Translation of "Vivaient" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Vivaient" in a sentence and their turkish translations:

Ils y vivaient heureux.

Onlar orada mutlu bir hayat yaşadı.

À l'époque ils vivaient à Nagoya.

O zaman Nagoya'da yaşıyorlardı.

Les gens vivaient dans des villages.

İnsanlar köylerde yaşıyordu.

Les deux sœurs vivaient très tranquillement.

İki kız kardeş çok barışçıl bir biçimde yaşadılar.

Ils vivaient tous deux à Boston.

Onların her ikisi de Boston'da yaşadı.

7% de leurs citoyens vivaient dans la pauvreté

vatandaşların %7'si yoksulluk mağduruydu,

Pendant la guerre, ils vivaient à la campagne.

Savaş sırasında, onlar kırsal kesimde yaşadılar.

Dan et Linda vivaient dans un appartement délabré.

Dan ve Linda yıkık bir dairede yaşadı.

Tom et Maria vivaient dans le même immeuble.

Tom ve Mary aynı apartmanda yaşıyordu.

Saviez-vous que quelques renards vivaient sur cette montagne ?

- Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?
- Bu dağda birkaç tilki yaşadığını biliyor muydun?

Ils vivaient dans des fermes ou de petits villages.

Çiftliklerde ya da küçük kasabalarda yaşadılar.

Elle vit dans la maison où ses grands-parents vivaient.

O büyükebeveynlerinin yaşadığı aynı evde yaşıyor.

Au commencement de l'histoire américaine, les noirs vivaient en esclavage.

Amerikan tarihinin ilk zamanlarında, siyahlar kölelik yaşadı.

Dans presque tous les cas, les patients vivaient près de l'épicentre.

Vakaların neredeyse tümünde hastalar depremin merkezinde yaşıyordu.

On parlait de gens qui vivaient connectés les uns aux autres :

İnsanların nasıl yaşadığı ve birbirleri ile nasıl iletişim kurduklarıyla

Il y a très très longtemps vivaient un vieil homme et sa femme.

Uzun, uzun zaman önce yaşlı bir adam ve karısı yaşarmış.

Deux petits écureuils, l'un blanc et l'autre noir, vivaient dans une grande forêt.

İki küçük sincap, bir beyaz sincap ve bir siyah sincap büyük bir ormanda yaşardı.

Ils vivaient dans une toute petite maison au bout d'une longue rue grise.

Onlar uzun gri bir sokağın sonunda çok küçük bir evde yaşıyordu.

Ils vivaient à peu près à la même époque au début du 6e siècle.

6. yüzyılın başlarında yaklaşık aynı zamanda yaşadılar.

De nombreux animaux qui vivaient il y a des milliers d'années ont désormais disparu.

Binlerce yıl önce yaşamış çoğu hayvanın şimdi nesli tükendi.

- Ils ont habité ici ?
- Ont-ils habité ici ?
- Habitaient-ils ici ?
- Vivaient-ils ici ?

Onlar burada yaşadılar mı?

Deux petits lapins, un lapin blanc et un lapin noir, vivaient dans une grande forêt.

İki küçük tavşan, beyaz tavşan ve siyah tavşan, büyük bir ormanda yaşadılar.

À la sortie de l'école, elle a vu des sans-logis qui vivaient dans des cartons.

O, okul dışında, evi olmayan, karton kutularda yaşayan insanları gördü.

Il était une fois un vieil homme et sa femme qui vivaient ensemble dans un petit village.

Bir zamanlar yaşlı bir adam ve karısı küçük bir köyde birlikte yaşarmış.

Il y a très très longtemps en Indes, un singe, un renard et un lapin vivaient ensemble heureux.

Uzun uzun zaman önce, bir maymun, bir tilki ve bir tavşan birlikte mutlu şekilde yaşadılar.

Il était une fois un homme et sa femme. Ils n'avaient pas de maison. Ils vivaient dans les champs et dormaient aux pieds d'un arbre.

Vaktiyle bir adam ve karısı vardı. İçinde oturacak evleri yoktu. Tarlalarda yaşıyorlardı ve bir ağacın dibinde uyuyorlardı.