Translation of "Yapmaya" in Dutch

0.010 sec.

Examples of using "Yapmaya" in a sentence and their dutch translations:

Onu yapmaya çalış.

Probeer het maar eens.

Yürüyüş yapmaya git.

Ga wandelen!

Kayak yapmaya gitti.

Hij ging skiën.

Pratik yapmaya çalışıyorum.

Ik probeer te oefenen.

Kayak yapmaya gitmeliyiz.

We zouden moeten gaan skiën.

Onu yapmaya hazırız.

We zijn er klaar voor.

İşimi yapmaya çalışıyorum.

Ik probeer mijn werk te doen.

Kayak yapmaya gittik.

Wij gingen skiën.

Kayak yapmaya gidelim.

Laten we gaan skiën.

- Sana iyilik yapmaya çalışıyorum.
- Size iyilik yapmaya çalışıyorum.

Ik probeer je een gunst te verlenen.

Seni gözlem yapmaya zorlarlar.

Je wordt gedwongen ze te observeren.

Onu yapmaya devam et.

Blijf erbij!

Onlar bunu yapmaya korkmuştu.

Ze waren bang om het te doen.

Onlar sörf yapmaya gittiler.

- Ze zijn gaan surfen.
- Ze gingen surfen.

Seni tanıklık yapmaya zorlayamam.

Ik kan je niet dwingen om te getuigen.

Herkes tezahürat yapmaya başladı.

Iedereen begon te juichen.

Pratik yapmaya devam edin.

Blijf oefenen.

Pazara alışveriş yapmaya gidiyorum.

Ik ga naar de markt om boodschappen te doen.

Tom kayak yapmaya gitti.

Tom is gaan skiën.

Ev ödevini yapmaya git.

Ga je huiswerk doen.

Bir şey yapmaya git.

Ga iets doen.

Yapmaya çalıştığım şey bu.

Dit is wat ik probeerde.

Bunu yapmaya hazır mısınız?

Willen jullie dat doen?

Tom imkansızı yapmaya çalışıyor.

Tom probeert het onmogelijke te bereiken.

Bunu yapmaya devam edemiyoruz.

- We kunnen dit niet blijven doen.
- We kunnen niet doorgaan dit te doen.

Pratik yapmaya devam ettim.

Ik bleef oefenen.

Tom'la kayak yapmaya gittim.

Ik ging skiën met Tom.

Alplerde kayak yapmaya gidiyoruz.

We gaan in de Alpen skiën.

Bilim için henüz yapmaya başladı.

wat de smartphone deed voor de sociale media.

O Hokkaido'da kayak yapmaya gitti.

Hij ging in Hokkaido skiën.

Kış boyunca kayak yapmaya gitti.

Hij ging in de winter skiën.

Onun ne yapmaya çalıştığı belli.

Het is overduidelijk wat hij probeert te doen.

Amerikada tıp eğitimi yapmaya niyetlendim.

- Ik was van plan om in de Verenigde Staten medicijnen te studeren.
- Ik was van plan om in de Verenigde Staten geneeskunde te studeren.

Biz Kanada'da kayak yapmaya gittik.

We gingen skiën in Canada.

O, onu yapmaya devam etti.

- Hij bleef het doen.
- Zij bleef het doen.
- Hij bleef maar doen.
- Zij bleef maar doen.

Tom şimdi onu yapmaya çalışıyor.

Tom probeert dat nu te doen.

Tom'un ne yapmaya çalıştığını biliyorum.

Ik weet wat Tom probeerde te doen.

İmkansız bir şeyi yapmaya çalışıyorlar.

Ze proberen iets onmogelijks te doen.

Hiç kayak yapmaya gittin mi?

- Ben je ooit gaan skiën?
- Bent u ooit gaan skiën?
- Zijn jullie ooit gaan skiën?

Tom pratik yapmaya devam etti.

Tom bleef oefenen.

Bunu her gün yapmaya başlayın.

Je moet beginnen dat iedere dag te doen.

Tom'la kayak yapmaya gitmek istiyorum.

Ik wil met Tom gaan skiën.

Onu asla evde yapmaya çalışmam.

Ik zou dat thuis nooit proberen.

Herkesin bunu yapmaya ihtiyacı var.

Iedereen moet dit doen.

Tom bunu yapmaya devam ediyor.

Tom blijft dat doen.

yapmaya devam edersek doğal ekosistem tarafından

of die natuurlijke ecosystemen ons zullen blijven helpen

Tek başına onu yapmaya çalışman çılgınlık.

Je bent gek als je dat alleen wilt doen.

Yapmak istemediğim hiçbirşeyi yapmaya beni zorlayamazsın.

Je kan me niet dwingen iets te doen wat ik niet wil.

Senin için her şeyi yapmaya hazırım.

Ik ben bereid alles voor je te doen.

Siz arkadaşlar bir şey yapmaya gitmelisiniz.

Jullie moeten iets gaan doen.

Onlar bir köprü yapmaya karar verdi.

Ze beslisten een brug te bouwen.

Tom yalnızca doğru şeyi yapmaya çalışıyordu.

Tom probeerde gewoon het juiste te doen.

Parkta bir yürüyüş yapmaya ne dersiniz?

Wat vind je ervan om een wandeling te maken in het park?

Göl üzerinde buz pateni yapmaya gittim.

Ik ging schaatsen op het meer.

Ne zaman bunu yapmaya vaktin oldu?

Wanneer heb je de tijd gehad om dat te doen?

Geçen kış Kanada'da kayak yapmaya gittim.

Ik ben afgelopen winter in Canada gaan skiën.

Ben çok sık kayak yapmaya giderim.

Ik ga erg vaak skiën.

Sam, ocak ayında kayak yapmaya gitti.

Sam is in januari gaan skiën.

Ailem her kış kayak yapmaya gider.

Mijn familie gaat elke winter skiën.

Tom her ne gerekiyorsa yapmaya hazır.

Tom is bereid alles te doen wat nodig is.

Aslında, hadi şu an yapmaya başlayın.

Waarom beginnen we niet direct?

Kışın sık sık kayak yapmaya gittik.

We gingen vaak skiën in de winter.

Kışın sık sık kayak yapmaya gittim.

Ik ging vaak in de winter skiën.

- Kayak yapmaya gittim.
- Kayak kaymaya gittim.

Ik ging skiën.

Tom'u onu yapmaya ikna etmeye çalışıyorum.

Ik probeer Tom over te halen dat te doen.

Tom'un bunu yapmaya hiç niyeti yoktu.

Tom was niet van plan dat ooit te doen.

Tom ve Mary kayak yapmaya gitti.

Tom en Maria zijn gaan kajakken.

Bunu elimden geldiğince hızlı yapmaya çalışacağım.

Ik ga dat zo snel mogelijk proberen te doen.

- Ne yapmaya niyet ediyorsun?
- Ne yapmak niyetindesin?

- Wat ben je van plan om te doen?
- Wat zijn jullie van plan te doen?
- Wat had u gedacht te gaan doen?

Onlar her zaman kışın kayak yapmaya gider.

Zij gaan altijd skiën in de winter.

Kışın onlar her zaman kayak yapmaya giderler.

Zij gaan altijd skiën in de winter.

Tom bunu ücretsiz yapmaya istekli olduğunu söylüyor.

Tom zegt dat hij het voor niets wil doen.

Benim için yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.

Hij deed wat hij beloofd heeft voor mij.

- Tom panik yapmaya başladı.
- Tom paniklemeye başladı.

Tom raakte in paniek.

- Ne yapmayı planlıyorsun?
- Ne yapmaya niyet ediyorsun?

Wat ben je van plan om te doen?

- Çiş yapmaya gitmem gerekiyor.
- Gidip işemem lazım.

- Ik moet naar het toilet.
- Ik moet plassen.

Yapmak istemediğim bütün şeylerin listesini yapmaya başladım.

Ik begon een lijst te maken van dingen die ik niet meer hoefde te doen.

Tom ve Mary buz pateni yapmaya gitti.

Tom en Maria gingen schaatsen.

Tom ve Mary birlikte kayak yapmaya gitti.

Tom en Maria gingen samen skiën.

Yapmaya çalıştığım şey, bunu can yeleği gibi kullanmak.

Ik probeer een reddingsvest te maken.

Ortaya çıkmaması için yatırım yapmaya teşvik etmiş olmuyoruz

om te investeren in het überhaupt voorkomen van die rampen,

Ben senin için herhangi bir şeyi yapmaya hazırım.

Ik ben bereid alles voor je te doen.

Tom akşam yemeği için spagetti yapmaya karar verdi.

Tom besloot spaghetti te maken voor het avondeten.

Tom para biriktirebilmek için yemeklerini kendi yapmaya başladı.

Tom begon zelf zijn eten te koken om geld te besparen.

Hiçbiri neler olup bittiğine dair yorum yapmaya cesaret edemiyordu.

durfde niemand met mij te spreken over wat er gebeurde.

O bir diyet yapmaya çalıştı ve beş kilo kaybetti.

Ze probeerde op dieet te gaan om vijf kilogram te verliezen.

- Tom arkadaşlarıyla alışveriş yapacak.
- Tom arkadaşlarıyla alışveriş yapmaya gidiyor.

Tom gaat met zijn vriendin winkelen.

- Birlikte buz patenine gittiler.
- Beraber buz pateni yapmaya gittiler.

Ze gingen samen schaatsen.

Pratik yapmaya devam edersen o konuda daha iyi olursun.

Je wordt er beter in als je blijft oefenen.

Her gün en az bir saat egzersiz yapmaya çalışıyorum.

- Ik probeer elke dag minstens een uur te trainen.
- Ik probeer elke dag minstens een uur te bewegen.

Şimdi iklim göçü için plan yapmaya başlarsak ne anlama gelir?

Wat zou het uitmaken als we nu begonnen met het voorbereiden op klimaatmigratie?

Ve bu bağlamda liderliği gözeterek bir proje yapmaya karar verdi.

en besloot in die context een onderzoek te doen over leiderschap.

Sonra tekrar kameramı alıp sevdiğim ve bildiğim şeyi yapmaya başladım.

Ik pakte mijn camera weer... ...en begon datgene te doen waarvan ik hou.

Öylesine güzel bir gündü ki biz piknik yapmaya karar verdik.

Het was zo'n mooie dag, dat we besloten te gaan picknicken.