Translation of "Força" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Força" in a sentence and their turkish translations:

Vamos, força. Vamos!

Hadi, uyum sağlayın. Hadi!

Silêncio é força.

Sessizlikte kuvvet vardır.

- Que a Força esteja convosco!
- Que a Força esteja contigo!
- Que a Força esteja com você!

Güç seninle olsun!

Também mostra sua força

aynı zamanda kuvvetini de gösteriyor

Estou na força aérea.

Hava kuvvetlerindeyim.

O silêncio tem força.

Sessizliğin gücü vardır.

- Qual é sua maior força?
- Qual é a tua maior força?

Senin en büyük gücün nedir?

Ele não tem mais força.

Onun daha fazla gücü yok.

Não subestime a minha força.

Gücümü küçümseme.

Você tem força de vontade.

İraden var.

Me alistei na força aérea.

Ben Hava Kuvvetlerine kaydoldum.

União é a nossa força!

Birlik gücümüzdür!

Piso com força. Encho o buraco.

Aşağı itelim. Dolduralım.

Certo, então vamos a isto! Força.

Pekâlâ. Hadi başlayalım! Hadi bakalım.

Mas a força é todo ano

fakat gücü her yıl

Nós nos orgulhamos de nossa força.

Gücümüzle gurur duyduk.

O argumento não tem nenhuma força.

Tartışma inandırıcı değil.

- A energia acabou.
- A força caiu.

Elektrik kesildi.

Para mim, a força vem dos três pilares. A minha força vem da minha família,

Benim için her zaman üç şey vardır. Ailemden güç alırım.

Porque a força das mulheres latinas é admirável. Porque a força das mulheres latinas é admirável.

Çünkü Latin kadınlarının gücü hayranlık vericidir. Çünkü Latin kadınlarının gücü hayranlık vericidir.

- A capacidade de mostrar fraqueza é uma força.
- A habilidade de mostrar fraqueza é uma força.

Zayıflığı gösterme yeteneği bir güçtür.

Qual dos alimentos nos dará mais força?

peki sizce hangi atıştırmalık bize güç verir?

A força do vento está a aumentar.

Rüzgâr şiddetini iyice arttırıyor.

A sua força gravítica combinada cria marés

Hepsinin çekim gücü birleşince en güçlü gelgitler oluşur.

Então, perde peso e perde muita força.

Bu yüzden kilo veriyor ve muazzam bir güç kaybına uğruyor.

Ele não tem força para dizer algo.

Onun herhangi bir şey söyleyecek gücü yok.

Jim chutou a bola com muita força.

Jim topa çok sert vurdu.

Na verdade, isso foi uma demonstração de força

aslında tam olarak bu bir güç gösterisiydi

O estado não disse força ensinar esses professores

devlet zorla o öğretmenlere ders verin demedi

Porque cada planeta tem sua própria força gravitacional

her gezegenin kendine ait bir çekim kuvveti olduğu için

As árvores foram arrancadas pela força da tempestade.

Ağaçlar fırtına nedeniyle kökünden söküldü.

Ele levantou o baú para exibir sua força.

O, gücünü göstermek için bağajı kaldırdı.

Causada pela força gravitacional dos planetas em que está.

içerisinde bulunduğu gezegenlerin çekim kuvvetinden kaynaklı

Faça essas pessoas assistirem a este vídeo à força

Siz o insanlara bu videoyu zorla izlettirin

- Você deve estudar muito.
- Você deve estudar com força.

Sıkı çalışmalısınız.

O carro de Tom tem 100 cavalos de força.

Tom'un arabasının 100 beygir gücü var.

- Não subestime meu poder.
- Não subestime a minha força.

Gücümü küçümseme.

Uma característica importante do aço é a sua força.

Çeliğin önemli bir özelliği onun gücüdür.

Um povo sem conhecimento é um povo sem força!

Bilgisiz bir millet güçsüz bir millettir.

Guerra é paz. Liberdade é escravidão. Ignorância é força.

Savaş barıştır. Özgürlük köleliktir. Cahillik güçtür.

E, agora, a ravina força-nos a mudar de rota,

Ve şimdi de, kanyon bizi rotamızı değiştirmeye zorluyor

Eu sei que tudo isso força nosso cérebro um pouco

Bütün bunlar biraz beynimizi zorluyor biliyorum

A minha força muscular enfraqueceu por falta de exercício físico.

Egzersiz eksikliğinden kas gücüm zayıfladı.

Os alemães atacaram então a força inglesa pelo lado direito.

Almanlar daha sonra sağ tarafta İngiliz kuvvetlerine saldırdılar.

No judô, a técnica é mais importante que a força.

Judoda teknik, güçten daha önemlidir.

Deu o amor a ele a força de um leão.

Aşk ona bir aslan gücünü verdi.

Temos de olhar em frente e usar a força das pernas...

İleriye bakmaya odaklanmalı ve bacak gücünüzü kullanarak...

Então eles estavam realmente enfrentando uma força blindada sem sua armadura.

Yani zırhları olmayan bir zırhlı kuvvetle karşı karşıyaydılar.

Não me meta em camisa de força, porque não estou louco.

Beni deli gömleğine koyma, çünkü deli değilim.

Estas rochas são mesmo escorregadias! Estou ficar sem força para continuar agarrado.

Bu kayalar aşırı kaygan! Buraya tutunurken gücüm tükeniyor.

De lá para a área formada pelas linhas de força entrando novamente

oradan tekrar içeriye giren kuvvet çizgilerinin oluşturduğu alana

Alguns batalhões de infantaria conseguiam reunir apenas um terço de sua força.

Bazı piyade taburları sadece toplanabilir güçlerinin üçte biri.

Foi emocionante, em criança, viver literalmente na força daquele gigantesco Oceano Atlântico.

Bir çocuk olarak devasa Atlantik Okyanusu'nun gücüyle yaşamak inanılmaz heyecanlıydı.

A polícia foi acusada de usar força excessiva ao prender os manifestantes.

Polis, göstericileri tutuklarken aşırı güç kullandığı gerekçesiyle suçlandı.

A biruta serve para indicar a direção e a força do vento.

Rüzgâr ölçer rüzgarın yön ve gücünü göstermek için kullanılır.

E se há um ambiente onde precisamos de ter força, é na selva.

Doğada gücünüze ihtiyaç duyduğunuz bir yer varsa orası kesinlikle ormandır.

Ainda não têm a capacidade nem a força para sobreviver sem a progenitora.

anneleri olmadan hayatta kalacak yetenek veya güce henüz sahip değiller.

A força gravítica da Lua... ... tem intensidade suficiente para atrair os nossos oceanos.

...Ay'ın çekim gücü... ...okyanuslarımızı kendine çekecek kadar güçlü.

A gravidade é a força natural pela qual objetos atraem uns aos outros.

Yerçekimi, nesnelerin birbirine çekildiği doğal güçtür.

- O vento está soprando muito fortemente.
- O vento está soprando com muita força.

Rüzgar çok sert esiyor.

Mas alturas como esta também me fazem perguntar de onde me vem a força.

Ama bilirsiniz, böyle zamanlarda gücümü nereden aldığımı da düşünürüm.

Nosso exemplo aqui tem 605 homens, uma força típica para um batalhão em campanha.

Bizim örneğimiz 605 kişilik standart güçte sefer taburu.

Na manhã seguinte, ele marchou sobre o general Osten-Sacken. força perto de Montmirail.

Ertesi sabah General Osten-Sacken'in üzerine yürüdü Montmirail yakın kuvvet.

- A força da água gira a roda.
- A energia hidráulica faz girar a roda.

Çarkı su gücü çeviriyor.

E ele apanhou-me no trícep com força e até mordeu o osso, na verdade.

arka kolumun büyük kısmını ve biraz da kemiği kavradı.

- Não se convence ninguém pela força.
- A violência não deve ser usada para convencer ninguém.

Kişi şiddetle ikna olmaz

O problema da batalha de Stamford Bridge é que Harald Hardrada e sua força de invasão

Stamford Bridge muharebesi ile ilgili olan şey, Harald Hardrada ve onun işgal gücü

- Não subestime a sua própria força.
- Não subestimem suas próprias forças.
- Não subestimeis vossas próprias forças.

Kendi gücünü küçümseme.

E você não pode deixar de pensar que se eles estivessem com força total, eles teriam vencido.

Ve tam güçte olsalardı, kazanacaklarını düşünmeden duramazsın.

A fêmea pesa 20 % mais do que ele, por isso, tem de usar toda a força para a dominar.

Dişi, kendisinden yüzde 20 daha ağır olduğundan onu zapt etmek için var gücünü kullanmalıdır.

Os ursos-polares usam a sua força imensa para quebrar o gelo. Mas pelo menos dois terços das caçadas fracassam.

Kutup ayıları muazzam güçlerini kullanarak yüzeyde delik açabilir. Fakat avların en az üçte ikisi hüsranla sonuçlanır.