Translation of "Sizi" in Arabic

0.016 sec.

Examples of using "Sizi" in a sentence and their arabic translations:

Sizi gidiler sizi

لقد ذهبوا لك

Belki sizi,

لربما سيسألونني عنكم،

Beni ve sizi.

أنا وأنت.

Sizi temin ederim,

أعدكم

"Sizi, şimdi konuşturmayacağım.

"سيدي، لن أسمح لك بالكلام الآن.

Kimsenin sizi izlemediği

رغم أنه في هذه الحالة،

sizi üzecek değilim

لن ازعجك

sizi yanlış yönlendirebilirim

يمكنني تضليلك

Sizi tahrik ediyor

إنه يقودك

Birisi sizi arıyor.

- أحدهم يتصل بك.
- هناك شخصٌ ما يريدك على الهاتف.

Marta sizi sever.

مارتا تحبك.

Sizi çok özlüyoruz.

افتقدناك كثيرا!

Sizi tanıyor muyum?

هل أعرفك؟

Sizi gördüğümüze mutluyuz.

سعيدون لرؤيتك.

Sizi çok seviyoruz.

- نحبّك كثيرا.
- نحن نحبّك كثيرا.

Sizi Mısır'a götürüyoruz.

إننا نأخذك إلى مصر.

- Kişisel olarak sizi ziyaret edeceğim.
- Sizi kişisel olarak ziyaret edeceğim.
- Sizi şahsen ziyaret edeceğim.

- سأزورك بنفسي.
- سأزورك شخصياً.

- Biri seni gözlüyor.
- Biri sizi gözlüyor.
- Birisi sizi izliyor.

- هناك من ينظر إليك.
- أحدهم يراقبك.

Sizi 2010 yılına götüreyim,

أود أن أعود بكم إلى العام 2010.

Sizi resmen içine çekiyor!

‫إنها تسحبك حرفياً إلى الداخل!‬

Sizi resmen içine emiyor.

‫إنها تبتلعك حرفياً.‬

Bu da sizi meraklandırıyor:

ما يجعلك تتعجب:

- Seni istiyorum.
- Sizi istiyorum.

أريدك.

- Seni suçlamıyorum.
- Sizi suçlamıyorum.

- أنا لا ألومك.
- أنا لا أضع اللوم عليك.

Sizi tekrar görmeyi umuyorum.

- آمل أن أراك مجدداً.
- أتمنى أن أراك مرة أخرى.

Ben sizi dava edeceğim.

سأقاضيك.

Sizi ne rahatsız ediyor?

ما هي الأمور التي تزعجك؟

Hastalarınız sizi terk etmeyecek.

لن يتركك مرضاك.

Sizi fotoğraf çekmekten vazgeçirmek istemiyorum.

أنا لا أحاول تثبيطك عن التقاط الصور.

Sizi nereye götüreceğini asla bilemezsiniz.

لا تعلمون أين قد تصلون.

Evet, az önce sizi kandırdım.

نعم، لقد خدعتك للتو.

Kelimeleri sizi kuvvetlendirmeli, moralinizi bozmamalı.

ينبغي أن تبنيك كلماتهم لا أن تهدمك.

Öyleyse sizi birkaç soruyla bırakacağım.

لذلك سأترك لكم بعض الأسئلة.

Çünkü bulgular sizi kanıtlamaya zorlar.

لأن الأدلة تجبرك على إثبات ذلك

Fakat bu sizi güvende tutmaz

لكن هذا لن يبقيك بمأمن من الخطر،

Umarım sizi şuna ikna etmişimdir;

حسنا، أمل أني أقنعتكم

sizi hayatınız boyunca takip edecek.

سيلاحقك لبقية حياتك.

Taşrada sizi korumaya hazır yaşayacaklar ...

سيعيشون في الريف على استعداد لحمايتك ...

Birlikte kulanım, sizi tamamen korumaz,

عند التطبيق معاً، هم لا يقومون بحمايتك بالكامل،

Sizi partiye davet etmek istiyorum.

- أودُ أن أدعوكَ إلى الحفلة.
- أودُ أن أدعوكي إلى الحفلة.

Bu yol sizi istasyonuna götürür.

- سيقودك هذا الطريق إلى المحطة.
- يؤدي هذا الطريق إلى المحطة.

Bu otobüs sizi havalimanına götürecek.

- ستأخذك هذه الحافلة إلى المطار.
- سيأخذك هذا الباص إلى المطار.

Birisi sizi üst katta bekliyor.

أحدهم ينتظرك في الأعلى.

- Seni kaybetmek istemem.
- Seni kaybetmek istemiyorum.
- Sizi kaybetmek istemem.
- Sizi kaybetmek istemiyorum.

- لا أريد أن أخسركَ.
- لا أريد أن أخسرَكِ.
- لا أريد خسارتكَ.

- Eşiniz sizi terk etse nasıl hissedersiniz?
- Karınız sizi terk etseydi kendinizi nasıl hissederdiniz?

كيف ستشعر اذا تركتك زوجتك ؟

Ve sizi umursayan bir evrene çıkıyor.

المتواجدين من أجلك والمهتمين بك.

Kafanıza aldığınız darbeler sizi bunak yapabilir.

لكمات الدماغ من الممكن أن تجعلك معتلا

Birinin sizi yanlış değerlendirdiğini hatırlıyor musunuz?

هل تذكر أن أحدًا أخطأ في الحكم عليك؟

Ve bilgisayarınıza girmekle sizi tehdit ediyorsa

وهددك ذلك المخترق باقتحام أجهزتك،

sizi birkaç yüzyıl geriye götürmem gerek.

أريد أن آخذكم في جولة إلى الماضي، قبل قرنين من الزمان.

Doymak bilmemek sizi bir kapitalist yapmaz,

وكَونَك إنسان جشع لا يجعلك رأسماليًا،

sizi sıkılmadan 3-4 dakika dinleyebilirler.

ويمكنهم الاستماع لمدة ثلاث - أربع دقائق دون الشعور بالملل.

sizi çok seviyorum, sağ olun. (Alkış)

احبكم كثيراً. (تصفيق)

Ama Yüksek Mahkemenin hakimleri sizi sevmiyor.

لكن قضاة المحكمة العليا لا يحبونك.

Ve sizi destekleyen bir halk olur.

ويصبح لديكم مجتمع يدعمكم.

Sizi zor bir şeye davet ediyorum.

أود أن أقترح عليكم تحدٍ.

çünkü yolda sizi sokma ihtimali vardır,

لأنه من المحتمل ان يلدغك في طريقك للمنزل،

Eğer virüs sizi konakçı olarak kullanıyorsa

إذا كان الفيروس يستخدمك كمضيف

Sizi bu konu da tebrik ediyorum

أهنئكم على هذا الموضوع

Hastalık bitsin sizi biz gene döveriz

دع المرض ينتهي ، نضربك مرة أخرى

- Herkes seni bekliyor.
- Herkes sizi bekliyor.

- الكل ينتظرك.
- الجميع ينتظرونك.

- Seni uyandırmak istemedim.
- Sizi uyandırmak istemedim.

- لم أريد ايقاضك.
- لم أرغب بإيقاظك

Ben sizi daha sonra tekrar arayacağım.

- سأتصل بك لاحقاً.
- سأعاود الإتصال بك فيما بعد.

Yarın sizi görmek için gelebilir miyim?

هل لي أن آتي و أقابلك غداً؟

- Seni mutlu edeceğim.
- Sizi mutlu edeceğim.

- سأجعلك سعيدًا.
- سأجعلك سعيدةً.
- سأجعلك سعيدة/سأسعدك

Tekrar hoş geldiniz. Biz sizi özledik.

أهلاً بعودتك. لقد اشتقنا إليك!

- Mary seni koruyacak.
- Mary sizi koruyacak.

ماري ستحميك

- Seni seviyorum.
- Seni seviyorum!
- Sizi seviyorum.

- أنا أحبك.
- أحبك.
- احبك.
- انا احبك
- أنا أحبك

Şu otobüs sizi hayvanat bahçesine götürecektir.

ستُوصلك تلك الحافلة إلى حديقة الحيوان.

- O sizi anlamıyor.
- O seni anlamıyor.

إنه لا يفهمك.

Ama sizi bu soruları düşünmeye davet ediyorum.

ولكني أدعوكم جميعا للتفكير بهذه الأسئلة.

Ve bu gece boyunca sizi idare edecektir.

‫وينبغي أن يفيد هذا‬ ‫في أن يجعلك تمضي ليلتك.‬

Bu şekilde bir konuşma sizi nasıl hisettirdi?

كيف جعلتكم أساليب الحديث هذه تشعرون؟

Koşuya çıkan biri sizi hasta edebilir mi?

و هل يمكن أن يصيبك العداء بالمرض؟

Ben, sizin başarınız için sizi tebrik ediyorum.

- أهنّئك بنجاحك.
- أهنّئك بمناسبة نجاحك.

Zaten sizi seven harika bir kocanız var.

أنتِ لديكِ زوج يحبُّكِ.

- Seni ilgilendirmez.
- Sizi ilgilendirmez.
- Onun sizinle bir ilgisi yok.
- Bu sizi ilgilendirmez.
- Bu seni ilgilendirmez.
- Sana ne.

ليس ذلك من شأنك.

- Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Sizi seviyoruz, çünkü biz daha iyi bir kullanıcı deneyimi sunmak için Tatoeba'yı güncelliyoruz. Anlıyor musunuz? Sizi seviyoruz ha?

لأننا نحبك، فها نحن نحدث تتويبا لتحصل أنت على تجربة استخدام أحسن. أترى؟ نحن نحبك، هاه؟

[Eğitim sizi daha iyi bir gelecek için güçlendirir.]

[تمكنك الدراسة من الحصول على مستقبل أفضل.]

Yollarından çekilmeni istiyorlar ama sizi yok etmek istemiyorlar,

‫إنها تريد إبعادك عنها فحسب،‬ ‫لكنها لا تريد تدميرك كشخص‬

Jilet gibi keskin kenarları sizi testere gibi keser.

‫يمكن لحوافه الحادة ‬ ‫أن تقطعك مثل المنشار.‬

Bu şeylerin arasından geçmeye çalışırsanız sizi paramparça eder.

‫إن حاولت المرور بينها،‬ ‫ستقطعك أرباً.‬

Arizona akreplerinde sizi öldürmeye yetecek kadar zehir bulunur.

‫عقارب "بارك" بها من السم ما يكفي لقتلك.‬

Bunu düşünmek bile sizi hasta ediyor, değil mi?

مجرد التفكير بهذا يجعلك مريضاً، صحيح؟

Sizi hasta edebilecek bir sürü şeyle dolu olacaktır.

‫لأنها ستكون مليئة بالكائنات الضارة ‬ ‫التي ستتسبب في إصابتك بتوعك.‬

Eğer bu bir sütleğense onu içmek sizi öldürebilir.

‫إن كان "فربيون" يمكن أن يقتلك إن شربته.‬

Eğer bu bir sütleğense onu içmek sizi öldürebilir.

‫إن كان "فربيون" يمكن أن يقتلك إن شربته.‬

100 bin tane karıncanın sizi aynı anda ısırdığını

100 ألف نملة تلسعك في نفس الوقت

- Seni tekrar görmek istiyorum.
- Sizi tekrar görmek istiyorum.

- أريد أن أراك مرة أخرى.
- أريد أن أراك من جديد.

- Ben seni eve götüreceğim.
- Ben sizi eve götüreceğim.

- سأوصلك إلى المنزل بالسيارة.
- سأوصلك إلى البيت.

Öyleyse, sizi bu tek soruyla baş başa bırakacağım.

لذا، سأترككم مع هذا السؤال الواحد -

Sizi engelleyen, çok mutlu olmaktan alıkoyan bir şey var.

هناك شيء ما يقيدك، يمنعك من الشعور بالفرح.

Ama o üç fikre sahip olmadığımı söylemem sizi şaşırtabilir.

ولكن قد تتفاجئ بمعرفة أنه ليس لدي ثلاثة أفكار.

Wellington sizi yendiğinden büyük bir general olması gerektiğini düşünüyorsunuz.

أنه بسبب هزيمتك ويلينجتون يجب أن يكون جنرالا عظيما.

. Birdenbire, hiçbir uyarı olmadan bina sizi sallıyor. Pencereden dışarı

العالمي بنيويورك. وفجأةً دون سابق انذار يهتز البناء بك. تنظر

Virüs hala ellerinizde. Sizi ve diğerlerini hala hasta edebilir.

بمعنى أن الفيروس لا يزال موجوداً وقادراً على إصابتك أنت وغيرك.

- Sizi tekrar görmekten memnunum.
- Seni tekrar gördüğüme memnun oldum.

سررت بعودتك.