Translation of "Tek" in Arabic

0.009 sec.

Examples of using "Tek" in a sentence and their arabic translations:

şimdi burda hepsini tek tek sayamayız

الآن لا يمكننا عدهم جميعًا هنا

Tek başınalıktan bahsetmiyorum.

أنا لا أتحدث عن أن تكون بمفردك.

tek gezegen Dünya'dır

الذي يُعرف بانتشار الحياة في أرجائه،

Tek başımıza yaşayamayız.

لا نستطيع العيش في وحدة.

Tek gördüğüm insanlardı.

كل ما أمكنني أن أراه هم الأشخاص.

Tek seçeneği... ...saldırmak.

‫خيارها الوحيد...‬ ‫هو الهجوم.‬

Tek savunmaları, sayıları.

‫دفاعها الوحيد هو عددها.‬

Tek bir bütün

الكل واحد

Tom tek çocuktur.

توم وحيد لأهله.

Tek arkadaşın olabilirim.

قد أكون صديقك الوحيد.

Yapılacak tek şey

الشيء الوحيد الذي يجب القيام به هو

Bu tek alternatiftir.

هذا هو الخيار الوحيد.

Tek başıma gideceğim.

سأذهبُ منفردًا

Fadıl tek değildir.

لم يكن فاضل هو الوحيد.

- Bu tek çıkış yolu.
- Tek çıkış yolu bu.

إنه المخرج الوحيد

Tek başına sinemaya gider.

أو لمشاهدة الأفلام بمفردهم.

Hayır, tek başınalık güzeldir.

أن تكون بمفردك هو أمر جيد.

Hayatta kalmanın tek yolu

بأن الطريقة الوحيدة للبقاء على قيد الحياة

''Tek başıma dünyayı değiştiremem,

"أنا وحدي لا أستطيع تغيير العالم،

Dünya bizim tek evimiz.

هذا هو بيتنا الوحيد.

Düşünebildiğim tek şey şuydu:

وكان كل ما فكرت به لأقوله،

Geriye kalan tek şey

لذلك ما تبقى

Tek bir amacımız vardı:

كان لدينا هدف واحد فقط وهو،

Tek tipleştirilmiş bir test.

هذا هو الاختبار الموّحد.

Tek bir not düşürmedim.

لم تنقص درجاتي في أي مادة.

Orada tek başıma otururken

وبينما أنا جالس هناك وحدي

Bir tek yarasa mı?

خفاش واحد؟

Tarlaya tek başına gidebiliyorken

بينما يمكنك الذهاب إلى الميدان بمفردك

Tek bir derdimiz var

لدينا مشكلة واحدة

İspanya'da kazanılan tek kişi .

حصل عليها في إسبانيا.

Odadaki tek kadın bendim.

كنتُ المرأة الوحيدة في الغرفة.

Tek kıt olan paraydı.

وحده المال كان شحيحًا‏.

Ben bir tek çocuğum.

أنا طفل وحيد أبي و أمي.

Bu onların tek seçeneği.

- إنه الخيار الوحيد لديهم.
- إنه خيارهم الوحيد.

Değişim değişmeyen tek şeydir.

- التغيير هو الشيء الوحيد الذي لا يتغير.
- التغيير هو الشيء الوحيد الذي يظل ثابتاً.

Tom evdeki tek kişiydi.

توم كان وحده في المنزل.

Büyükannem tek başına yaşıyor.

تعيش جدتي وحدها.

Sen benim tek çaremsin.

أنت ملاذي الوحيد.

Tek oğlum kanserden öldü.

توفي ابني الوحيد بالسرطان.

Varlığımın tek sebebi sensin.

أنت هو السبب الوحيد في وجودي.

Kentteki tek Müslüman Sami.

سامي هو المسلم الوحيد في المدينة.

Yani aslında o küçücük ağızlarla tek tek üst üste konularak

بعبارة أخرى ، بوضعها واحدة تلو الأخرى بأفواه صغيرة

Dünya'nın bütün sokaklarını, her sokakta bulanan evlerin fotoğraflarını tek tek çekti.

التقط صوراً لجميع شوارع العالم والمنازل في كل شارع.

Olumsuz tek bir yönünden bahsetmedi.

لا شيء سلبي.

tek bir gün bile yoktur.

لا نريد أن نكون سعداء فيه.

Tek fark şu ki, nöronlarda

باستثناء العصبونات،

Tek bir dil yeterli olmazdı.

لن تكفي لغة واحدة فقط بالغرض.

O noktada, canıma tek etmişti.

في تلك المرحلة، كان لدي ما يكفي.

Eğitim fakirlikten çıkmanın tek yolu.

الدراسة هي الوسيلة الوحيدة التي ستبعدهم عن الفقر.

Eğitim mutlu olmalarının tek yolu.

الدراسة هي الوسيلة الوحيدة للسعادة.

Sadece tek bir düğmeye basılarak.

بمجرد الضغط على زر.

tek veri seti ile sınırlanmış--

محدوده في بيانات من نوع واحد

Bu, tek yerde kalarak yapılır.

‫وهذا معناه أن نبقى في مكان واحد.‬

Tek işleri, tesisi parçalara ayırmak

وظيفتهم الوحيدة هي أن يحطموا المصنع

Tek istedikleri bir şans daha,

إنهم يريدون فرصةً ثانيةً فقط،

Bir hikâyeyi yenileyebileceğimiz tek şey

شيء واحد يمكنه أن يحل محل القصة

Onları aşan tek tür biziz,

نحن الكائنات الوحيدة التي استطاعت اجتيازها

Sadece tek bir sebebi var:

يتواجدون هناك لسبب واحد، سبب واحد فقط:

çünkü bunu tek başımıza yapamayız.

لأننا لن نستطيع القيام بهذا وحدنا.

Sizin tek bir derdiniz var

لديك مشكلة واحدة فقط

Kadınların tek başına sokakta dolaşması

المرأة تمشي بمفردها في الشارع

Yeryüzündeki yenilmesi imkansız tek ordudur

إنه الجيش الوحيد الذي لا يمكن هزيمته على الأرض

Hayır, tek kelimesine bile inanamıyorum.

لا ، لا أستطيع أن أصدق أي كلمة منه.

Ancak bunu tek başıma yapamazdım.

ومع ذلك، لم أستطع فعل ذلك بنفسي.

Yaşlı adam tek başına yaşadı.

عاش الرجل العجوز وحده.

Tek oğlunu trafik kazasında kaybetti.

فقدتْ ابنها الوحيد في حادث مروري.

Bunu tek başına mı yaptın?

هل صنعت هذا بنفسك؟

Tek yapman gereken dikkatlice dinlemektir.

كل ما عليك فعله هو أن تسمع بعناية.

Gökyüzünde tek bulut bile yok.

ليس هناك أي غيوم في السماء.

Buraya tek başına mı geldin?

هل جئت وحدك؟

Dünyayı kurtarabilecek tek kişi sensin.

أنت الواحد والوحيد الذي يستطيع إنقاذ العالم.

Sadece tek bir gerçek var.

هناك حقيقة واحدة فقط.

Tom bunu yapabilen tek kişi.

توم هو فقط من يمكنه فعل هذا.

Aksilikler asla tek başlarına gelmezler.

لا تأتي المصائب فُرَادَى.

Bu sahip olduğum tek kameradır.

هذه هي الكاميرا الوحيدة لدي.

Güç, onların anladıkları tek dildir.

القوّة هي اللغة الوحيدة التي يفهموها.

Ve tek bir şey düşünün,

و فكّر في أمر واحد

Tek başıma çalışmayı tercih ederim.

أُفضل العمل وحدي.

Onun tek hobisi pul toplamaktır.

هوايتها الوحيدة هي جمع الطوابع.

Hafta sonunu tek başına geçirdi.

أمضت نهاية الأسبوع كلها لوحدها.

Tom'un tek yaptığı şikayet etmek.

جلّ ما يفعله توم هو التذمر.

Sami beni anlayan tek kişidir.

سامي هو الشّخص الوحيد الذي يفهمني.

Sami kasabadaki tek caminin imamıydı.

كان سامي إمام المسجد الوحيد في المدينة.

Sami okulumuzdaki tek Müslüman öğrenciydi.

كان سامي الطّالب المسلم الوحيد في مدرستنا.

"Kimse gelmeyecekse ben tek başıma gidip tatarlarla tek başıma savaşacağım." diye ekledi

"إذا لم يأت أحد آخر معي، سأذهب وأقاتل التتار لوحدي!"

tek bir travma kurbanlarının %100'ü

100% من ضحايا الصدمة الواحدة

öğrenmeye uyan tek bir yaklaşım yok.

لا يوجد توجه واحد يمكن ان يناسب الجميع للتعلم.

Dolayısıyla tek ebeveynli bir ailede büyüdüm.

إذا، تربيت في عائلة من والد واحد.

Ve tek yaptığım Freda'nın özgüvenini arttırmaktı.

والذي قمت به هو أنني زدت من ثقة فريدا.

tek bir kadın bile dahil etmemiştim.

في شركتي.

Yapabileceği tek şeyi yaptı, sorusunu sordu.

وفعل الشيء الذي استطاع فعله، وكان ذلك التساؤل.

Eğer Dünya insanların yaşadığı tek yerse

إذا كانت الأرض المكان الوحيد الذي يعيش فيه البشر،

Aklına gelen tek bir şey vardı.

كان هناك شيئاً واحداً فقط تفكر في القيام به

Gerçekleşen tek şey çok hızlı yorulmam.

‫كل ما يحدث هو أنني أتعب بسرعة شديدة.‬

Bunun yaşandığı tek yer Çin değil.

إن الصين ليست المكان الوحيد الذي حدث فيه هذا

Hologramın yönlendirmesiyle tek sıra hâlinde düşüyorlar,

تتدحرج جميعها في خط كما هو مخطط لها عن طريق الصور ثلاثية الأبعاد،

Bu yolculuğa tek başıma çıkmamam gerekiyor.

ولم أقصد بذلك أن أذهب في تلك الرحلة وحدي.

Bunu başarmanın tek yolu dünyayı iyileştirmek,

الطريقة الوحيدة لفعل ذلك هي تحسين العالم