Translation of "Leihen" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Leihen" in a sentence and their turkish translations:

- Könntest du mir dreitausend Dollar leihen?
- Könnten Sie mir dreitausend Dollar leihen?
- Könntet ihr mir dreitausend Dollar leihen?

Bana üç bin dolar ödünç verir misin?

- Du darfst dir meinen Wagen leihen.
- Sie dürfen sich meinen Wagen leihen.
- Ihr dürft euch meinen Wagen leihen.

- Sen arabamı ödünç alabilirsin.
- Arabamı ödünç alabilirsiniz.

- Kannst du mir fünfhundert Yen leihen?
- Könntest du mir fünfhundert Yen leihen?

500 Yen ödünç verebilir misiniz?

- Könntest du mir einen Stift leihen?
- Könnten Sie mir einen Stift leihen?

Bana bir kurşun kalem ödünç verir misin?

Ich muss mir Geld leihen.

Biraz para ödünç almak zorundayım.

Ich werde es dir leihen.

Onu sana ödünç vereceğim.

Kannst du mir deins leihen?

Bana seninkini ödünç verebilir misin?

Tom will sich Geld leihen.

Tom bir miktar borç para istiyor.

- Könntest du mir bitte eine Heftmaschine leihen?
- Könntest du mir bitte einen Hefter leihen?

Bana bir zımba ödünç verir misin?

- Tom möchte erneut Geld von mir leihen.
- Tom möchte wieder Geld von mir leihen.

Tom benden tekrar ödünç para almak istiyor.

Kannst du mir 10 000 Yen leihen?

Bana 10,000 yen ödünç verebilir misin?

Würdest du mir deinen Schreibstift leihen?

Bana dolma kalemini ödünç verir misin?

Würdest du mir dein Messer leihen?

Bıçağını bana ödünç verir misin?

Lass uns dort ein Fahrrad leihen.

Orada bir bisiklet kiralayalım.

Sie wird dir ein Buch leihen.

O sana bir kitap gönderecek.

Wir leihen uns Deutschwörterbücher vom Pfirsichbäumchen.

Biz Pfirsichbaeumchen'den Almanca sözlükleri ödünç alırız.

Sie leihen sich Zeitschriften von Taninna.

Onlar Taninna'dan dergiler ödünç aldılar.

Ich werde dir dieses Wörterbuch leihen.

Sana bu sözlüğü ödünç vereceğim.

Kann ich mir deinen Computer leihen?

Bilgisayarınızı ödünç alabilir miyim?

Könntest du mir dein Fahrrad leihen?

Bana bisikletini ödünç verir misin?

Tom musste sich einen Wagen leihen.

Tom bir araba kiralamak zorunda kaldı.

Kannst du mir fünfhundert Yen leihen?

500 Yen ödünç verebilir misiniz?

Kann ich mir 30 Dollar leihen?

30 dolar borç alabilir miyim?

Du solltest Tom kein Geld leihen.

Sen Tom'a hiç ödünç para vermemelisin.

Kannst du mir etwas Geld leihen?

Bana biraz ödünç para verir misin?

Kannst du mir dein Wörterbuch leihen?

Bana sözlüğünü ödünç verebilir misin?

Tom würde ich nie Geld leihen.

Tom'a hiç ödünç para vermezdim.

Bitte leihen Sie mir diesen Stift.

Lütfen bu kalemi bana ödünç ver.

Ich kann dir kein Geld leihen.

Sana hiç ödünç para veremem.

Würdest du mir deinen Stift leihen?

Bana kalemini ödünç verir misin?

Würdest du mir dein Fahrrad leihen?

Bana bisikletini ödünç verir misin?

Würdest du mir dein Wörterbuch leihen?

Sözlüğünüzü bana ödünç verir misiniz?

Kann ich mir dein Auto leihen?

Arabanı ödünç alabilir miyim?

- Kann ich mir heute Abend dein Auto leihen?
- Kann ich mir heute Abend euer Auto leihen?
- Kann ich mir heute Abend Ihr Auto leihen?

Arabanı bu akşam ödünç alabilir miyim?

Würdest du mir ein bisschen Geld leihen?

Lütfen bana biraz para ödünç verir misin?

Kannst du mir bitte dein Buch leihen?

Kitabını bana ödünç verebilir misin, lütfen ?

Ich erbot mich, ihr Geld zu leihen.

Ona ödünç para vermeyi önerdim.

Ich bat ihn, mir Geld zu leihen.

Ondan bana biraz ödünç para vermesini rica ettim.

Tom kann Maria jetzt kein Geld leihen.

Tom şu anda Mary'ye hiç borç para veremez.

Wo kann ich ein Halloween-Kostüm leihen?

Nerede bir Cadılar bayramı kostümü kiralayabilirim?

Du darfst dir gerne meinen Wagen leihen.

Arabamı ödünç alabilirsin.

Los, wir leihen Tom eine helfende Hand.

Hepimiz Tom'a yardım edelim.

Meine Mutter musste mir ihre Schlüssel leihen.

Annem bana anahtarlarını ödünç vermek zorunda kaldı.

Wozu musst du dir meinen Wagen leihen?

Ne için arabamı ödünç alman gerekiyor?

- Könnte ich mir diese CD ausborgen?
- Könnte ich mir diese CD leihen?
- Könnte ich diese CD leihen?

Bu CD'yi ödünç alabilir miyim?

- Hast du 5.000 Yen, die du mir leihen könntest?
- Haben Sie 5.000 Yen, die Sie mir leihen könnten?
- Habt ihr 5.000 Yen, die ihr mir leihen könntet?

Bana ödünç verebileceğin 5,000 yen'in var mı?

Ich würde mir gerne circa dreihunderttausend Dollar leihen.

Yaklaşık üç yüz bin dolar ödünç almak istiyorum.

Tom ist bereit, uns dreitausend Dollar zu leihen.

Tom bize üç bin dolar vermek için istekli.

Kann man sich hier irgendwo ein Fahrrad leihen?

Buralarda bisiklet kiralayabileceğim bir yer var mı?

Tom kann sich mein Auto einige Tage leihen.

Tom birkaç günlüğüne arabamı ödünç alabilir.

Du bist doch verrückt, ihm Geld zu leihen.

Onu ödünç para verecek kadar delisin.

Ich kann dir Geld leihen, wenn du möchtest.

İsterseniz biraz para ödünç verebilirim.

- Es wahr sehr nett von dir, ihm etwas Geld zu leihen.
- Es war sehr nett von dir, ihm Geld zu leihen.
- Es war sehr nett von euch, ihm Geld zu leihen.
- Es war sehr nett von Ihnen, ihm Geld zu leihen.

Ona bir miktar ödünç para vermen büyük nezaketti.

- Hat Tom dich schon einmal gebeten, ihm Geld zu leihen?
- Hat Tom Sie schon einmal gebeten, ihm Geld zu leihen?
- Hat Tom euch schon einmal gebeten, ihm Geld zu leihen?

Tom hiç ona ödünç para vermeni istedi mi?

- Wenn Sie etwas Geld brauchen, werde ich Ihnen etwas leihen.
- Wenn du etwas Geld brauchst, werde ich dir etwas leihen.

Paraya ihtiyacınız olursa, size biraz ödünç veririm.

- Wärest du so freundlich, mir dein Buch zu leihen?
- Wären Sie wohl so freundlich und würden mir Ihr Buch leihen?

Kitabını bana ödünç vermeyi lütfeder misin?

- Du kannst dir einen von mir leihen, wenn du willst.
- Du kannst dir eine von mir leihen, wenn du willst.

Eğer istersen, sana bir tane ödünç vereceğim.

Ich brauche eine Tasche. Kannst du mir eine leihen?

Bir çantaya ihtiyacım var. Bir tane ödünç verir misin?

Ich werde dir nur dieses eine Mal Geld leihen.

Sadece bu sefer sana ödünç para vereceğim.

Hättest du einen Brieföffner, den ich mir leihen könnte?

Ödünç alabileceğim bir mektup açacağın var mı?

Ich bin nicht so töricht, ihm Geld zu leihen.

Ona borç verecek kadar aptal değilim.

Meine Schwester bat mich, ihr das Wörterbuch zu leihen.

Kız kardeşim benden sözlüğümü ona ödünç vermemi istedi.

Ich überredete meine Mutter, mir ihr Auto zu leihen.

Arabasını bana ödünç vermesi için annemi ikna ettim.

Tom sagte mir, dass er dreihundert Dollar leihen müsse.

Tom bana 300 dolar borç alması gerektiğini söyledi.

Darf ich mir das Buch da von dir leihen?

Senden o kitabı ödünç alabilir miyim?

Du kannst dir zu jeder Zeit meinen Wagen leihen.

İstediğin zaman arabamı ödünç alabilirsin.

Tom macht es nichts aus, Mary Geld zu leihen.

Tom Mary'ye ödünç para vermeyi umursamaz.

Ich würde dir einige der Bücher meines Bruders leihen.

Sana erkek kardeşimin kitaplarından bazılarını ödünç vereceğim.

Könntest du mir für ein paar Tage dein Fahrrad leihen?

Bisikletini birkaç günlüğüne bana ödünç verebilir misin?

Einem solchen Menschen hättest du das Geld nicht leihen dürfen!

- Öyle bir kişiye ödünç para vermemeliydin.
- Öyle bir insana ödünç para vermemeliydin.

Du kannst dieses Buch leihen, solange du es sauber hältst.

Bu kitabı temiz tuttuğunuz sürece ödünç alabilirsiniz.

- Leihst du mir dein Fahrrad?
- Leihen Sie mir Ihr Fahrrad?

Bisikletinizi bana ödünç verir misiniz?

Hast du ein T-Shirt, das ich mir leihen kann?

Ödünç alabileceğim bir tişörtün var mı?

Jetzt reicht’s – ich werde dir keinen müden Cent mehr leihen!

Bu kadar. Sana daha fazla ödünç para vermiyorum.

Tom hält es für besser, Maria kein Geld zu leihen.

Tom Mary'ye borç para vermemenin daha iyi olduğunu düşünüyor.

Ich kann dir etwas Geld leihen, wenn du es brauchst.

Biraz ihtiyacın varsa sana biraz ödünç para verebilirim.

Ich werde dir das Werkzeug leihen, das du dafür brauchst.

Onu yapmak için ihtiyacın olan araçları sana ödünç vereceğim.

Wir werden das Haus verpfänden, um etwas Geld leihen zu können.

Biraz para ödünç alabilmemiz için evi teminat olarak kullanacağız.

Tom hätte sich von Maria nicht so viel Geld leihen sollen.

Tom Mary'den o kadar çok ödünç para almamalıydı.

Ich werde dir mein Buch leihen, wenn du versprichst, nichts hineinzuschreiben.

Ona bir şey yazmamaya söz verirsen ders kitabımı sana gönderirim.

Kannst du mir dein Handy leihen? Meins hat keinen Saft mehr.

Senin cep telefonunu ödünç alabilir miyim? Benimkinin pili bitmiş.

Ich kann dir kein Geld leihen, weil ich selbst keins habe.

Ben kendim hiç sahip olmadığım için sana ödünç para veremiyorum.

- Tut mir leid, aber ich kann dir mein Auto nächstes Wochenende nicht leihen.
- Tut mir leid, aber ich kann euch mein Auto nächstes Wochenende nicht leihen.
- Tut mir leid, aber ich kann Ihnen mein Auto nächstes Wochenende nicht leihen.

Üzgünüm fakat gelecek hafta sana arabamı ödünç veremem.

- Ich werde dir das Buch ausleihen.
- Ich werde dir dieses Buch leihen.

Ben bu kitabı size ödünç vereceğim.

Tom musste sich Geld von Maria leihen, um seine Miete zu bezahlen.

Tom kirasını ödemek için Mary'den ödünç para almak zorundaydı.

- Darf ich mir Ihren Bleistift ausleihen?
- Darf ich mir deinen Bleistift leihen?

Kurşun kalemini ödünç alabilir miyim?

- Darf ich mir deine Kopfhörer leihen?
- Darf ich mir deine Kopfhörer borgen?

Senin kulaklıklarını ödünç alabilir miyim?

Wenn du dir ein paar meiner Klamotten leihen möchtest, dann frag erst.

Giysilerimden bazılarını ödünç almak istiyorsam, önce iste.

Yoshiki war knapp bei Kasse und bat Gorō, ihm 20 000 Yen zu leihen.

Yoshiki meteliksizdi ve Goro'nun ona 20.000 yen ödünç vermesini istedi.

„Tom, könntest du mir dein elektronisches Wörterbuch leihen?“ – „Ja, gern. Hier, bitte!“ – „Danke!“

"Tom, bana elektronik sözlüğünü ödünç verir misin?" "Evet, sorun yok. Buyur bakalım." "Teşekkür ederim."

Wann immer du dir mein Auto leihen möchtest, brauchst du nur zu fragen.

Arabamı ödünç almak istediğin zaman yapman gereken tek şey istemektir.

Ich frage mich, ob du mir dein Auto für ein paar Tage leihen würdest.

Birkaç günlüğüne arabanı bana ödünç vermenin bir sakıncası olup olmadığını merak ediyorum.

Ich habe nicht den Mut, meinen Chef zu bitten, mir seinen Wagen zu leihen.

Patronumdan arabasını bana ödünç vermesini istemeye cesaretim yok.

- Ich kann euch das Buch nicht ausleihen.
- Ich kann dir dieses Buch nicht leihen.

Sana bu kitabı ödünç veremem.