Translation of "Fazia" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Fazia" in a sentence and their turkish translations:

- Tom fazia isso todos os dias.
- Tom fazia isso diariamente.

Tom onu her gün yapar.

Felizmente, fazia bom tempo.

Neyse ki, hava iyiydi.

Eu não fazia ideia.

Hiçbir ipucum yoktu.

Tom nunca fazia isso.

Tom asla onu yapmazdı.

Essa noite fazia muito frio.

Gece hava çok soğuktu.

Esta manhã fazia muito frio.

- Bu sabah hava çok soğuktu.
- Bu sabah çok soğuktu.

Pela manhã fazia muito frio.

Sabahleyin hava çok soğuktu.

Estava ensolarado e fazia calor.

Hava güneşli ve sıcaktı.

Era assim que eu fazia.

Onu yaptığım tarz budur.

Era verão e fazia calor.

Mevsim Yaz'dı ve hava sıcaktı.

Portanto, não fazia sentido para mim

Yani bana çok mantıklı gelmedi

Quanto mais ascendíamos, mais frio fazia.

Ne kadar yükseğe gittiysek o kadar soğuk oldu.

O sol brilhava, mas fazia frio.

Güneş parlıyordu, yine de hava soğuktu.

Eu fazia isso o tempo todo.

Bunu her zaman yapardım.

Jorge fazia negócios como seu pai.

George babası ile aynı şekilde iş yaptı.

- Estava muito quente.
- Fazia muito calor.

Çok sıcaktı.

- Fazia calor ontem?
- Estava quente ontem?

Dün sıcak mıydı?

às vezes nos fazia rir na tela

ekranda bazen de güldürüyordu bizi

Fazia tempo mesmo que não nos víamos.

Son karşılaştığımızdan beri oldukça uzun zaman oldu.

Fazia calor, então eu liguei o ventilador.

Hava sıcaktı, bu yüzden fanı açtım.

Eu fazia isso, mas não faço mais.

Bunu yapardım ama artık yapmıyorum.

Como fazia muito calor, fomos nos banhar.

O kadar sıcaktı ki yüzmeye gittik.

A hipótese de sequestro não fazia sentido.

Kaçırma senaryosu hiç mantıklı değildi.

- A noite estava fria.
- De noite fazia frio.
- Durante a noite fazia frio.
- As noites eram frias.

Gece soğuktu.

Tom não fazia ideia do que estava fazendo.

Tom'un ne yaptığı hakkında herhangi bir fikri yoktu.

Eu adormeci enquanto fazia minha lição de casa.

Ev ödevimi yaparken uyuyakaldım.

- Tom fez a diferença.
- Tom fazia a diferença.

Tom bir fark yarattı.

- Tom não fez isso.
- Tom não fazia isso.

Tom onu yapmadı.

Tom não fazia ideia de quando Mary chegaria.

Tom'un Mary'nin ne zaman varacağı hakkında fikri yoktu.

Tom não fazia ideia que Maria estava doente.

Tom'un Mary'nin hasta olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.

- Eu não fazia ideia de que você ainda estava vivo.
- Eu não fazia ideia de que você ainda estava viva.

Hâlâ hayatta olduğun konusunda hiçbir fikrim yoktu.

A ditadura uruguaia fazia parte da chamada "Operação Condor",

Uruguay'daki diktatörlük "Cóndor Planı"nın parçasıydı.

E depois... ... trabalhei num departamento que fazia documentos falsos.

Sonra... Sahte evrak hazırlayan bir serviste çalışıyordum,

Cada carro que passava fazia uma nuvem de poeira.

Her geçen araba bir toz bulutu kaldırdı.

Eu não fazia ideia de que Tom era médico.

Tom'un bir doktor olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu.

Tom não fazia ideia de que eu estaria aqui.

Tom'un burada olacağıma dair hiçbir fikri yoktu.

Sinto saudade das paellas que a minha avó fazia.

Anneannemin benim için yaptığı paellaları özlüyorum.

Fazia parte da equipe o patologista forense Fadil Sadiq.

Ekip, adli patolog Fadıl Sadık'ı da içeriyordu.

Tom não fazia ideia de onde a Mary estava.

Tom'un, Mary'nin nerede olduğu hakkında herhangi bir fikri yoktu.

Ele estava tão bêbado que sua explicação não fazia sentido.

O, o kadar sarhoştu ki onun açıklaması mantıklı gelmedi.

Eu não fazia ideia que o Tom era tão forte.

Tom'un bu kadar güçlü olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Eu não fazia ideia de que você sabia falar francês.

- Fransızca konuşabildiğin hakkında hiçbir fikrim yoktu.
- Fransızca konuşabildiğine dair hiçbir fikrim yoktu.

Tom disse a Mary o que John fazia da vida.

Tom Mary'ye John'un geçinmek için ne yaptığını söyledi.

Tom começou a falar sobre o que fazia para viver.

Tom geçimini sağlamak için ne yaptığı hakkında konuşmaya başladı.

Maria fazia o papel de uma amazona de seios grandes.

Mary'nin karakteri dolgun bir amazondu.

Muitas vezes ele ia pescar aos domingos, quando fazia bom tempo.

O, hava güzel olduğunda sık sık balık tutmaya gitti.

Tom achou que o que Mary escreveu não fazia nenhum sentido.

Tom Mary'nin yazdığı şeyin mantıklı olmadığını düşündü.

- O que ela fazia aqui?
- O que ela estava fazendo aqui?

Burada ne yapıyordu?

- O que ele fazia aqui?
- O que ele estava fazendo aqui?

O burada ne yapıyordu?

A mamãe ficou no carro enquanto o papai fazia as compras.

Babam alışveriş yaparken annem arabada kaldı.

Fazia uma semana que minha vó estava doente quando eu visitei ela.

Ben onu ziyaret ettiğimde büyükannem bir haftadır hastaydı.

- Tom contou para a Mary o que o John fez.
- Tom contou para a Mary o que o John fazia.
- Tom disse a Mary o que John fazia.

Tom John'un ne yaptığını Mary'ye söyledi.

De fato, fazia tempo desde a última vez que eu o tinha visto.

Aslında, seni gördüğümden beri uzun zaman oldu.

Eu não fazia ideia de que Tom iria deixar para mim suas posses.

Tom'un gayrimenkulunu bana bırakacağı konusunda bir fikrim yoktu.

- O Tom disse que fazia muito frio.
- O Tom disse que estava muito frio.

Tom havanın çok soğuk olduğunu söyledi.

Quando pequeno, minha mãe fazia com que eu comesse tudo que estivesse no meu prato.

Ben bir çocukken, annem bana tabağımdaki her şeyi yedirirdi.

- Se eu fosse você, não faria tal coisa.
- Se fosse eu, não faria uma coisa dessas.
- Se fosse eu, não fazia uma coisa dessas.
- No teu lugar, não faria uma coisa dessas.
- No teu lugar, não fazia uma coisa dessas.
- No seu lugar, não faria uma coisa dessas.
- No seu lugar, não fazia uma coisa dessas.

Yerinde olsam böyle bir şey yapmazdım.

- Eu não fazia ideia de que você trabalhava aqui.
- Eu não tinha ideia de que você trabalhava aqui.

Burada çalıştığına dair hiçbir fikrim yoktu.

- Eu não imaginava que você soubesse falar francês.
- Eu não fazia ideia de que você sabia falar francês.

- Fransızca konuşabildiğin hakkında hiçbir fikrim yoktu.
- Fransızca konuşabildiğine dair hiçbir fikrim yoktu.

- O pintor de paisagens fazia alguns retoques no quadro.
- O pintor de paisagens fez alguns retoques no quadro.

Manzara ressamı resme bazı rötuşlar yaptı.

- Eu não tinha ideia de que você podia falar francês tão bem.
- Eu não fazia ideia de que você podia falar francês tão bem.

Fransızcayı çok iyi konuşabildiğin konusunda herhangi bir fikrim yoktu.

- Tom disse que não o fez.
- Tom disse que não fez isso.
- Tom disse que ele não fez isso.
- Tom disse que ele não fazia isso.

Tom bunu yapmadığını söyledi.