Translation of "Ikna" in Arabic

0.017 sec.

Examples of using "Ikna" in a sentence and their arabic translations:

Müşteriyi ikna etmek

محاولة إقناع عميل

Bu şekilde ikna edebilirsiniz.

فهكذا يكون المرء مقنعًا.

Hiç de ikna olmadım.

أنا لستُ مقتنعًا على الإطلاق.

Jonathan'ı ikna etmek zor.

من الصعب إقناع جوناثن.

Tom ikna olmuş görünmüyor.

لا يبدو على توم أنه مقتنعٌ.

Onu ikna ettiğini sanıyordum.

ظننت أنّك أقنعته.

Fadil'i ikna ettiniz mi?

هل أقنعت فاضل؟

Umarım sizi şuna ikna etmişimdir;

حسنا، أمل أني أقنعتكم

Uçağa binmeye ikna olmuştu aslında

لقد كان مقتنعا على متن الطائرة

Fakat uçak yolculuğuna ikna oldu

لكنه كان مقتنعاً برحلته

Ve tedavi olmaya ikna etmeliyiz

وعلينا أن نقنع بعلاجنا

Onu hatalı olduğuna ikna ettim.

أقنعته أنه كان مخطئا.

Onun masum olduğuna ikna oldum.

أنا مقتنع أنه بريء.

Tom neredeyse beni ikna etti.

أقنعني توم تقريباً

Ben onun suçsuzluğuna ikna oldum.

أنا مقتنع أنه بريء.

Fadil'i ikna etmeyi başardın mı?

هل توصّلت أن تقنع فاضل؟

Benim tavrım onları ikna etmişti.

مَوقِفي أقنَعَهُم.

Bence kendine güvenmek ikna etmenin düşmanı.

أعتقد أن الثقة هي عدو الإقناع.

Fikirden vazgeçmesi için onu ikna ettim.

- أقنعته أن يتخلى عن الموضوع.
- أقنعته بالتخلي عن الفكرة.

Dan, Linda'yı Londra'ya taşınmaya ikna etti.

دان تَحَدَّثَ إلى لِندا كَي تَنتَقِلَ إلى لندن

Gerçekten ikna edici ve iddialı tiplerin

الذين مروا بجميع الأعمال التجارية كهذه

Fadıl'ı Müslüman olmaya ne ikna etti?

ما أقنع فاضل كي يعتنق الإسلام؟

Sami Leyla'yı Müslüman olmaya ikna etti.

أقنع سامي ليلى كي تعتنق الإسلام.

Daha iyi olacağına gerçekten ikna edebilecek miyim.

أنكم أيضاً ستكونون افضل إن إعتزلتم وسائل التواصل الاجتماعي.

Ama çocuk beni şunu söyleyerek ikna etti,

ولكن الفتى أقنعني بقوله:

Onu kırmadan ikna yolu ile doktora götürmelisiniz

يجب عليك اصطحابه إلى الطبيب عن طريق الإقناع دون كسره

Onu da bu işe ikna etmeye çalışıyor

تحاول إقناعه بهذا العمل

Kuzenimi planımı kabul etmeye ikna etmeyi başardım.

تمكنت من إقناع ابن عمي على قبول خطتي.

Birini argümanlarla, sebeplerle bir şeye ikna etmeye çalıştıysanız

إذا كنت حاولت من قبل إقناع شخص ما بشيء

İnsanlar yanlış bir şey yapmadıklarına kendilerini ikna ederken

إنه الإنكار الذي يجعل 50 عاماً من التشريعات العنصرية ممكنةً

Tom Mary'yi ikna etmek için elinden geleni yaptı.

حاول توم كل ما بوسعه لإقناع ماري.

Baba'yı resepsiyonu evde organize etmeye ikna etmeyi başardım.

توصلت من إقناع بابا كي ننظم الحفل في المنزل.

Fadıl, Dania'yı onunla birlikte Kahire'ye taşımaya ikna etti.

أقنع فاضل دانية كي تنتقل معه إلى القاهرة.

Fadıl, Leyla'yı ona bir silah almaya ikna etti.

- أقنع سامي ليلى كي تحضر له مسدّسا.
- أقنع سامي ليلى كي تحضر له سلاحا ناريّا.
- أقنع سامي ليلى كي تحضر له سلاحا.

Fadıl, Leyla'nın artık onu öldürmek istemediğine ikna olmuştu.

اقتنع فاضل أنّ ليلى لم تعد تريد قتله.

Sami herhangi bir şey hakkında herkesi ikna edebilir.

بإمكان سامي أن يقنع أيّ شخص بأيّ شيء.

Burada Berkeley'de dil bilimci olan George Lakoff'u ikna ettiler.

لدينا جورج لووكوف عالم اللغات هنا في بيركيلي.

Ancak azmi Rusları o gece geri çekilmeye ikna etti.

لكن مثابرته ساعدت في إقناع الروس بالتراجع في تلك الليلة.

Bunun senin için mükemmel bir iş olduğuna ikna oldum.

- أنا مقتنع أن هذه الوظيفة مناسبة تماماً لك.
- أنا مقتنع أن هذه الوظيفة مثالية لك.

Tom kendisinin masum olduğu konusunda Mary'yi kolayca ikna etti.

توم أقنع بسهولة ماري أنهُ كان بريئاً.

Şimdi, sizi tarımın oldukça ilgi çekici olduğuna ikna ettiğime göre

وبما أنني أقنعتكم بأنه يمكن للزراعة أن تكون جذابة،

Ona katılmaya ikna etmek hatta savaştan sonra Halebi ona bırakmaktı

القادة العسكريين في عصره، للانضمام إليه، ووعده بتولته حلب بعد الحرب

Ve onları da buna ikna etme konusunda ne kadar hevesli

يذهبون ويخبرون قصصهم الكهربائية لأصدقائهم وجيرانهم

Ve Berthier, Napolyon'u Smolensk'teki ilerlemeyi durdurmaya ikna etmeye çalışanlar arasındaydı.

وكان بيرتييه من بين أولئك الذين حاولوا إقناع نابليون بوقف التقدم في سمولينسك.

- Hepimiz onun masum olduğuna ikna olduk.
- Hepimiz onun suçsuzluğuna inanıyoruz.

جميعنا متأكدون من براءته.

, ancak farklılıklarını bir kenara koydular. Birlikte, bir ateşkes imzalandığına ikna ederek

معا ، خدعوا قائدًا نمساويًا لتسليم جسر الدانوب الحيوي ، من

Bay Suziki oğlunu yurt dışında eğitim görme planından vazgeçmesi için ikna etti.

السيد. سوزوكي أقنع إبنهُ بالتخلي عن خطتهُ للدراسة بالخارج.

Bay Suzuki oğlunu yurt dışında eğitim görme planından vazgeçmesi için ikna etti.

السيد. سوزوكي أقنع إبنهُ أن يُسقِط خطتهُ للدراسة بالخارج.

Tom'u Fransızca çalışmaya ikna etmeye çalışmak için daha fazla zaman harcamak istemedim.

لم أرغب ببذل مزيد من الوقت لإقناع توم بدراسة الفرنسية.

Dekan ise bari mezuniyet töreninde basına haber verelim diyerek ikna etti Kemal Sunal'ı

أقنع العميد كمال سونال بقوله أنه يجب علينا إعلام الصحافة في حفل التخرج.