Translation of "Brachte" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Brachte" in a sentence and their turkish translations:

Er brachte ihr Schokolade.

O ona çikolata getirdi.

Das brachte uns zusammen.

Bizi bir araya getiren bu.

Tom brachte Maria Saft.

Tom Mary'ye biraz meyve suyu getirdi.

Tom brachte den Müll raus.

Tom çöpü dışarı çıkardı.

Sie brachte eine gute Nachricht.

O iyi haberle geldi.

Das brachte mich zum Lachen.

O beni güldürdü.

Ich brachte sie zum Weinen.

Onu ağlattım.

Ich brachte ihn zum Weinen.

Onu ağlattım.

Er brachte sie zum Weinen.

Onu ağlattı.

Ich brachte sie ins Krankenhaus.

Ben onu hastaneye götürdüm.

Tom brachte Maria ins Krankenhaus.

Tom, Mary'yi hastaneye götürdü.

Tom brachte Maria zum Fahrstuhl.

Tom Mary'ye asansöre kadar eşlik etti.

Er brachte ihn zum Weinen.

Onu ağlattı.

Tom brachte mich zum Lächeln.

Tom beni gülümsetti.

Er brachte mich zum Lächeln.

Beni güldürdü.

Das brachte sie zum Lächeln.

Bu onun yüzüne bir gülümseme getirdi.

Das brachte ihn zum Lächeln.

Bu onun yüzüne bir gülümseme getirdi.

Er brachte mich zum Weinen.

- O, beni ağlattı.
- Beni ağlattı.

Sie brachte mich zum Weinen.

- O, beni ağlattı.
- Beni ağlattı.

Sie brachte sie zum Weinen.

Onu ağlattı.

Tom brachte Maria zur Schule.

Tom Mary'yi okula götürdü.

Tom brachte mich zum Weinen.

Tom beni ağlattı.

Tom brachte seinen Gästen Getränke.

Tom konuklarına biraz içecek getirdi.

Tom brachte Maria zur Haustür.

Tom ön kapıya kadar Mary'yle yürüdü.

Tom brachte Maria zum Lachen.

Tom, Mary'yi gülümsetti.

Tom brachte mich zum Lachen.

Tom beni güldürdü.

Es brachte mich zum Nachdenken.

Bu beni düşündürdü.

Er brachte mich zum Lachen.

O beni güldürdü.

Er brachte mich zur Bushaltestelle.

O beni otobüs durağına götürdü.

Er brachte uns traurige Nachrichten.

O, bize üzücü haber getirdi.

Bill brachte mir das Buch.

Bill bana kitap getirdi.

Tom brachte Maria zum Weinen.

Tom, Mary'yi ağlattı.

Tom brachte Maria Schach bei.

Tom Mary'ye nasıl satranç oynayacağını öğretti.

Es brachte Menschen zum Lachen.

Bu insanları gülümsetti.

Tom brachte Maria ins Bett.

Tom, Mary'yi yatırdı.

Er brachte die Maschine zum Laufen.

O, makineyi çalıştırabildi.

Das Foto brachte mir Kindheitserinnerungen zurück.

Bu fotoğraf çocukluk hatıralarımı yeniden canlandırdı.

Das Bild brachte viele Erinnerungen zurück.

Resim bir sürü anıyı geri getirdi.

Er brachte seine Gedanken zu Papier.

O, düşüncelerini kağıda döktü.

Seine Geschichte brachte uns zum Lachen.

Onun hikayesi bizi güldürdü.

Tom brachte die Kinder zu Bett.

Tom çocukları yatağa koydu.

Sie brachte uns das Singen bei.

O bize şarkı söylemeyi öğretti.

Tom brachte Maria das Kochen bei.

Tom, Mary'ye yemek pişirmeyi öğretti.

Tom brachte Maria ein Glas Wasser.

Tom Mary'ye bir bardak su getirdi.

Ich brachte Tom das Fahren bei.

Tom'a nasıl araba süreceğini öğrettim.

Ich brachte Tom ein paar Kekse.

Tom'a birkaç tane kurabiye getirdim.

Sie brachte die Kinder ins Bett.

O, çocukları yatağa koydu.

Tom brachte mir das Autofahren bei.

Tom bana araba sürmeyi öğretti.

Sie brachte mir eine Tasse Tee.

- O bana bir bardak çay getirdi.
- O, bana bir fincan çay getirdi.

Er brachte mir das Schreiben bei.

O bana nasıl yazacağımı öğretti.

Er brachte die Kinder zum Lachen.

O, çocukları güldürdü.

Er brachte sich mit Gift um.

Zehir alarak kendini öldürdü.

Maria brachte ihren Kindern Russisch bei.

Mary, çocuklarına Rusça öğretiyordu.

Ich brachte meinen Hund zum Tierarzt.

Köpeğimi veterinere götürdüm.

Das brachte meine Mutter zum Weinen.

O annemi ağlattı.

Tom brachte seine Gedanken zu Papier.

Tom düşüncelerini kâğıda döktü.

Tom brachte seine Schwester zum Weinen.

Tom kız kardeşini ağlattı.

Tom brachte mir ein Glas Wasser.

Tom bana bir bardak su getirdi.

Ich brachte Tom das Kochen bei.

Tom'a nasıl yemek pişireceğini öğrettim.

Tom brachte Mary ein kleines Geschenk.

Tom Mary'ye küçük bir hediye getirdi.

Er brachte seine Unzufriedenheit zum Ausdruck.

Memnuniyetsizliğini ifade etti.

Sie brachte ihre Ideen zu Papier.

Düşüncelerini kağıda döktü.

Er brachte sie zurück ins Bett.

Onu yatağa geri götürdüm.

Tom brachte mich immer zum Lachen.

Tom her zaman beni güldürür.

Das brachte mich fast zum Lachen.

O neredeyse beni güldürdü.

Sie brachte die Kinder zum Lachen.

O, çocukları güldürdü.

Dan brachte die Hunde zur Ruhe.

Dan köpekleri yatıştırdı.

Tom brachte Maria das Lesen bei.

Tom Mary'ye okumayı öğretti.

Tom brachte den Müll nach draußen.

Tom çöpü çıkardı.

Das brachte mich fast zum Weinen.

Bu neredeyse beni ağlattı.

Ich brachte ihn aus der Fassung.

Onu deli etti.

Tom brachte die Kinder zum Lachen.

Tom çocukları güldürdü.

Meine Tante brachte mir Blumen mit.

Teyzem bana bazı çiçekler getirdi.

Ich brachte dem Hund Kunststücke bei.

Oyun yapması için köpeği eğittim.

Ich brachte die Kinder zur Schule.

Çocukları okula götürdüm.

Sie brachte ihm das Klavierspielen bei.

O, ona nasıl piyano çalacağını öğretti.

Tom brachte mir eine Tasse Tee.

Tom bana bir bardak çay getirdi.

Tom brachte Maria dazu, zu schwimmen.

Tom, Mary'yi yüzdürdü.

Tom brachte seinen Hund zu Mary.

Tom köpeğini Mary'nin evine getirdi.

Er brachte mir das Fahren bei.

O bana nasıl araba kullanılacağını öğretti.

Tom brachte seine Tochter zur Schule.

Tom kızını okula götürdü.

Tom brachte Maria das Radfahren bei.

Tom, Mary'ye nasıl bisiklet süreceğini öğretti.

Die Polizei brachte Tom aufs Revier.

Polis, Tom'u karakola götürdü.

Tom brachte seinen Sohn zur Arbeit.

Tom oğlunu işe getirdi.

Er brachte das Paket zur Post.

O, paketi postaneye götürdü.

Tom brachte seine Tochter zur Arbeit.

Tom kızını işe getirdi.

Das brachte mich auf klare Gedanken.

O beni açıkça düşündürdü.

- Sie brachte das Buch zurück in die Bibliothek.
- Sie brachte das Buch in die Bibliothek zurück.

O, kitabı kütüphaneye geri götürdü.

Was brachte Bill dazu, Ingenieur zu werden?

Bill'e bir mühendis olmasını karar verdiren nedir?

Der Sturm brachte schwere Verluste mit sich.

Fırtına ağır kayıplar getirdi.

Sie brachte die Tischdecken in die Wäscherei.

O, masa örtülerini çamaşırhaneye götürdü.

Ihre Schönheit brachte sie vielfach in Gefahr.

Onun güzelliği onu birçok tehlikeye maruz bıraktı.