Translation of "Onunla" in Arabic

0.008 sec.

Examples of using "Onunla" in a sentence and their arabic translations:

- Onunla tokalaş.
- Onunla el sıkış.

سلم عليه.

Onunla yürüyorum.

إني أتمشى معها.

Onunla çalışıyorum.

أعمل معه.

Onunla konuştum.

لقد تحدثت معه.

Onunla oynarım.

ألعب معه.

onunla iletişime geçin

تواصلوا معه أو معها

Onunla buluştun mu?

هل قابلتها؟

Onunla ne yapacaksın?

ماذا ستفعل بها؟

Onunla gidebilir miyim?

هل بإمكاني مرافقته؟

Onunla konuşmak zorundayım.

أنا تحدثت معهُ.

Onunla evlenmek istiyorum.

أريد أن أتزوج منها.

Artık onunla konuşmayacağım.

لن أكلمه من الآن فصاعداً.

Onunla dün tanıştım.

قابلته البارحة.

Onunla istasyonda tanıştım.

قابلته في المحطة.

Onunla aynı fikirdeyim.

- أوافقه الرأي.
- أشاطره الرأي.

Onunla hiç karşılaşmadım.

- لم أقابله من قبل.
- لم يسبق لي أن قابلته.

Onunla aynı fikirdeydim.

وافقتها الرأي.

Ben onunla mutluyum.

أنا سعيد بذلك

Onunla dans edeceğim.

سأرقص معه.

Onunla olmayı seviyorum.

أحب أن أكون معها.

Onunla sokakta karşılaştım.

قابلتها في الشارع.

Onunla akraba mısınız?

هل أنت قريبه؟

Neden onunla evlendin?

لم تزوّجتي منه؟

Onunla konuşmak çok zordu.

التحدث إليها كان صعبًا.

Bu, onunla kıyaslanamaz bile.

هذا اليوم لا يُقارن بذلك اليوم.

...ve onunla başını yakalarız.

‫وسنستخدمها في شل حركة الرأس.‬

Ve onunla başını yakalarız

‫وسنستخدمها في شل حركة الرأس.‬

Onunla. Yarın burada olmayacağım.

معه. لن أكون هنا غداً.

Daha önce onunla karşılaşmadım.

لم أقابله من قبل.

Bir saat onunla konuştum.

- تحدثت معها خلال ساعة.
- تحدثت معها لساعة.

Onunla tanıştığım günü unutamam.

لا يمكنني أن أنسى اليوم الذي قابلته فيه.

Onunla dışarıya çıkmak eğlenceli.

إنهُ من الممتع الخروج معها.

Onunla çok sık görüşmem.

لا ألتقي به كثيرا.

Bir gün onunla tanışacağım.

ساقابله يوما ما

Eve dönerken onunla karşılaştım.

قابلته في طريقي إلى المنزل.

Onunla ne demek istiyorsun?

ماذا تقصد بذلك؟

Onunla birkaç kez karşılaştım.

قابلته في عدة مناسبات.

Biz planı onunla tartıştık.

- ناقشنا الخطة معه.
- ناقشناه عن الخطة.

Onunla yalnız konuşmak istiyorum.

اريد التحدث معها على انفراد.

O, Amerika'dayken onunla tanıştı.

قابلها عندما كان في أمريكا.

Onunla aynı fikirde değilim.

لا أوافقه.

Onunla tanıştığım için şanslıydım.

من حسن حظي أن صرتُ صديقه.

Evime giderken onunla karşılaştım.

التقيت بها في طريقي إلی المنزل

Sen onunla çıkar mıydın?

هل كنت تواعدها؟

Onunla ilgili düşünmek istemiyorum.

لا أريد التّفكير فيه.

Leyla onunla konuşmaya başladı.

- بدأت ليلى تتحدّث معه.
- بدأت ليلى تتكلّم معه.

- Onunla istasyonun oradaki kahvecide karşılaştım.
- Onunla istasyonun oradaki kahvecide buluştum.
- Onunla istasyonun yakınındaki bir kafede tanıştım.

قابلتها في المقهى القريب من المحطة.

- Onunla ilk ne zaman tanıştın?
- Onunla ilk kez ne zaman karşılaşmıştın?

متى قابلته اول مره؟

Onunla doktora çalışmalarım sırasında tanıştım

التقيت بها خلال دراستي للدكتوراة،

onunla daha çok gurur duymuyoruz

محاولين أن نفخر فيه أكثر

Sonradan sahip olduğumda onunla ilgilenmiyorum.

فعندما يكون لديّ فأنا غير مهتمة به.

Yaşadığı deneyimi onunla beraber yaşayabiliyorduk,

يمكننا إعادة التجربة معه،

Onunla nerede tanıştın? Hatırlıyor musun?

متى التقيتما لأوّل مرّة؟ هل تتذكّران؟

onunla yapabileceğimiz şeyleri dâhil etmiyoruz.

نحن لا نضمن الأشياء التي يمكننا فعلها عندما نعرفها.

Ben o konuda onunla anlaştım.

اتفقت معه على هذه النقطة

Ben bir saat onunla konuştum.

تحدثت معها لساعة.

Geçen gün caddede onunla karşılaştım.

قابلته في الطريق ذلك اليوم.

O, Amerika'dayken onunla arkadaş oldu.

- أصبح صديقا لها عندما كان في الولايات المتّحدة.
- ربطته صداقة معها بينما كان في الولايات المتّحدة.

Yandan çıkarın. Onunla oynamaya başlamayın.

"ضعه جانباً. لا تبدأ باللعب به."

Eve geri giderken onunla karşılaştım.

قابلته في طريقي إلى المنزل.

onunla baş etmen çok zor,

سيكون تعاملك معه صعبًا جدًا،

Yeni plan hakkında onunla konuşmalıyım.

لا بد لي من التحدث معها حول الخطة الجديدة.

Onunla sık sık tenis oynardım.

كثيراً ما ألعب معه التنس.

Jim onunla aynı yıl doğdu.

جيم ولد في العام الذي ولد فيه هو.

Onunla bir randevun var mı?

هل لديك موعد معه؟

O, onunla parası için evlendi.

تزوجته من أجل ماله.

O, onunla temas halinde kalır.

هي تبقى على إتصال معه.

Bir saat boyunca onunla konuştum.

تكلمت معها لمدة ساعة.

Onunla ilgili sorunun var mı?

هل لديك أي مشكلة في ذلك؟

O sadece şimdi onunla konuşuyor.

إنه يتحدث الأن معها.

Sami, Leyla'nın onunla evlenmesini istedi.

كان سامي يريد أن تتزوّج به ليلى.

Sami birinin onunla ilgilenmesini istedi.

أراد سامي شخصا كي يعتني به.

- Birkaç yıl önce sonbaharda onunla tanıştım.
- Birkaç yıl önce kışın onunla tanıştım.

التقيت بها ذات شتاء قبل عدة سنوات.

Böylece onunla görüşmelere gittim ve olan,

فذهبت معه إلى اجتماعات، والذي كان يحدث،

Yine de deneyimi onunla beraber ölecek

ومع ذلك فإن خبرته ستموت معه

Kabul etti ve ben onunla kaldım.

وافق على ذلك ومكثتُ.

Onunla aramızdaki sınırlar yok olmuş gibiydi.

‫يبدو أن الحدود بيني وبينها تتلاشى.‬

Lütfen onunla nasıl temas edebileceğimi söyle.

أخبرني كيف أتصل به لو سمحت.

O, onunla evlenmek için söz verdi.

وعد بأن يتزوجها.

Bir çocukken, onunla balık tutmaya giderdim.

عندما كنت طفلا، اعتدت أن أذهب لصيد السمك معه.

Ben bir saat önce onunla karşılaştım.

قابلتها منذ ساعة.

Onunla çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.

أفضل البقاء في البيت على الخروج معه.

Onunla yüksek sesli müzik hakkında konuşacağım.

- سأكلّمه بموضوع الموسيقى الصّاخبة.
- سأكلّمه بشأن الموسيقى الصّاخبة.

Onunla konuş ve geri dönmesini söyle.

كلّمه و اطلب منه أن يعود.

Fadıl, Dania'dan onunla birlikte gelmesini istedi.

طلب فاضل من دانية أن تأتي معه.

Sami, Leyla'yı onunla yaşamaya davet etti.

دعى سامي ليلى للعيش معه.

Sami, polisin onunla temas kurmasını bekliyordu.

انتظر سامي الشّرطة كي تتّصل به.