Translation of "Sami" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Sami" in a sentence and their turkish translations:

Sami debería escucharme.

- Sami'nin beni dinlemesi gerek.
- Sami'nin beni dinlemesi lazım.

Sami fue detenido.

Sami yakalandı.

Sami se acercó.

- Sami yaklaştı.
- Sami yaklaşıyordu.

Sami se marchó.

Sami terk etti.

Sami tuvo problemas.

- Sami'nin sorunları vardı.
- Sami sorunlara sahipti.

Sami fue raptado.

Sami kaçırıldı.

Sami estaba sangrando.

Sami kanıyordu.

Sami era despiadado.

- Sami kalpsizdir.
- Sami yüreksizdir.

Sami tiene problemas.

Sami'nin sorunları var.

Entonces Sami no trabajaba.

Sami'nin o zaman bir işi yoktu.

Sami reconoció haberlo hecho.

- Sami bunu yaptığını kabul etti.
- Sami bunu yaptığını itiraf etti.

Sami bebió seis cervezas.

Sami altı bira içti.

Sami abandonó la secta.

Sami kültü terk etti.

Sami vino a trabajar.

- Sami çalışmaya geldi.
- Sami çalışmak için geldi.

Sami estaba en apuros.

Sami'nin başı dertte idi.

Sami lo dejó todo.

Sami her şeyi geride bıraktı.

Sami puede entender eso.

Sami onu anlayabilir.

Sami está muy enamorado.

Sami çok aşık.

Sami era un ángel.

Sami bir melekti.

Sami es detective privado.

Sami bir özel dedektiftir.

- Sami empeoró mucho más las cosas.
- Sami empeoró las cosas mucho más.

- Sami, işleri daha da kötüleştirdi.
- Sami, işleri daha da kötü yaptı.

Sami sacó una conclusión precipitada.

Sami aceleci bir sonuca vardı.

Sami pudo haber sido raptado.

Tom kaçırılmış olabilir.

Sami es un mentiroso patológico.

Sami patolojik bir yalancıdır.

Sami cometió seis horrendos asesinatos.

Sami altı tane korkunç cinayet işledi.

Sami le disparó al oso.

Sami ayıyı vurdu.

Sami comenzaba a sentirse asfixiado.

Sami kendini boğulmuş hissetmeye başlıyordu.

Sami se sacó sus coderas.

Sami askısını çıkardı.

Sami pudo explicárselo bastante rápido.

Sami çok çabuk anladı.

¿Por qué me abandonó Sami?

Sami beni neden terk etti?

Sami tiene un buen corazón.

Sami'nin iyi bir kalbi var.

Sami estaba mirando a Layla.

Sami, Leyla'ya dik dik bakıyordu.

Sami tenía un terrible dolor abdominal.

Sami'nin berbat karın ağrısı vardı.

Sami está locamente enamorado de Leila.

Sami, Leyla'ya derinden aşık.

Sami llevó el dinero al banco.

Sami parayı bankaya götürdü.

Sami quería saltar desde el puente.

Sami köprüden atlamak istedi.

Sami tenía adicción a la riqueza.

Sami zenginlik bağımlısıydı.

Sami se marchó a su casa.

Sami eve gitmek için ayrıldı.

Sami empezó a estudiar el Islam.

- Sami, İslam okumaya başladı.
- Sami İslami eğitim almaya başladı.

Sami cree que Layla lo abandonó.

Sami, Leyla onu terk etti sanıyor.

Sami estaba viviendo en ese apartamento.

Sami o dairede yaşıyordu.

A Sami le pareció una tontería.

Sami bunu saçma buldu.

Sami sufrió un ataque de pánico.

Sami bir panik atak geçirdi.

Sami recibió bastantes cartas de Leyla.

Sami, Leyla'dan birkaç mektup aldı.

Sami pasó el día con su hija.

Sami, günü kızıyla geçirdi.

Cada uno tenía un problema con Sami.

- Herkes Sami ile bir sorun yaşıyordu.
- Herkesin Sami ile bir problemi vardı.

Sami era un informador de la policía.

Sami bir polis kaçağıydı.

Sami dejó los lentes en el auto.

Sami gözlüklerini arabada bıraktı.

Sami violó a Layla y la abandonó.

Sami Leyla'ya tecavüz etti ve onu terk etti.

Sami ha venido para amenazar a Layla.

Sami Layla'yı tehdit etmeye geldi.

Sami nunca supo que Layla era musulmana.

Sami Leyla'nın Müslüman olduğunu hiç bilmiyordu.

Sami abandonó a Layla en la selva.

Sami Leyla'yı ormanda terk etti.

El apartamento de Sami parecía un matadero.

Sami'nin dairesi bir mezbaha gibi görünüyordu.

Sami siguió a Layla hasta su casa.

Sami, Leyla'yı evine kadar takip etti.

Sami siempre llevaba su anillo de bodas.

- Sami nikah yüzüğünü her zaman takıyordu.
- Sami evlilik yüzüğünü her zaman takıyordu.

Sami abandonó a Layla a su suerte.

Sami, Leyla'yı kaderine terk etti.

Sami fue encontrado abandonado en el bosque.

Sami ormanda terk edilmiş olarak bulundu.

Sami tiene seis diferentes cuentas de Facebook.

Sami'nin altı farklı Facebook hesabı var.

Sami conoce a Layla de la secundaria.

- Sami, Layla'yı ortaokuldan tanıyor.
- Sami, ortaokuldan Layla'yı tanıyor.

Sami hizo una foto de una gaviota.

Sami bir martının fotoğrafını çekti.

Sami usó la tarjeta de crédito de Layla.

Sami, Leyla'nın kredi kartını kullandı.

La única compañía de Sami era su perro.

Sami'nin tek arkadaşı onun köpeğiydi.

Sami quería que Layla se hiciera un aborto.

Sami, Leyla'nın kürtaj yaptırmasını istedi.

La hija de Sami dejó de llevar hijab.

- Sami'nin kızı başını açtı.
- Sami'nin kızı başörtüsü takmayı bıraktı.

Sami abandonó el auto en un terreno abandonado.

Sami, arabasını terk edilmiş bir arazide bıraktı.

- Sami va a hablar contigo sobre su conversión al Islam.
- Sami va a hablar con vosotros sobre su conversión al Islam.
- Sami va a hablar con vosotras sobre su conversión al Islam.
- Sami va a hablar con usted sobre su conversión al Islam.
- Sami va a hablar con ustedes sobre su conversión al Islam.

Sami sizlere Müslüman oluşundan bahsedecek.

Sami y Layla han estado juntos por ocho años.

Sami ve Leyla sekiz yıldır birlikte bulunuyorlar.

Layla abandonó el auto de Sami en el bosque.

Leyla, Sami'nin arabasını ormana terk etti.

Layla en verdad creía que Sami tenía habilidades psíquicas.

Leyla gerçekten Sami'nin psişik yetenekleri olduğuna inanıyordu.

Antes de su conversión al islam, Sami era cristiano.

Sami İslam'a geçmeden önce Hristiyan'dı.

Sami inventó un plan sencillo para ayudar a Layla.

Sami, Leyla'ya yardım etmek için basit bir plan tasarladı.

Sami trazó un plan para engañar a su esposa.

Sami karısını aldatmak için bir plan yapmıştı.

Sami se enteró por completo del rapto de Layla.

Sami, Leyla'nın kaçırılması hakkındaki her şeyi öğrendi.

Sami quería saber quién pudo haber raptado a Layla.

Sami, Leyla'yı kimin kaçırmış olabileceğini bilmek istiyordu.

Leila se dio cuenta de que Sami estaba vivo.

Leyla, Sami'nin hayatta olduğunu fark etti.

- Sami encontró el cadáver de un bebecito en un maletín abandonado.
- Sami encontró el cadáver de un bebito en un maletín abandonado.

Sami küçük bir bebeğin cesedini terk edilmiş bir bavulda buldu.

La madre de Sami lo abandonó cuando tenía seis años.

Altı yaşındayken Sami'nin annesi onu terk etti.

El auto de Sami fue encontrado abandonado en el desierto.

Sami'nin arabası çölde terk edilmiş bulundu.

Sami abandonó sus pertenencias personales en un apartamento en El Cairo.

Sami kişisel eşyalarını Kahire'deki bir eve bıraktı.

Sami estaba a punto de pulsar el timbre de la puerta.

Sami kapı ziline basmak üzereydi.

Sami creció en una pequeña comunidad musulmana en Europa del Este.

Sami Doğu Avrupa'daki küçük bir Müslüman toplulukta büyüdü.

Sami raptó a Layla y la mantuvo como una esclava sexual.

Sami, Leyla'yı kaçırdı ve onu bir seks kölesi olarak tuttu.

El auto de Sami fue dejado abandonado a millas de su hogar.

Sami'nin arabası, evinden millerce ötede terk edilmiş bırakıldı.

El auto de Sami fue encontrado abandonado a millas de su hogar.

Sami'nin arabası, evden millerce ötede terk edilmiş bulundu.

La madre de Sami lo abandonó cuando él tenía sólo seis años.

Sami'nin annesi onu henüz altı yaşındayken terk etti.

Sami llevó con orgullo la bandera de su país en las Olimpiadas.

Sami, ülkesinin bayrağını olimpiyatlarda gururla taşıdı.

Sami y Layla se conocieron en la universidad a mediados de los 90.

Sami ve Leyla, 90'lı yılların ortasında üniversitede tanıştılar.

El carro de Sami fue encontrado abandonado en una área residencial en El Cairo.

Sami'nin arabası Kahire'deki bir yerleşim bölgesinde terk edilmiş bulundu.

El nivel de arsénico encontrado en el estómago de Sami, era suficiente como para matar a 4 caballos.

Sami'nin karnında bulunan arsenik seviyesi 4 atı öldürecek kadardı.