Translation of "Leurs" in Turkish

0.071 sec.

Examples of using "Leurs" in a sentence and their turkish translations:

Avec leurs réjouissances, leurs questions et leurs préoccupations.

buraya taşıyabileceklerini bildiği zaman oluyor.

Leurs os et leurs muscles s'affaiblissent,

Kemikleri ve kasları zayıflıyor

- J'aime leurs photos.
- J'aime leurs tableaux.

Ben onların resimlerini seviyorum.

Armures et leurs boucliers, sur leurs navires.

zırhlarını ve kalkanlarını gemilerinde bırakmışlardı .

- Ils aiment leurs enfants.
- Ils adorent leurs enfants.
- Elles adorent leurs enfants.

Onlar kendi çocuklarını sever.

Avec toutes leurs vertus et toutes leurs faiblesses,

kötüler ve kurbanlar biçiminde sabit bir karikatür olarak değil

Et leurs uniformes.

karşılayabiliyor.

Et leurs cuisinières.

ocaklarına bakıyoruz.

Regardez leurs plafonds.

Sonra tavanlarına bakalım.

Leurs ventes augmentent.

Onların satışları artıyor.

La meilleure éducation pour leurs garçons et leurs filles.

en iyi eğitimi aldığını garanti etmek için ne gerekiyorsa harcıyorlar.

Certaines femmes racontent tous leurs problèmes à leurs coiffeurs.

Bazı kadınlar kuaförlerine bütün dertlerini anlatır.

Les enfants imitent leurs amis plutôt que leurs parents.

Çocuklar anne ve babalarından çok arkadaşlarını taklit ederler.

- Ils traitent bien leurs employés.
- Elles traitent bien leurs employées.
- Elles traitent bien leurs employés.

Çalışanlarına iyi davranıyorlar.

Ils me parlent de leurs espoirs et de leurs rêves.

Bana umut ve hayallerinden bahsediyorlar.

Qui racontent leurs histoires électriques à leurs amis et voisins,

ve onları da buna ikna etme konusunda ne kadar hevesli

Selon toute vraisemblance, leurs actions n'ont pas porté leurs fruits.

Görünüşe bakılırsa, onların eylemleri işe yaramadı.

Les deux pays diffèrent sur leurs religions et leurs cultures.

İki ülke dinde ve kültürde farklıdır.

- Tous leurs efforts furent vains.
- Tous leurs efforts étaient vains.

Onların bütün çabaları boşunaydı.

Ce qui peut rendre leurs clients and leurs collègues contaminés.

Bu şekilde müşterilerinin ve çalışma arkadaşlarının hasta olmalarına neden olabilirler.

- Ils ont déballé leurs sandwichs.
- Elles ont déballé leurs sandwichs.

Onlar sandviçlerinin paketini açtılar.

- Ils ont amélioré leurs résultats.
- Elles ont amélioré leurs résultats.

Onlar sonuçlarını geliştirdiler.

Murmurant doucement leurs rêves,

hayallerinden, umutlarından, geleceklerinden

leurs espoirs, leur avenir.

aheste aheste bahsetmiş olmalı.

leurs tentatives de suicide,

intihar denemeleri,

De réduire leurs activités.

faaliyetlerini azaltmasını sağlayabiliriz.

Oui, tous leurs outils.

Evet, bakın, tüm aletler burada.

étaient entre leurs mains ?

nasıl inandırabilirdik?

leurs agissements en affaires,

işleyişlerinden hoşnut değilseniz

Pour coordonner leurs marches.

ve eski usul söylenti yöntemini kullandılar.

Pour leurs droits civils.

sivil hakları için savaşıyorlardı .

Ils réduiront leurs dépenses.

Giderlerini kısacaklar.

Leurs noms m'avaient échappé.

Onların isimlerini hatırlayamadım.

Leurs regards se croisèrent.

Gözleri bir araya geldi.

Ils oubliaient leurs parapluies.

Onlar şemsiyelerini unuttu.

Ils accomplissaient leurs objectifs.

Amaçlarına ulaştılar.

Ce sont leurs livres.

Şu kitaplar onların.

Quels étaient leurs intérêts ?

Onların ilgi alanları neydi?

Quels sont leurs noms ?

Onların adları ne?

Ce sont les leurs.

Bu onların ki.

Leurs gâteaux sont bons.

Onların kekleri iyidir.

Ils exprimèrent leurs réserves.

Onlar itirazlarını belirttiler.

Et aident beaucoup leurs enfants à faire leurs devoirs de maths,

ve çocuklarına matematik ödevlerinde yardım eden ebeveynlerin çocukları

J'avais entendu dire que leurs yeux étaient blancs et leurs cheveux rouges.

Duyduğum kadarıyla, beyaz gözleri ve kızıl saçları vardı.

- Peu de gens admettent leurs erreurs.
- Peu de gens reconnaissent leurs fautes.

Çok az sayıda insan hatalarını kabul eder.

Les êtres humains manquent souvent d'introspection dans leurs erreurs et leurs défauts.

İnsanoğlu çoğunlukla kendi hatalarına ve başarısızlıklarına karşı iç görüden yoksundur.

- Tu n'es pas des leurs, si ?
- Vous n'êtes pas des leurs, si ?

Sen onlardan biri değilsin, değil mi?

Certains sont doués pour se remémorer leurs rêves, d'autres oublient les leurs.

Bazı insanlar rüyalarını hatırlamakta iyidir, diğerleri kendilerinkini unuturlar.

- Ils sont en train de manger leurs pommes.
- Ils mangent leurs pommes.

Elmalarını yiyorlar.

- Je suis un de leurs amis.
- Je suis une de leurs amies.

Onların arkadaşıyım.

Et donc leurs causes véritables

bu sebeple gerçekleşme sebeplerini

Ils ont leurs propres casseroles.

Onların kendilerine ait yükleri vardır.

Leurs maladies cardiaques progressaient toujours.

Kalp hastalıkları yine de ilerledi.

leurs diagnostics de santé mentale,

zihinsel sağlık teşhisleri,

J'avais besoin de leurs conseils

Tavsiyelerine ihtiyacım vardı,

En répondant à leurs appels.

Yerlerini seslerinden tespit ediyor.

Leurs bovins sont tous gras.

Onların sığırlarının hepsi şişman.

Les indiens scalpaient leurs ennemis.

Yerli Amerikalılar düşmanlarının kafa derisini yüzdüler.

Ils ont leurs propres problèmes.

Onların kendi sorunları var.

Les enfants lavèrent leurs pieds.

Çocuklar ayaklarını yıkadı.

Laissez-les faire leurs boulots !

- Onlar işlerini yapsınlar.
- Onların işlerini yapmasına izin ver.

Je n'abîme pas leurs fleurs.

Onların çiçeklerini ben berbat etmiyorum.

Je n'alourdis pas leurs sacs.

Onların çantalarını tartmadım.

Leurs chambres sont toujours propres.

Odaları her zaman temizdir.

Je cédai à leurs exigences.

Onların isteklerine boyun eğdim.

Les policiers examinent leurs sacs.

Polis, onların çantalarını kontrol ediyor.

Leurs deux ombres se superposent.

Onların iki gölgesi örtüşüyor.

Je n'ensorcelle pas leurs enfants.

Ben onların çocuklarını büyülemiyorum.

Ils ont rompu leurs fiançailles.

Nişanlarını bozdular.

Elles ont perdu leurs parapluies.

Şemsiyelerini kaybettiler.

Ils ont raté leurs examens.

Onlar sınavlarında başarısız oldu.

Elles ont quitté leurs époux.

Kocalarını terk ettiler.

Ils aiment contenter leurs femmes.

Eşlerini memnun etmeyi severler.

Elles aiment contenter leurs maris.

Kocalarını memnun etmeyi severler.

Leurs histoires sont étroitement liées.

Onların hikayeleri sıkıca birbirine geçer.

Les étudiants brûlèrent leurs manuels.

Öğrenciler defterlerini yaktı.

Ils ont quitté leurs épouses.

Hanımlarını terk ettiler.

Quelques animaux mangent leurs petits.

Bazı hayvanlar yavrusunu yer.

Ils devront réduire leurs dépenses.

Giderlerini kısmak zorunda kalacaklar.

Les parents aiment leurs enfants.

Ebeveynler çocuklarını severler.

Certains animaux mangent leurs petits.

Bazı hayvanlar yavrularını yerler.

Certains hommes rasent leurs jambes.

Bazı erkekler bacaklarını tıraş ederler.

On reconnaît les oiseaux à leurs plumes et les hommes à leurs amis.

Bir kuşu tüyleriyle ve bir insanı arkadaşlarıyla tanırsın.

- Ils sont en bons termes avec leurs voisins.
- Elles s'entendent bien avec leurs voisins.
- Elles sont en bons termes avec leurs voisines.

Onların komşularıyla arası iyi.

Ces caractéristiques ont évolué en fonction de leurs habitats et de leurs habitudes nutritionnelles.

bu özellikleri de yaşam alanları ve besin alışkanlıklarına göre evrimleşmiştir

Nombreux pays ont abandonné leurs obligations, comme les États-Unis, et ont poursuivi leurs

insanlara zararlı günlük faaliyetlere devam etti . Kendisi

- Les professeurs doivent traiter leurs élèves équitablement.
- Les enseignants devraient traiter leurs élèves équitablement.

Öğretmenler öğrencileriyle oldukça ilgilenmeli.

- Tom et Marie portent leurs uniformes scolaires.
- Tom et Marie portent leurs uniformes d'écoliers.

Tom ve Mary okul üniformalarını giyiyorlar.

- Ils ont été punis pour leurs crimes.
- Elles ont été punies pour leurs crimes.

Şuçlarından dolayı cezalandırıldılar.

- Tes efforts porteront très certainement leurs fruits.
- Vos efforts porteront très certainement leurs fruits.

- Çabanız mutlaka sonuç verecek.
- Çabanız mutlaka meyvesini verecek.

- Les enfants doivent obéir à leurs parents.
- Les enfants devraient obéir à leurs parents.

Çocuklar ebeveynlerine itaat etmeliler.

Contrairement aux oiseaux, qui nourrissent et protègent leurs petits, les poissons abandonnent leurs œufs.

Yavrularını besleyen ve koruyan kuşların aksine balıklar yumurtalarını terk eder.

- Vos efforts porteront un jour leurs fruits.
- Tes efforts porteront un jour leurs fruits.

Çabalarınız bir gün meyve verecek.

leurs effets sont toujours bien présents.

fakat tesirleri hala mevcut.

Et paient moins bien leurs enseignants.

ve öğretmenlere çok daha az ücret veriyorlar.

Ils ont aussi noté leurs émotions

Öğrenciler aynı zamanda geçerliliği oldukça kanıtlanmış