Translation of "Yaşadığı" in Arabic

0.014 sec.

Examples of using "Yaşadığı" in a sentence and their arabic translations:

Ilişkide yaşadığı bazı kaygıları

حول بعض الأمور التي تقلقه في علاقتهما معا

Bu onun yaşadığı yer.

هذا هو المكان الذي يعيش فيه.

Herkesin yaşadığı bir ayrıcalık değil.

لم يخُض غمارَه الكثيرون.

Yaşadığı deneyimi onunla beraber yaşayabiliyorduk,

يمكننا إعادة التجربة معه،

Insanların yaşadığı bölgeye gelmesini engellemek

منع الناس من القدوم إلى المنطقة التي يعيشون فيها

Eğer Dünya insanların yaşadığı tek yerse

إذا كانت الأرض المكان الوحيد الذي يعيش فيه البشر،

Hem de yaşadığı onca şeye rağmen.

لتتعامل مع كل شيء من خلال ذلك.

Yedi milyon insanın yaşadığı bir şehir

مدينة تعداد سكانها ٧ ملايين نسمة،

Onun içinde yaşadığı bir evi yok.

ليس لديه بيت ليعيش فيه.

Onun nerede yaşadığı hakkında fikrim yok.

ليست لدي أدنى فكرة عن مكان إقامتها.

Sadece kadınların yaşadığı bir gezegenden misin?

هل أنت من كوكب لا تعيش فيه إلا النساء؟

çünkü biz bunu çocuğun yaşadığı deneyimle görüyoruz.

لأننا نعرضها من وجهة نظر طفل يعيش بيننا.

Sami'nin, Leyla'nın yaşadığı yer hakkında hiç fikri yok.

ليست لدى سامي أدنى فكرة عن المكان الذي تعيش فيه ليلي.

İnsanların nasıl yaşadığı ve birbirleri ile nasıl iletişim kurduklarıyla

كانت هناك قصص حول كيف يعيش الناس ويتواصلون مع بعضهم البعض،

Yaşadığı şeyden sonra daha iyi ve daha cesur dönmüş biri.

وعاد أفضل وأشجع مما تشاهده أنت وتخوضه.

Kişinin çocukluğunda yaşadığı travmalar veya istismarlar sonucu problemler ortaya çıkar

تنشأ المشاكل نتيجة الصدمات أو سوء المعاملة التي يعاني منها الطفل

Eğitim, saldırıların önlenmesi ve insanların yaşadığı alanlarda dolaşan kedilerin takibi üzerine çalışıyor.

‫تُركّز جهوده على الدراسة،‬ ‫منع الصراع وتعقب القطط الهائمة‬ ‫في المساحات البشرية.‬

- Nerede yaşadığına dair hiçbir fikrim yok.
- Onun nerede yaşadığı hakkında fikrim yok.

ليست لدي أدنى فكرة عن مكان إقامتها.

Belirli bir dönem yaşadığı ve sonra onu terk ettiği, El-Ezher'i harekete geçirdi.

بالمرأة ثم يتركها وهو ما دفع الازهر للتعليق على الامر واطلاق

- Sami, Leyla'nın tam olarak nerede yaşadığını polise anlattı.
- Sami, Leyla'nın yaşadığı yeri tam olarak polise anlattı.

أخبر سامي الشّرطة أين كانت تسكن ليلى بالضّبط.