Translation of "Davanti" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Davanti" in a sentence and their turkish translations:

- Guarda davanti.
- Guardate davanti.
- Guardi davanti.

Önüne bak.

- Cosa riesci a vedere davanti?
- Cosa riesce a vedere davanti?
- Cosa riuscite a vedere davanti?

İlerde ne görebiliyorsun?

- Abbiamo davanti molte difficoltà.
- Noi abbiamo davanti molte difficoltà.

Önümüzde birçok zorluklar var.

Guarda là davanti.

Bakın, burada.

- Guarda davanti a te, per favore.
- Guarda davanti a te, per piacere.
- Guardi davanti a sé, per favore.
- Guardi davanti a sé, per piacere.
- Guardate davanti a voi, per favore.
- Guardate davanti a voi, per piacere.

Bekleyin, lütfen.

- Tom è passato davanti senza fermarsi.
- Tom è passato davanti.

Tom geçti.

- Sono passato davanti a loro correndo.
- Sono passata davanti a loro correndo.
- Passai davanti a loro correndo.

Ben koşarak onları geçtim.

- Mi è passato davanti senza guardarmi.
- Mi passò davanti senza guardarmi.

- Bana bakmadan geçti.
- O, bana bakmadan geçti.

- Tom è saltato davanti all'intera fila.
- Tom saltò davanti all'intera fila.

Tom kuyruktakilerin önüne geçti.

Parcheggio davanti alla fattoria.

Çiftliğin önüne park ediyorum.

Tom si siederà davanti.

- Tom önde oturacak.
- Tom öne oturacak.

- Un SUV nero si fermò davanti all'hotel.
- Un SUV nero si è fermato davanti all'hotel.
- Un SUV nero si fermò davanti all'albergo.
- Un SUV nero si è fermato davanti all'albergo.

Siyah bir SUV otelin önünde durdu.

- Improvvisamente un orso apparve davanti a noi.
- Improvvisamente un orso è apparso davanti a noi.
- All'improvviso un orso è apparso davanti a noi.
- All'improvviso un orso apparve davanti a noi.

- Aniden önümüzde bir ayı göründü.
- Aniden karşımıza bir ayı çıktı.

Non vedo che c'è davanti!

İleriyi göremiyorum!

C'è una luce là davanti.

Bakın, ileride ışık var.

Vedo Bear davanti a noi.

Bear'ı önümüzde görüyorum.

Lui è davanti alla porta.

- O, kapının önünde.
- O kapının önünde.

- Abbiamo un sacco di lavoro davanti a noi.
- Abbiamo molto lavoro davanti a noi.

Önümüzde bir sürü işimiz var.

- L'auto ti sta aspettando davanti al portone.
- La macchina ti sta aspettando davanti all'ingresso.

Araba, kapının önünde bekliyor.

C'è uno smottamento lì davanti. Attenzione.

Burada bir çukur var. Çok dikkat et.

Ci siamo incontrati davanti alla scuola.

Biz okulun önünde buluştuk.

Tutti sono uguali davanti alla legge.

Hukuk önünde herkes eşittir.

Davanti a me c'è un dilemma.

Ben bir ikilemle karşı karşıyayım.

- Abbiamo parlato davanti a una tazza di caffè.
- Noi abbiamo parlato davanti a una tazza di caffè.

Bir fincan kahve içerken sohbet ettik.

Quando vedete un piano davanti a voi

İstediğin şeye ulaşmak konusunda

Soluzione semplice: vai davanti a un muro,

Çözüm basit: duvara doğru git,

Stai tutto il tempo davanti alla TV.

Sürekli televizyon izliyorsun.

Abbiamo una settimana movimentata davanti a noi.

Önümüzde yoğun bir haftamız var.

Abbiamo una serata movimentata davanti a noi.

Önümüzde yoğun bir akşamımız var.

Abbiamo una lunga giornata davanti a noi.

Önümüzde uzun bir günümüz var.

Abbiamo un giardino davanti alla nostra casa.

Evimizin önünde bir bahçemiz var.

Tom passa troppo tempo davanti al computer.

Tom bilgisayarın başında çok fazla zaman geçiriyor.

Incontrerò Tom alle 2.30 davanti alla stazione.

2.30'da istasyonun önünde Tom'la buluşacağım.

Perché non parliamo davanti a un caffè?

Neden kahve içip konuşmuyoruz?

C'è un ciliegio davanti a casa mia.

Evimin önünde bir kiraz ağacı var.

Abbiamo un lungo viaggio davanti a noi.

Önümüzde uzun bir yolculuk var.

Non startene impalato davanti al computer, devi decidere.

Bilgisayarın başında öylece oturmayın, bir karar vermelisiniz.

Non startene impalato davanti al computer. Devi decidere.

Bilgisayarın başında öylece oturmayın. Bir karar vermelisiniz.

Tom era seduto due file davanti a me.

Tom iki sıra önümde oturdu.

Tutti gli uomini sono uguali davanti a Dio.

Allah önünde bütün insanlar eşittir.

Si stava spazzolando i capelli davanti allo specchio.

Bir aynanın önünde saçını fırçalıyordu.

Tom sedeva da solo, guardando davanti a sé.

- Tom tam karşıda bakarken tek başına oturuyordu.
- Tom dosdoğru bakarken tek başına oturuyordu.

Lavo la macchina davanti casa senza alcun problema.

Hiç sorun olmadan evin önünde arabamı yıkarım.

Guarda, c'è un intero muro di falasco, qua davanti.

Bakın, önümüzde uzun otlardan oluşan bir duvar duruyor.

Speriamo che il relitto si trovi davanti a noi.

Umalım da enkaz ileride bir yerde olsun.

Sarebbe fantastico avere un giardino zen davanti a casa!

Evin önünde bir zen bahçesi olması harika olurdu!

C'è un furgone rosso parcheggiato davanti a casa tua.

Evinin önüne park etmiş kırmızı bir kamyonet var.

Tom si è tolto le scarpe davanti alla porta.

Tom ayakkabılarını kapıda çıkardı.

E potete già vedere un futuro brillante davanti a noi.

Ve burada geleceğin getireceklerinin ışığını şimdiden görüyorsun.

Sta' attento. È pericoloso se non sai cosa c'è davanti.

bu işin tehlikesi ileride ne olduğunu bilmemektir.

Non perdere tempo davanti al computer, è ora di decidere.

Bilgisayarınızın başında öylece oturmayın, karar verme zamanı.

Metterai un puntino davanti ai nomi degli studenti più bravi?

Başarılı öğrencilerin isimlerinden önce bir nokta koyar mısın?

Tom non voleva che Mary lo baciasse davanti a tutti.

Tom herkesin içinde Mary'nin kendisini öpmesini istemiyor.

C'era una folla di studenti in attesa davanti alla biblioteca.

Kütüphanenin önünde bekleyen bir sürü öğrenci vardı.

È tutto il giorno che Tom è davanti al computer.

Tom bütün gün bilgisayarının önünde oturuyor.

I bambini non devono passare troppo tempo davanti agli schermi.

Çocuklar ekran başında çok fazla zaman geçirmemeli.

Bel colpo. Ben fatto. C'è della luce là davanti, la vedi?

İyi bir buluş oldu. Aferin size. Bakın, burada biraz ışık var, gördünüz mü?

Tom era in piedi davanti alla porta della stanza degli ospiti.

Tom misafir odası kapısının önünde duruyordu.

Un immenso rischieramento come questo, proprio davanti al nemico, era altamente rischioso.

Bunun gibi düşmanın tam önünde gerçekleştirilen bir yeniden konuşlandırma yüksek riskliydi

- Ci saranno sempre cose che non imparerò mai, non ho l'eternità davanti a me!
- Ci saranno sempre delle cose che non imparerò mai, non ho l'eternità davanti a me!

Her zaman asla öğrenemeyeceğim şeyler olacaktır, benim önümde sonsuzluğum yok.

Il sentiero davanti a noi sarà pieno di ostacoli e richiederà decisioni difficili.

ilerideki güzergâh da zor kararlar almayı gerektiren engellerle dolu olacak demektir.

- C'è un giardino di fronte alla casa.
- C'è un giardino davanti alla casa.

Evin önünde bir bahçe vardır.

- Davanti all'università ci sono alcune librerie.
- Di fronte all'università ci sono alcune librerie.

Üniversitenin önünde bazı kitapçılar var.

Adesso che sei giovane dovresti viaggiare invece di passare il tempo davanti al computer.

Gençken bilgisayarın önünde zaman harcamak yerine seyahat etmelisin.

- La questione di fronte a noi è urgente.
- La questione davanti a noi è urgente.

Önümüzdeki sorun acil bir sorundur.

Baciare il proprio coniuge davanti a tutti è considerato un comportamento normale in alcuni paesi.

Herkesin önünde birinin eşini öpmek bazı ülkelerde normal bir davranış olarak düşünülmektedir.

- Tutti gli uomini sono uguali secondo la legge.
- Tutti gli uomini sono uguali davanti alla legge.

Yasalar önünde bütün insanlar eşittir.

- Non bisogna mettere il carro davanti ai buoi.
- Non si può cominciare la casa dal tetto.

Koşmadan önce yürümelisin.

Odio i politici del mondo che mettono gli interessi personali davanti a quelli del loro Paese.

Dünyada kişisel çıkarlarını milli çıkarlardan önde tutan politikacılardan nefret ediyorum.

Suchet ha trovato il batterista che aveva scatenato il panico e lo ha fatto sparare davanti a tutto il

Suchet paniği başlatan davulcuyu buldu ve onu tüm

- Ti aspettano davanti alla porta.
- Vi aspettano di fronte alla porta.
- La aspettano di fronte alla porta.
- Ti stanno aspettando di fronte alla porta.
- Vi stanno aspettando di fronte alla porta.
- La stanno aspettando di fronte alla porta.

- Kapının önünde senin için bekliyorlar.
- Kapının önünde seni bekliyorlar.