Translation of "Antigua" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Antigua" in a sentence and their turkish translations:

¿Tienes amigos en Antigua?

Antigua'da arkadaşların var mı?

Por ejemplo, en Antigua Grecia

Antik Yunanistan'da mesela

Intentando ubicar una fábrica antigua.

Eski bir fabrikayı bulmaya çalışıyordum.

Mujeres en la antigua Roma

Eski Roma'da kadın kendi mallarını

Decidieron abolir la antigua restricción.

Eski kısıtlamayı kaldırmaya karar verdiler.

Estoy viendo una película antigua.

- Eski bir film izliyorum.
- Eski bir film seyrediyorum.

Roma es una ciudad antigua.

Roma eski bir şehirdir.

¿Te gusta la historia antigua?

İlk çağ tarihini sever misin?

Se excavó una antigua vasija.

Antik bir çanak çıkarıldı.

Leipzig es una ciudad antigua.

Leipzig eski bir kenttir.

Nara es una ciudad muy antigua.

- Nara, çok eski bir şehirdir.
- Nara çok eski bir şehir.

Lo hice a la manera antigua.

Eski yöntemle yaptım.

La química es una ciencia antigua.

Kimya eski bir bilimdir.

Nara es tan antigua como Kioto.

Nara Kyoto kadar eski.

Todavía prefiero hacerlo a la antigua.

Bunu hâlâ eski yolla yapmayı tercih ediyorum.

Porque era una obra maestra muy antigua

çünkü çok eski bir şaheser yapıydı

Roma es famosa por su antigua arquitectura.

Roma antik mimarisi ile ünlüdür.

Kioto es la antigua capital de Japón.

Kyoto Japonya'nın eski başkentidir.

Kioto fue la antigua capital de Japón.

Kyoto, Japonya'nın eski başkentiydi.

Hay una casa antigua en esta calle.

Bu caddede eski bir ev var.

La caja contiene algo de joyería antigua.

Kutu bazı eski mücevherler içeriyor.

Esperando a su mujer en la antigua Roma

Eski Roma'da kadın bekarken babasına

Nijmegen es la ciudad más antigua en Holanda.

Nijmegen, Hollanda'daki en eski kenttir.

Aquiles era un héroe de la antigua Grecia.

Achilles antik bir Yunan kahramanıydı.

Tréveris es la ciudad más antigua de Alemania.

Trier, Almanya'nın en eski şehridir.

La matemática es tan antigua como el Hombre.

Matematik insan kadar eskidir.

La casa en la que vivo es antigua.

Yaşadığım ev eski.

La democracia se originó en la antigua Grecia.

Demokrasi Antik Yunanistan kökenlidir.

Estas son evidencias de una antigua cultura desaparecida.

Bunlar eski eksik kültürün kanıtlarıdır.

La casa de la colina es muy antigua.

Tepedeki ev bayağı eski.

O de esa antigua tradición de observar las estrellas.

sonsuz bir ilham kaynağıdır.

El mal de ojo es una creencia muy antigua.

Nazar çok eski bir inançtır

Yo sólo quería volver a tener mi antigua vida.

Yalnızca, eski hayatımı geri istedim.

Tomás encontró una moneda muy antigua en el jardín.

Tom bahçede çok eski bir sikke buldu.

- Esta es una ley antigua.
- Es una ley vieja.

Bu eski bir yasadır.

Y para evocar un poder de la clase más antigua.

ve en eski türden bir güç yaratmak.

No fue que solo se trataba de una fábrica antigua.

buranın yalnızca eski bir fabrika olmamasıydı.

Manteniendo la característica de la sala de oración más antigua

en uzun süre ayakta kalan ibadethane özelliğini korumakla beraber

Veamos si es entre la antigua Roma y nuestros antepasados.

Bir bakalım mı Eski Roma'yla bizim atalarımızın arasındaki

Ellos no tienen nada en común con la generación antigua.

Onların eski nesille hiç ortak yanları yok.

En realidad, este es también el caso en la antigua Roma.

Eski Roma'da da böyledir aslında

En la antigua Roma, la mujer no estaba cerrada en casa

Eski Roma'da kadın eve kapatılmazdı

Es una canción tan antigua que todo el mundo la conoce.

Öylesine eski bir şarkı ki onu herkes bilir.

Han decidido demoler su antigua casa para construir una casa plurifamiliar.

Bir apartman inşa etmek için eski evlerini yıkmaya karar verdiler.

Recientemente salieron a la luz nuevos datos sobre la China antigua.

Son zamanlarda eski Çin hakkında yeni gerçekler gün ışığına çıktı.

La nueva computadora es diez veces más rápida que la antigua.

Yeni bilgisayar, eskisinden on kat daha hızlı.

En caso de separación en la antigua Roma, podría recuperar la propiedad.

Eski Roma'da ayrılık durumunda ise malı geri alabiliyordu

La historia de la China es más antigua que la de Japón.

Çin'in tarihi Japonya'nınkinden daha eskidir.

Tom odia admitir que él es un miembro de la generación antigua.

Tom eski neslin bir üyesi olduğunu itiraf etmekten nefret ediyor.

La lucha era el deporte organizado más popular en la antigua Grecia.

Güreş, Eski Yunan'da en popüler organize spordu.

La fábrica era tan antigua que los dueños pensaron que no valía nada.

Fabrika o kadar eskiydi ki sahipleri fabrikanın değersiz olduğunu düşünüyordu.

Shougongsha es una antigua técnica china para determinar la virginidad de una mujer.

Shougongsha kadının bekaretini test etmek için eski bir Çin tekniğidir.

Los hititas son una de las civilizaciones de época antigua que vivieron en Anatolia.

- Hititler, Anadolu'da yaşamış eski çağ uygarlıklarından bir tanesidir.
- Etiler, Anadolu'da yaşamış antik dönem medeniyetlerinden biridir.

- Soy un poco tradicional, ya sabes.
- Estoy un poco chapado a la antigua, ya sabes.
- Estoy un poco pasado de moda, ya sabes.

Bilirsin, ben biraz eski modayımdır.

- Tom sacó una foto de su antigua cámara con su cámara nueva.
- Tom hizo una foto de su cámara vieja con su cámara nueva.

Tom yeni kamerasıyla eski kamerasının fotoğrafını çekti.

En la antigua Grecia, morir joven se consideraba una "muerte hermosa" porque mueres en tu mejor momento y serás recordado para siempre tal como eras.

Antik Yunan'da genç yaşta ölmek "güzel ölüm" olarak görülürdü, çünkü en güzel çağınızda ölüp hep o hâlinizle hatırlanmış oluyordunuz.