Translation of "Sırtında" in English

0.011 sec.

Examples of using "Sırtında" in a sentence and their english translations:

Dedesini sırtında taşıdı.

He carried his grandfather on his back.

Bebeği sırtında taşıyordu.

She was carrying the baby on her back.

Oğlunu sırtında taşıdı.

She carried her son on her back.

Bu tırtılların sırtında yaşıyorlar

they live on the back of these caterpillars

At sırtında ülkeleri geziyordu

riding into the countries on horseback, as you do,

Tom sırtında oğlunu taşıyordu.

Tom was carrying his son on his back.

Mary, oğlunu sırtında taşıdı.

Mary carried her son on her back.

Sırtında bir şey var.

There's something on your back.

Tom, Mary'yi sırtında taşıdı.

Tom carried Mary on his back.

Tom oğlunu sırtında taşıdı.

Tom carried his son on his back.

Mavi kuş gökyüzünü sırtında taşır.

The bluebird carries the sky on his back.

O, sırtında bir bebek taşıdı.

She carried a baby on her back.

O at sırtında çıkmaktan hoşlanıyor.

- He likes to get on the horse and go out.
- He likes to go out on horseback.

O, sırtında bir çanta taşır.

He carries a bag on his back.

O, sırtında bir ağrı hissetti.

He felt a pain in his back.

Tom'un sırtında bir kazağı var.

Tom has his sweater on backwards.

Tom sırtında bir ağrı hissetti.

Tom felt a pain in his back.

Tom, sırtında bir bıçakla öldü.

Tom died with a knife in his back.

Tom'un sırtında bir çantası vardı.

Tom had a pack on his back.

Onu sırtında taşıyor tırtılın sırtından inmiyor

Carrying it on its back the caterpillar does not come off its back

O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.

She is carrying a backpack on her back.

Bazı hasta adamlar develerin sırtında inliyordu.

Sick men were moaning on the backs of camels.

Yerdeki adamın sırtında bir bıçağı vardı.

The man on the floor had a knife in his back.

Tom'un sırtında bir yılan dövmesi var.

Tom has a tattoo of a snake on his back.

Sırtında ve bacaklarında şiddetli ağrı hissetti.

He felt severe pain in his back and legs.

Develerin sırtında kaç tane hörgüç var?

How many humps do camels have on their backs?

Seyyar satıcı sırtında büyük bir paket taşıyordu.

The peddler carried a big bundle on his back.

At sırtında bir adam yol boyunca geldi.

A man on horseback came along the path.

Tom, sırtında kendi ulaşamadığı yeri Meryem'e kaşıttı.

- Tom got Mary to scratch the part of his back he couldn't reach.
- Tom got Mary to scratch the part of his back that he couldn't reach.

Leyla'nın sırtında birden fazla izmarit yarası vardı.

Layla had multiple stub wounds to her back.

Yere sadece yürüyerek veya at sırtında ulaşılabilir.

The place is only accessible on foot or on horseback.

- Ata binmekten hoşlanmam.
- At sırtında gitmekten keyif almıyorum.

I don't enjoy horseback riding.

Işte yaprak bitinin sırtında böyle şekerli bir yapı var

there is such a sweet structure on the back of the aphid

Talihsizlik at sırtında gelir ama yürüyerek yola devam eder.

Misfortune arrives on horseback but departs on foot.

Bazı tırtıllar yine bit gibi sırtında şekerli bir salgı üretiyor

some caterpillars still produce a sugary secretion on the back like lice

Çocuklar, babanın sırtında ve o her birinize bir hediye getirdi.

Children, daddy's back, and he has brought each of you a gift!

Bataklıktan hayatta kalan son filinin sırtında çıkıyor, büyük ihtimalle "Cesur Suriyeli"

He emerges from the swamp on the back of his sole surviving elephant, probably the brave Syrian.

Sırtında bir sırt çantası olan orta yaşlı bir kadın oturacak bir yer arıyor gibi görünüyordu.

A middle-aged woman with a knapsack on her back seemed to be looking for a place to sit down.

Polo gibi at sırtında oynanılan bir oyunun aksine futbol aslında ayakla oynanılan bir top oyunu demekti.

Football originally meant "a game played with a ball on foot" - unlike a game played on horseback, such as polo.