Translation of "Onun" in Arabic

0.021 sec.

Examples of using "Onun" in a sentence and their arabic translations:

Onun teminatçısı.

بل هي ضامنتها.

Onun yerine...

‫عوضًا عن ذلك...‬

Onun tılsımıydı.

كان تعويذة لها.

Onun için onun işini yapmak istemiyorum.

لا أريد القيام بعمله نيابة عنه.

- Onun adını hatırlayamam.
- Onun adını hatırlayamıyorum.

ما أقدر أتذكر اسمها .

Onun yüzünü hatırlayabiliyorum ama onun adını hatırlayamıyorum.

أذكر شكله و لكنني لا أستطيع أن أتذكر اسمه.

- Ben onun fikrine katılıyorum.
- Onun görüşüne katılıyorum.

أوافقه الرأي.

Onun onun odasında ne yaptığını ona söyledim.

أخبرتها بما كان يفعله في غرفتها.

onun öteki olduğundan,

لأنه هو الآخر،

Onun için endişeliydim

كنتُ قلقًا من أجله،

Bu onun tasması!

‫هذا طوقها!‬

Öğrenmek onun işi.

مهمتها هي التعلم.

onun kaderine ağlıyor

يبكي على مصيره

Yaşayabiliyor onun vücudunda

يمكن أن يعيش في جسده

onun dışında ise

بخلاف ذلك

Onun anavatanı Almanya'dır.

بلده الأصلي هو ألمانيا.

Onun önerisini reddetmeliydin.

- كان عليك أن ترفض عرضه.
- كان من المفترض أن ترفض عرضه.

Onun rengi kırmızıdır.

- لونه أحمر.
- لونها أحمر.

Onun hakkında yanılıyorsun.

إنك مخطئ بشأن ذلك.

Onun geleceğini sanmam.

- لا أظن أنه سيأتي.
- لا أعتقد أنه قادم.

Onun yüzünü tokatladı.

- صفعته.
- صفعته كفاً.
- صفعته كفاً على وجهه.

Onun yüzü kızardı.

إحمرّ وجهها.

Onun yanına oturdum.

جلست إلى جانبه.

Onun dediğini anlıyorum.

إنني أفهم ما تقول

Onun adını unuturum.

أنا أنسى إسمه.

Onun adresini biliyorum.

أعرف عنوانها.

Onun adresini unuttum.

نسيت عنوانها.

Onun adını biliyorum.

أعرف اسمه.

Hangi ev onun?

أي هذه البيوت بيته؟

Onun evi nerede?

أين بيته؟

Onun tam arkasındayım.

أنا خلفه مباشرة .

Onun ailesi nerede?

أين عائلته؟

Onun başı belada.

إنها في ورطة.

Onun başı dertte.

إنهُ في مشكلة.

Onun gözleri mavidir.

عيناه زرقاوتان.

Bu araba onun.

هذه السيارة له

Onun yaşı nedir?

كم عمره؟

Onun duygularını anlayamıyorum.

لا يمكنني فهم مشاعره.

Onun geleceğini sanmıyorum.

لا أظن أنه آتٍ.

Onun gelmeyeceğini düşünüyorum.

- لا أظن أنه آتٍ.
- لا أعتقد أنه سيأتي.
- لا أظن أنه قادم.

Bu ayakkabılar onun.

ذلك حذاءها.

Onun çorapları gridir.

جواربها رمادية.

Bu onun evi.

هذا بيتها.

Bu onun kitabı.

هذا كتابها.

Onun ulusu nedir?

ما جنسيته؟

Şu, onun arabası.

تلك سيارته.

Onun yerine gideyim.

اسمح أن أذهب عوضاً عنه.

Ben onun arkasındayım.

- إنني وراءه.
- أدعمه.
- انا بخلفه .

Onun kitabını okudum.

- أنا أقرأ كتابه
- قروتُ كتابه.

Onun bisikleti mavi.

دراجته زرقاء.

Onun bebeği yürüyebilir.

يستطيع طفله أن يسير.

Onun cesaretine hayranım.

أقدّر شجاعته.

Onun teklifini reddetti.

رفضت عرضه.

Onun tarafından gülündüm.

ضحك عليّ.

Onun anlayacağına inanmıyorum.

لا أعتقد أنها ستفهم.

Onun yanında oturdum.

جلست بالقرب منها.

Onun gitmesi gerekiyor.

- عليه المغادرة.
- يجب أن يغادر.

Onun hakkında mutluyum.

أنا سعيد بذلك

Onun güldüğünü gördüm.

رأيته يبتسم.

Onun için ödemeyeceğim.

لن ادفع له.

Onun hakkında endişeliler.

- إنهم قلقون عليه
- إنهم قلقون بشأنه

Onun mezarı orada.

- قبره هناك.
- قبرها هناك.

Onun ümidi var.

لديها أمل.

Onun gelmeyeceği mümkün.

من الممكن أن لا تأتي.

Onun hakkında unutalım.

لننسى الأمر.

Bu onun kalemi.

هذا قلمها.

O, onun evidir.

هذا هو منزله.

O, onun otomobili.

- تلك سيارته.
- تلك هي سيارته

Onun adını unuttum.

نسيت اسمه.

Onun planı tehlikeli.

خطته خطرة!

Onun cevabı anlaşılamadı.

جوابها لم يكن مفهوماً.

Onun hepsini değiştireceğim.

سأغيّر هذا كله.

Onun resmini gördüm.

رأيت صورتها.

Onun ikiyüzlülüğüne katlanamıyorum.

لا أستطيع تحمّل نفاقها.

onun duygusu, onun ruhu ona çok hitap edecek.

ومن وجهة نظرها، فإن روحها ستستأنفه أيضاً.

- Biz onun dersini izlemeliyiz.
- Onun örneğini takip etmeliyiz.

علينا أن نتّبع مثاله.

- Ben onun küstahlığına dayanamam.
- Onun küstahlığına tahammül edemem.

لا أطيق عجرفته.

Onun gittiği yönden onun şehre doğru gittiğini söyleyecektim.

بناءً على الاتجاه الذي سار فيه، أظن أنه كان متجهًا إلى البلدة.

Onun soruları onun konuyu çok iyi anladığını göstermektedir.

تدل أسئلتها على اطلاعها الجيد على الموضوع.

- İspanyolca onun ana dilidir.
- İspanyolca onun ana dili.

الأسبانية هي لغتها الأم.

- Onun bütün filmlerini gördüm.
- Onun bütün filmlerini seyrettim.

لقد شاهدت كل أفلامه

O onun ablası gibi görünmesine rağmen, gerçekte onun annesidir.

على الرغم من أنها تبدو مثل أخته الكبرى، إلا أن في الحقيقة هي والدته.

- Onun çabaları nedeniyle başardık.
- Başarımız onun çabaları nedeniyle oldu.

نجاحنا ثمرة لمجهوداته.

Onun annesi olacağımı biliyordum.

علمت أنه يفترض بي أن أكون أمها.

Bu da onun yatıydı.

فكان يخته.

onun dışında iyi görünüyor.

وخلاف ذلك يبدو كل شيء على ما يرام.

Ve bu onun hakkıydı.

وكان ذلك حقًا من حقوقها.