Translation of "Sorrir" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Sorrir" in a sentence and their turkish translations:

- Você deveria sorrir mais.
- Vocês deveriam sorrir mais.

Daha fazla gülmen gerek.

Vi Tom sorrir.

Tom'un gülümsediğini gördüm.

Tom tentou sorrir.

Tom gülümsemeye çalıştı.

Eu tentei sorrir.

Gülümsemeye çalıştım.

Nós devemos sorrir.

Gülümsemeliyiz.

- Tom estava tentando não sorrir.
- Tom tentava não sorrir.

- Tom gülmemeye çalıştı.
- Tom gülmemeye çalışıyordu.

Precisamos de sorrir frequentemente.

Bizim sık sık gülümsemeye ihtiyacımız var.

Tom parou de sorrir.

Tom gülümsemeyi durdurdu.

Sorrir me faz feliz.

- Gülmek beni mutlu eder.
- Gülmek beni mutlu ediyor.

Quero te fazer sorrir.

Ben seni gülümsetmek istiyorum.

Ela o viu sorrir.

Onun gülümsemesini gördü.

Tom estava tentando não sorrir.

Tom gülümsememeye çalışıyordu.

Eu nunca a vi sorrir.

Onun güldüğünü hiç görmedim.

Tom tentou fazer Maria sorrir.

Tom Mary'yi güldürmeye çalıştı.

Tom nunca viu Maria sorrir.

Tom asla Mary'yi gülerken görmedi.

- O Tom tentou sorrir, mas não conseguiu.
- Tom tentou mas não conseguiu sorrir.

Tom gülümsemeye çalıştı, ama yapamadı.

Eu não posso sorrir sem você.

Ben sensiz gülemiyorum.

Tom sabe como fazer Maria sorrir.

Tom Mary'yi nasıl güldüreceğini biliyor.

Eu não pude deixar de sorrir.

Gülümsemekten başka çarem yoktu.

Tom não conseguia parar de sorrir.

- Tom gülmeden edemedi.
- Tom gülümsemeden edemedi.

O Tom tentou sorrir, mas não conseguiu.

Tom başarısızca gülümsemeye çabaladı.

Dançar é sorrir com o corpo todo!

Dans etmek tüm bedenle gülümsemektir!

Vamos lembrar daqueles dias e sorrir um pouco

o günleri hatırlayıp birazcık gülümseyelim

Tom viu a Mary sorrir para o John.

Tom Mary'nin John'a gülümsediğini gördü.

Tudo o que você tem que fazer é sorrir.

Bütün yapman gereken gülümsemek.

Tom estava cansado demais até para sorrir para Mary.

Tom Mary'ye gülümseyemeyecek kadar çok yorgundu.

Agora vamos lembrar daqueles dias. Porque é hora de sorrir

şimdi haydi hatırlayalım o günleri. Çünkü artık gülümseme zamanı

Eu ainda amo a sua maneira de sorrir para mim.

Hâlâ bana tebessüm etme tarzını seviyorum.

O Tom e a Mary não podiam deixar de sorrir um para o outro.

Tom ve Mary birbirlerine gülümsemekten kendilerini alamadılar.

- O sorriso não lhe deixava o rosto.
- Ele não parava de sorrir.
- Ele sorria sem parar.

Gülmeyi durduramadı.