Translation of "Etmek" in Arabic

0.066 sec.

Examples of using "Etmek" in a sentence and their arabic translations:

- Dans etmek istiyor.
- O dans etmek istiyor.

هي تريد أن ترقص

Müşteriyi ikna etmek

محاولة إقناع عميل

Minimize etmek olmalı.

بل للتقليل منه.

Yardım etmek zorundayız.

علينا أن نساعد

Yardım etmek istiyorum.

أود أن أساعد

Yardım etmek zorundasın.

عليك أن تساعد

İntihar etmek istiyorum.

أريد أن أنتحر

Seyahat etmek eğlencelidir.

السياحة ممتعة

Veda etmek istiyorum.

أريد أن أقول وداعا

Önemli olan devam etmek.

المهم هو أن تواصل الحركة بشكل دائم.

Sara'ya yardım etmek zorundaydım.

كان علي مساعدة سارة.

Hayallerine yardım etmek zorundaydım.

كان علي مساعدة حلمها.

İnancına yardım etmek zorundaydım.

كان علي مساعدتها أن تؤمن.

Düşünmeden hareket etmek yerine,

على عكس التصرف بدون تفكير،

Ve şefkat teşvik etmek.''

وتعزيز التعاطف

En iyisi devam etmek.

‫يُستحسن أن تتحرك.‬

Yolculuk etmek bugünlerde kolaydır.

السفر سهل هذه الأيام.

İstifa etmek zorunda kaldım.

كان علي أن أستقيل.

Kore'yi ziyaret etmek istiyorum.

أريد أن أزور كوريا.

Yardım etmek istediğine inanıyorum.

أنا أصدق أنك تريد أن تساعد

Annene yardım etmek zorundasın.

عليك أن تساعد والدتك.

Asteroitleri tespit etmek için,

من أجل الكشف عن الكويكبات ،

Tren hareket etmek üzere.

القطار سوف يغادر.

Yardım etmek istediğinize inanıyorum.

أنا أصدق أنك تريد أن تساعد

Jonathan'ı ikna etmek zor.

من الصعب إقناع جوناثن.

İslam'ı kabul etmek istiyorum.

أريد أن أقبل بالإسلام دينا.

Seni memnun etmek istedim.

أردتُ إسعادك فقط.

- Bir hırsızlığı rapor etmek istiyorum.
- Bir hırsızı ihbar etmek istiyorum.

أريد أن أبلغ عن سرقة.

Ama artık pes etmek yoktu.

لكن لم يوجد وقت للاستسلام.

Onlara nazik bir veda etmek

ومنحهم وداعًا لطيفًا

İlk çözüm, işaretleri takip etmek

الحل الأول هو اتباع الإشارات

"Üniversiteye gitmek ve seyahat etmek,

أريد أن ألتحق بالجامعة وأخوض الرحلات

Sonuçta, ortaklarını memnun etmek için

إذن، سيجعلون هذه التقيات إنسانية بأعلى قدر يستطيعونه،

Bir icattan söz etmek istiyorum.

فيما ندعوه الابتكار.

Uçak tam hareket etmek üzereyken

عندما تكون الطائرة على وشك التحرك

O, itiraf etmek için zorlandı.

أجبرت على الإعتراف.

Sizi partiye davet etmek istiyorum.

- أودُ أن أدعوكَ إلى الحفلة.
- أودُ أن أدعوكي إلى الحفلة.

Benimle dans etmek ister misin?

- هل ترغب في الرقص معي؟
- هل ترغبين في الرقص معي؟

Trafik ışıklarına dikkat etmek zorundayız.

عليك الانتباه إلى إشارة المرور.

Tom terk etmek zorunda değildi.

لم يكن على توم الذهاب.

Cep telefonumu şarj etmek zorundayım.

علي شحن هاتفي الجوال.

Bu sözcüğü telaffuz etmek zordur.

هذه الكلمة صعبة للنطق.

Tom'un tek yaptığı şikayet etmek.

جلّ ما يفعله توم هو التذمر.

Dikkat etmek ve dinlemek zorundayız.

علينا أن ننتبه ونستمع

Fadil herkesi kontrol etmek istedi.

كان فاضل يريد أن يتحكّم في الجميع.

Gerçekten Tom'a yardım etmek istiyoruz.

نريد حقا ان نساعد توم.

Şirketler yalnızca kârı en maksimize etmek ve hissedarları zengin etmek için var.

الهدف من الأعمال التجارية هو تحقيق أعلى قدر من الأرباح للمساهمين.

"Yardım etmek için ne yapabilirseniz" demeyin.

لا تقل: " أيًا ما يمكنك القيام به لتساعد."

Öğrencilerin matematiği öğrenmelerine yardım etmek adına

منذ أن تركت وظيفتي كتاجر مشتقات

Bu gücü suistimal etmek çok kolay.

ومن السّهلِ إساءة استخدامِ هذه القوة.

Bugün burada, şunu teklif etmek istiyorum:

أريد أن أقترح هنا، اليوم

Ameliyat etmek için can atıyordum yahu!

كم أُحب أن أقوم بذلك.

Burada doğal tepki mekanizmayı yok etmek,

الإستحابة الطبيعية هي السعي لتحطيم الآلة

Hastalıkları yok etmek, aç insanları doyurmak,

والقضاء على المرض وتغذية الجياع

Ve bunun değişmesine yardım etmek istiyorum.

وأودّ المساعدة في تغيير ذلك.

Geleceklerinde ne yattığını tahmin etmek imkânsızlaşıyor.

‫من المستحيل توقع ماذا يخبئ لها المستقبل.‬

Uçağa bindiler uçak hareket etmek üzereyken

صعدوا إلى الطائرة عندما كانت الطائرة على وشك التحرك

İngiltere'nin işgalini motive etmek için uydurulmasıydı.

لتحفيز غزو إنجلترا.

Ve onlarla baş etmek zorunda kaldım,

وكان عليّ التعامل معها،

Dans etmek istersen, birlikte dans edelim.

إذا اردت أن ترقُص, هيا نرقص معاً.

Onu ziyaret etmek için hastaneye gittim.

ذهبت إلى المستشفى لزيارته.

Sadece e postamı kontrol etmek istedim.

أنا أردت فقط التحقق من بريدي الإلكتروني.

Devam etmek için bir tuşa basın.

اضغط أي مفتاح للمتابعة.

Ben sadece ona yardım etmek istiyorum.

أريد مساعدته فحسب.

O, takıma liderlik etmek için seçildi.

- اختيرت لقيادة الفريق.
- هي من اختيرت لقيادة الفريق.
- تمّ اختيارها لقيادة الفريق.

Özür dilerim. Sadece yardım etmek istedim.

عذراً! أردت فقط المساعدة.

Sami, kahvaltı etmek için bara geldi.

- أتى سامي إلى البار كي يتناول فطور الصّباح.
- ذهب سامي للبار لتناول الافطار

Bizi ne zaman ziyaret etmek istiyorsun?

متى تريد زيارتنا؟

Bir kazancın yok, beynini yok etmek dışında."

لا شيء سوف تجنيه سوى دمار عقلك،"

Bunu bir kaskla telafi etmek çok zor.

ويصعب جدا على الخوذة أن تحميك من هذا

Ama eğer değişim yönünde motive etmek istiyorsak,

ولكن الذي أقوله أنه إذا أردنا تحفيز التغيير

Bu, kendini ifade etmek için gerekçe oluşturur.

هذا هو ما يخلق البيئة التي تتقبّل الصراحة

Bunun için onlardan nefret etmek istesek de

وبقدر ما نريد أن نبغضهم لذلك.

Dinamik hareket etmek mi, statik sağkalım mı?

‫الحركة أم البقاء الساكن؟‬

Son attığı tweetleri takip etmek çok kolay.

أو بأحدث تغريدة نشرها أحد المشاهير.

Ama bazen ameliyat etmek de gerekli olabilir.

ولكن قد يكون هناك مُبررات أيضًا لإجراء العملية.

Daha iyi bir dünya inşa etmek için

يطالبون بفرصة من أجل القتال

Göreviniz, ben konuşurken olabilecek değişiklikleri fark etmek.

لذا مهمتكم أن تلاحظوا إن شعرتم بأي اختلاف بينما أنا اتحدث.

Ve sonrasında onları temsil etmek zorunda kaldı.

وبعدها كان عليه أن يمثلهم.

Güreş ringini hazırlamada yardım etmek istediğimi söyledim.

وسألتهم ما إذا كان بإمكاني المساعدة في إعداد حلبة المصارعة.

Bana yardım etmek için ne yapabileceğimi söyle.

- أخبرني ما الذي يمكنني فعله لمساعدتك.
- قل لي كيف أساعدك.

Tom Mary'ye dans etmek isteyip istemediğini sordu.

سأل "توم" "ماري" ما إذا كانت تود الرقص

Iklim değişimiyle mücadele etmek, Atlantik'i geçmeye hazır.

مستعدة لعبور المحيط الأطلسي في مهمة لمكافحة تغير المناخ.

Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.

- لا يجوز لك خرق القواعد.
- ليس لك أن تتعدى على القوانين.
- لا يحق لك أن تكسر اللوائح المتبعة.

Dünya ile çarpışıp çarpmayacağını tahmin etmek için.

للتنبؤ ما إذا كانت ستصطدم بالأرض.

Bazen gerçek ve hayali ayırt etmek zordur.

أحيانا، يصعب التفريق بين الحقيقة و الخيال.

Keşke yardım etmek için daha fazlasını yapabilsem.

تمنّيت لو كنت قادرا على تقديم المزيد من المساعدة.

Tom ve ben yardım etmek için buradayız.

أنا وتوم هنا لمساعدتك.

Ona yardım etmek için sadece ben buradayım.

أنا هنا لمساعدته فقط.

Ona yardım etmek zorundasın ve çabuk olarak!

عليك بمساعدته، و بسرعة.

Ben herkese destekleri için teşekkür etmek istiyorum.

أودُ شُكرَ الجَميعِ لِدَعمِهم

Sami sohbet etmek için doğrudan bilgisayarına gitti.

اتّجه سامي مباشرة إلى حاسوبه من أجل الدّردشة.

Sami depresyonla baş etmek için ilaç alıyordu.

كان سامي يتناول دواءا من أجل معالجة اكتئابه.

Bana yardım etmek için hiç kimse gelmedi.

لم يأت أحد لمساعدتي.

İş birliğinin amacı, yalnızca hissedarları zengin etmek değildir.

أن الغرض من إنشاء الشركات ليس مُجرد إثراء المُساهمين.

Yollarından çekilmeni istiyorlar ama sizi yok etmek istemiyorlar,

‫إنها تريد إبعادك عنها فحسب،‬ ‫لكنها لا تريد تدميرك كشخص‬

Gezegeni stabilize etmek konusunda ciddi bir yaklaşım sunmalıyız.

نحن بحاجة إلى أن نكون جادين بشأن استقرار كوكبنا.