu.

Sami liked to perform.

Yağmur bizi dışarı çıkmaktan vazgeçirdi.

The rain discouraged us from going out.

O at sırtında çıkmaktan hoşlanıyor.

- He likes to get on the horse and go out.
- He likes to go out on horseback.

Çıkmaktan çok çalışmayı tercih ederim.

I'd rather work than go out.

Hava karardığında dışarı çıkmaktan hoşlanmam.

I don't like to go out when it's dark.

Yalnız başına yürüyüşe çıkmaktan hoşlanır.

She likes to go for solitary walks.

Tom merdiven çıkmaktan nefret eder.

Tom hates climbing ladders.

Tom gece dışarı çıkmaktan korkuyor.

Tom is afraid to go out at night.

Sami dışarı çok çıkmaktan hoşlanıyordu.

Sami liked to go out a lot.

Sami dışarı yalnız çıkmaktan hoşlanıyordu.

Sami liked to go out alone.

Tom, Mary ile çıkmaktan hoşlanıyor.

Tom likes going out with Mary.

Evde kalmak dışarı çıkmaktan daha iyidir.

It is better to stay in than go out.

Dışarıda kalmak dışarı çıkmaktan daha kolaydır.

It is easier to stay out than to get out.

Tom Mary'yi John'la çıkmaktan vazgeçirmeye çalıştı.

Tom tried to discourage Mary from going out with John.

Yaşlı kadınlar, genç erkeklerle çıkmaktan hoşlanırlar.

Old women like dating young men.

Tom dışarı çıkmaktan korkuyor, değil mi?

Tom is scared to go outside, isn't he?

Tom babasıyla balığa çıkmaktan hiç keyif almadı.

Tom never enjoyed fishing with his father.

Hapishanenin dışında kalmak hapishaneden çıkmaktan daha kolaydır.

It's easier to stay out of jail than to get out of jail.

Tom Mary ile yürüyüşe çıkmaktan keyif alırdı.

Tom enjoyed going for walks with Mary.

Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.

Most young adults enjoy going out at night.

- Dışarı çıkmaktan rahatsız olmadık.
- Dışarı çıkmaya zahmet etmedik.

We didn't bother going out.

Tom ve ben birlikte yürüyüşe çıkmaktan keyif alırız.

Tom and I enjoy taking walks together.

- Tom yürüyüş yapmayı sever.
- Tom yürüyüşe çıkmaktan hoşlanır.

Tom likes going for walks.

Tom ve Mary'nin birbiriyle çıkmaktan vazgeçtiğini bilmekle ilgilenebileceğini düşündüm.

- I thought you might be interested to know that Tom and Mary have quit dating each other.
- I thought that you might be interested to know that Tom and Mary have quit dating each other.

Onun arkadaşları onun herkesin önünde dışarı çıkmaktan hoşlanmadığını söyledi.

His friends said he didn't like going out in public.

Böyle soğuk bir günde ceket olmadan dışarı çıkmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like to go out without a coat on such a cold day.

Tom hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmaktan daha iyisini bilir.

Tom knows better than to go out alone after dark.

- Onu yolculuğa çıkmaktan vazgeçirmeye çalışırken zor bir zaman geçirdim.
- Onu yolculuktan vazgeçirmeye çalışırken epey zorlandım.

I had a hard time trying to talk him out of taking the trip.

- Tom omuzda durmayı seven bir kedi.
- Tom omza çıkmaktan hoşlanan bir kedi.
- Tom omuz kedisidir.

Tom is a shoulder cat.