Translation of "Etmeye" in Japanese

0.013 sec.

Examples of using "Etmeye" in a sentence and their japanese translations:

Dans etmeye gidelim.

踊りに行きませんか。

Tahmin etmeye çalış.

当ててみて。

Tren hareket etmeye hazırdır.

汽車はまさに発車しようとしている。

Ona yardım etmeye istekliyim.

喜んで彼の助けになります。

Roma ziyaret etmeye değer.

ローマは行ってみるだけの価値がある。

Müze ziyaret etmeye değer.

その博物館はいってみる価値がある。

Araba tamir etmeye değmez.

その車は修理する価値がない。

O, seyahat etmeye alışkındır.

- 彼女は旅行することに慣れています。
- 彼女は旅慣れている。

O seyahat etmeye alışkın.

- 彼は旅をする事に慣れています。
- 彼は旅慣れている。

O itiraz etmeye çalıştı.

彼は訴えようとした。

Onu ziyaret etmeye isteksizim.

彼の所に行くのは足が重い。

Kendinizi kontrol etmeye çalışın.

自制するよう努めなさい。

Ondan nefret etmeye başlıyorum.

私は彼女が嫌いになってきた。

Acele etmeye gerek yok.

- 急ぐ必要はありません。
- 急がなくてもいいよ。

Niçin dans etmeye gitmiyoruz?

踊りに行きませんか。

Dans etmeye devam edin.

踊り続けて。

Kyoto ziyaret etmeye değer.

- 京都は訪れる価値がある。
- 京都は見物する価値がある。

Bugün dans etmeye gidiyoruz.

今日私たちは踊りに行きます。

Sana yardım etmeye hazırım.

いつでも助けになるよ。

İstifa etmeye niyetim yok.

私は辞職する意志はまったくない。

Dans etmeye gidelim mi?

一緒に踊りませんか?

O intihar etmeye çalıştı.

- 彼女は自殺未遂をした。
- 彼女は自殺を企てた。
- 彼女は自殺をしようとした。
- 彼女は自殺しようとした。

Tom'a yardım etmeye git.

トムを手伝ってきて。

Babam seyahat etmeye alışkın.

父は旅慣れしている。

Ricanı kabul etmeye istekliyim.

ご依頼の件、承知しました。

Sana yardım etmeye istekliyim.

- お手伝いしますよ。
- お手伝いしてもかまいませんよ。

Para tasarruf etmeye çalışıyorum.

お金を貯めようとしている。

Onu tamir etmeye çalışacağım.

- 修理してみるよ。
- 直してみるよ。

Kendi kendilerini tedavi etmeye çalışıyorlardı.

しばしば 抗うつ剤の服用に到りますが

Zehri yeniden elde etmeye çalışacağız.

この抗毒液の 代わりにするんだ

O müzeyi ziyaret etmeye değer.

- その博物館は訪れて見るだけの価値がある。
- あの博物館はくるに値する。
- この美術館は訪問に値する。

Öğretmenler öğrencilerini motive etmeye çalışıyorlar.

教師達は生徒にやる気を起こさせるように努力している。

New York ziyaret etmeye değer.

- ニューヨークは訪れる価値がある。
- ニューヨークは行ってみる価値がある。
- ニューヨークは訪れるに値する。

Niçin benimle dans etmeye gelmiyorsun?

ダンスに行きませんか。

Şüpheli sonunda itiraf etmeye başladı.

容疑者はついに口を割った。

Onu ikna etmeye çalışmak saçma.

彼を説得しようとするのはばかげたことだ。

Onları ikna etmeye çalışmak saçma.

彼らを説得しようなんて愚かなことだ。

O, onu ikna etmeye çalıştı.

彼は彼女を説得しようとした。

O bana yardım etmeye hazır.

彼は喜んで私を手伝ってくれる。

Hatasını kabul etmeye niyeti yoktu.

- 彼は頑として自分の間違いを認めようとしなかった。
- 彼はがんとして自分の間違いを認めようとはしなかった。

Plana devam etmeye karar verdi.

彼はその計画を続ける決心をした。

Yaşına göre hareket etmeye çalış.

- 年齢相応に振る舞うようにしなさい。
- 年相応の振舞いをしなさい。

O müze ziyaret etmeye değer.

- その博物館は訪れて見るだけの価値がある。
- あの博物館はくるに値する。

O, başkalarına yardım etmeye istekliydi.

彼は喜んで人を助けた。

Uçakla seyahat etmeye itiraz etti.

彼は飛行機で旅行をするのを嫌がった。

Tom'a yardım etmeye istekli misin?

トムを手伝う気ある?

Niçin bizi ziyaret etmeye gelmiyorsun?

家に来ませんか。

Lütfen bana yardım etmeye gel.

ちょっと来て手伝って。

Çocuklar öğretmenlerini taklit etmeye çalıştılar.

子供たちは先生のまねをしようとした。

O istifa etmeye karar verdi.

彼女は仕事を辞めることにした。

Ay'da yaşamı hayal etmeye çalıştım.

私は月での生活を想像してみた。

Tom duygularını kontrol etmeye çalıştı.

- トムは自分の感情を制御しようとした。
- トムは自分の感情をコントロールしようとした。

Ben süpermarkette alışveriş etmeye gidiyorum.

これからスーパーへ買い物に行きます。

Bu araba tamir etmeye değmez.

この車は直しても甲斐が無い。

Kuala Lumpur ziyaret etmeye değer.

クアラルンブールは訪れる価値がある。

Ben teklifini kabul etmeye hazırım.

あなたの申し入れを受け入れてもよい。

Seni haklarından mahrum etmeye çalışmıyorum.

あなたの権利を奪おうとしているわけではない。

Kaybedilen zamanı telafi etmeye çalıştı.

彼は空費した時間を取り返そうとした。

Biz onu ikna etmeye çalıştık.

- 説得に努めた。
- 私たちは彼を説得しようとした。

O, herkesi memnun etmeye hevesli.

彼はだれでも喜ばせたがる。

Dün seni ziyaret etmeye niyetlenmiştim.

昨日あなたをお訪ねするつもりだったのですが。

Doktor onu muayene etmeye başladı.

医者は彼女を診察し始めた。

Yeni müze ziyaret etmeye değer.

新しい博物館は行ってみる価値がある。

Boston'u ziyaret etmeye karar verdim.

ボストンを訪ねることにしました。

Tom'a yardım etmeye karar verdik.

僕らはトムを助けることに決めている。

Bu yüzden, insanlarla flört etmeye başladı

恋愛を再開しましたが

Çoğunlukla beyniniz kelimeleri deşifre etmeye çalışır,

通常であれば皆さんの脳は言葉を解析し

Denemeliydim ve yardım etmeye karar verdim.

だから 私は助けることにしました

Alabama'daki fakir ortakçılara yardım etmeye çalışıyordu

彼は 綿花の収穫減少にあえぐ アラバマの貧しい小作農を

Bir gelecek inşa etmeye hazır olduğunuzu

未来を築く準備をしているけれど

Yaptığımız işin detaylarını kontrol etmeye çalışırız.

コントロールしようとし

Mürettebat geri sayıma devam etmeye hazırlanıyordu.

乗組員はカウントダウンを再開する準備をしていました。

Onu ikna etmeye çalışmanın faydası yok.

君が彼を説得しようとしても無駄である。

Onu inkar etmeye çalışmanın faydası yok.

君がそれを否定しようとしても無駄です。

Kyoto bir kez ziyaret etmeye değer.

京都は、1度は行ってみる価値がある。

Acele etmeye gerek yok gibi görünüyor.

急ぐ必要はなさそうだ。

Her zaman başkalarına hizmet etmeye çalışmalıyız.

我々は常に人に奉仕するように努めなければならない。

Konuşmacı insanları isyana teşvik etmeye çalıştı.

演説者は民衆をそそのかして反乱を起こさせようとした。

Roma ziyaret etmeye değer bir şehirdir.

ローマは訪れる価値のある都市だ。

Meg'i partiye davet etmeye ne dersin?

メグもパーティーに呼びましょうか。

Bazı askerler emirlere itaat etmeye isteksizlerdi.

その命令に嫌々従う兵もいた。

Çocuğu ikna etmeye çalışmanın faydası yok.

その少年を説得しようとしても無駄だ。

Onlar derhal bize yardım etmeye geldiler.

彼らはすぐ私達を助けに来てくれた。

O enerjilerini arkadaşına yardım etmeye yoğunlaştırdı.

彼は友人を助けることに全力を注いだ。

Arada bir bizi ziyaret etmeye gelir.

彼は時々私たちを訪ねてくる。

Fakirlere sürekli yardım etmeye gayret etti.

彼は一貫して貧しい人たちを助ける努力をしてきた。

İzleyiciye yavaş yavaş hitap etmeye başladı.

彼はゆっくりと聴衆にむかって演説し始めた。

Japonya, Amerika'dan pirinç ithal etmeye başladı.

日本はアメリカから米を輸入しだした。

Karısını mutlu etmeye çalıştı fakat edemedi.

彼は妻を幸せにしようと努力したが、うまくいかなかった。

O, işinden istifa etmeye karar verdi.

彼女は仕事を辞めることにした。

Geçen hafta tapınağı ziyaret etmeye niyetlenmiştim.

先週そのお寺を訪問するつもりだったんです。

Tom'u ikna etmeye çalışmanın faydası yok.

トムを説得するだけ無駄だ。

Geçen Pazar onu ziyaret etmeye niyetlendim.

私はこの前の日曜日彼女を訪れるつもりだったのですが。

Onu ikna etmeye çalışmanın yararı yok.

彼女を説得しようとしても無駄だ。

Onun ifadesinin doğruluğundan şüphe etmeye başladım.

私は彼の陳述の正確さを疑い始めた。

Beni ikna etmeye çalışmanın faydası yok.

- 私をだまそうとしてもむだだ。
- 私をあざむこうとしてもむだです。

Ona evlenme teklif etmeye karar verdim.

私は彼女にプロポーズするよう決心した。