Translation of "Sebebi" in Arabic

0.015 sec.

Examples of using "Sebebi" in a sentence and their arabic translations:

sebebi öyle olması.

فالسبب أنه كذلك فعلًا،

Sebebi her neyse

وبغض النظر عن السبب،

Sebebi de şu

السبب هو

sebebi ise bilinmiyor

والسبب غير معروف

Sebebi biliyor musunuz?

هل تعرف السبب؟

Peki, bunun sebebi nedir?

والآن، ما سبب ذلك؟

Bunun da sebebi var;

ولهذا الاعتقاد سبب ذو وجاهة:

Sebebi, çekiciliğe sürekli olarak

بل لأنّني كنت محبطة

Sebebi ise pes etmeye

لأنه لم يكن مستعدًا لتركه يرحل

Peki, bunun sebebi ne?

فلماذا بشكل عام؟

Hırlamaya başlamasının sebebi bu.

‫لهذا السبب بدأ يزمجر.‬

Bir dizi hastalığın sebebi.

‫التي يقلل من شأنها باعتبارها "أمراض نساء".‬

Bunun sebebi o yıllarda

السبب في ذلك كان في تلك السنوات

Varlığımın tek sebebi sensin.

أنت هو السبب الوحيد في وجودي.

Yemek yememizin iki sebebi vardır:

إننا نأكل لسببين.

sebebi bilinmeyen düşmeler yaşamaya başladım.

بدأت أسقط كثيراً بلا تفسير.

O zaman bencilliğimiz, refahımızın sebebi.

إذن فإن الأنانية هي سبب ثرائنا ورفاهيتنا.

Öyle sanıyorum ki bunun sebebi

اعتقد أن هذا حدث

Sadece tek bir sebebi var:

يتواجدون هناك لسبب واحد، سبب واحد فقط:

Ay'daki kraterlerin sebebi de bu.

هذا هو السبب في أن القمر مليء بالفوهات.

Bunun sebebi okulun sabah olması

ذلك لأن المدرسة في الصباح

Bunun asıl sebebi bu virüsler

السبب الرئيسي لهذا هو الفيروسات

Sebebi senin bir kız olmandır.

- هذا لأنكِ فتاة.
- ذلك لأنك بنت.

İngilizce çalışmak istemelerinin sebebi o.

لهذا السّبب يريدون دراسة الإنجليزيّة.

Bu konuşmayı dinlemenizin sebebi de bu.

لهذا السبب أنت تشاهد هذه المحادثة.

Şirketlerin var olmasının sebebi de bu.

هذا هو السبب في أن الأعمال التجارية موجودة.

Az görülmesinin sebebi de budur aslında

هذا هو السبب في أنه نادرا ما يتم رؤيته

Bunun sebebi ise dünya'nın yuvarlak olması

والسبب في ذلك أن الأرض مستديرة

- Ağlamanın sebebi neydi?
- Ne sebeple ağladın?

- لماذا بكيت؟
- ما السبب الذي أبكاك؟

Olan her şeyin bir sebebi vardır.

- كل ما يحصل، يحصل لسبب.
- كل شيء يحدث لسبب ما.

Bunun sebebi şoförün yabancı bir domuz olmasıymış.

يكون السبب أن السائق "أجنبي."

Yeni bir küresel hareket başlatmasının sebebi bu.

أن يطلقوا مبادرة عالمية جديدة.

Bu kadar zor olmasının sebebi de budur.

لهذا السبب هي صعبة للغاية،

En önemli sebebi, ebeveynlerimin mirasını onore etmekti.

هو أنها كانت وسيلة بالنسبة إلينا لتكريم موروث والديَّ.

Sebebi de şu acaba hiç teleskopla bir

السبب هو أنني أتساءل إذا لم يكن هناك تلسكوب

Tam olarak niçin bugün burada olmamızın sebebi bu.

هذا بالضبط وحرفيًا ما أتينا لأجله اليوم.

Ve artan kardiyovasküler riskin asıl sebebi de bu.

وهذا هو السبب الحقيقي لارتفاع خطر التعرض لأمراض القلبية الوعائية.

Bütün bu anlattıklarımın önemli olmasının sebebi de bu.

وهنا تكمن أهمية كل هذا.

Çoğu insanın boğulmasının sebebi nefes refleksine karşı koyamamaktır.

‫يغرق الكثير من الناس‬ ‫لإصابتهم باللهاث اللا إرادي.‬

Bunun sebebi atmosfere salınımına devam ettiğimiz karbonun yarısı,

وذلك لأن نصف الكمية التي نستمر بإطلاقها في الغلاف الجوي

Gülme gazı denen metan kahkaha sebebi değil. Hatta

فان غاز الميثان المسمى غاز الضحك لا يدعو للضحك ابداً. بل

Bunun sebebi sabunun içinde bulunan iki yönlü moleküllerdir.

ذلك لأن الصابون يحوي داخله على جزيئات ذات جانبين.

Bizimle birlikte yemek yemek istememesinin sebebi bizden hoşlanmamasıdır.

إنه لا يُحبنا لذلك لا يُريد أن يأكلَ معنا

Bunun sebebi Tanrı'nın bize daha az kızgın olması değil,

بافتراض أن الله لم يصبح أقل غضبا علينا

Bu konuda hiçbir şey yapılmayışının sebebi bu olabilir mi?

هل ذلك هو السبب في عدم فعل شيء حيال الأمر؟

Google arama motorunun en büyük olmasının sebebi aslında bu.

هذا هو في الواقع السبب في أن محرك بحث Google هو الأكبر.

Tarihte orangutan kaynaklı hiç insan ölümü olmamasının sebebi bence bu.

‫وعلى ما أعتقد، هذا واحد من الأسباب‬ ‫أن إنسان الغابة لم يقتل إنساناً قط.‬

En büyük sebebi rezil olma korkun ve bir korkunun üzerine

سببه الأكبر هو الخوف من الإحراج، ودون التغلب على الخوف،

Bunun sebebi ise karmaşık bir dünyada, sevgi ve empati en güçlü öğretmenlerdir.

لأنه في العالم المليء بالتعقيدات، الرأفة والتعاطف هما من أقوى المعلمين.

Ama gerçek şu ki bunu yapmanızın sebebi, ölü bir adam olmaktan kaçınmak.

‫ولكن الحقيقة هي أنك تصنع هذه‬ ‫لتتفادى أن تصبح رجلاً ميتاً.‬

Bunun sebebi tıpkı bir bilgisayarın işlemcisinin çok yoğun bir şekilde çalışması gibi

وذلك لأن معالج الكمبيوتر يعمل بجد

Gerçek şu ki, golfçüler topa daha fazla vurarak neden birçok sebebi var.

الحقيقة هي أن هناك الكثير من الأسباب التي تجعل لاعبي الغولف يصطدمون بالكرة بعيدًا.

Dünyada bu kadar önemli olmasının sebebi kullandığı farklı teknikler sanata bir yenilik getirmesidir

سبب أهميتها في العالم هو أن التقنيات المختلفة التي تستخدمها تجلب ابتكارًا إلى الفن.

Askerî anlamda Gazze tamamen savunmasız. İsrail ordusunun güç gösterisi yapmak için bu bölgeyi seçmesinin sebebi bu.

من وجهة نظر عسكريّة، فإنّ غزّة منطقة عزلاء و لهذا يختارها الجيش الإسرائيلي لإبراز عضلاته.

Tatoeba ilkeleri altında, üyelerin sadece kendi anadillerinde cümleler eklemeleri ve/veya anlayabilecekleri bir dilden anadillerine tercüme yapmaları önerilir. Bunun sebebi de kişinin, anadilinde doğal olan cümle kurmasının çok daha kolay olmasıdır. Anadilimiz dışında bir dilde yazdığımızda ise kulağa tuhaf gelen cümleler oluşturmamız çok kolaydır. Lütfen cümleyi sadece ne anlama geldiğini bildiğinizden eminken tercüme ettiğinizden emin olunuz.

في إطار المبادئ التوجيهية لتاتويبا، يوصى الأعضاء اضافة الجمل الى لغتهم الأم فقط و/أو ترجمتها الى لغة يفهمونها كلغتهم الأم. والسبب في ذلك هو أنه من السهل كثيراً تكوين الجمل المتناغمة حسياً مع لغتنا الأم. فعندما نكتب بلغة أخرى غير لغتنا الأم، يكون من السهل جداً تكوين الجمل التي تبدو غريبة. يرجى الحرص على ترجمة الجملة فقط في حال كنت متأكداً من أنك تعرف ماذا تعني.