Translation of "Profiter" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Profiter" in a sentence and their turkish translations:

Je veux en profiter.

Onun tadını çıkarmak istiyorum.

Pour en profiter vous-même

hem kendiniz

La louve peut en profiter.

...kurt fırsatı değerlendiriyor.

Et en faire profiter les autres.

hem diğer insanların faydalanması için.

Et appris qu'elles pouvaient en profiter.

Bunun bir fırsat olduğunu da öğrenmişler.

Tu devrais profiter de cette chance.

Bu fırsatı değerlendirmelisin.

Je ne veux profiter de personne.

Ben kimseden yararlanmak istemiyorum.

Je souhaite profiter de ce moment.

Bu anın tadını çıkarmak istiyorum.

Je souhaiterais profiter de cette occasion.

Bu fırsattan yararlanmak istiyorum.

- Ne laisse pas les gens profiter de toi.
- Ne laissez pas les gens profiter de vous.

İnsanların sizden yararlanmasına izin vermeyin.

Je vais profiter d'un voyage à l'étranger.

Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.

Quelle chance j'ai de profiter du soleil.

Güneş ışığı için minnettarım.

Pourquoi ne pas profiter de la vie ?

Neden gününü gün etmiyorsun?

Tu peux profiter de ton temps libre.

Boş zamanından yararlanabilirsin.

Ne le laisse pas profiter de toi.

Onun senden yararlanmasına izin verme.

Tu ne dois pas profiter de son innocence.

- Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.
- Onun saflığından yararlanmamalısın.

Je suis content de pouvoir profiter des vacances.

Ben tatiller için müteşekkirim.

Mais j'ai décidé d'en profiter pour tout leur dire.

ama şansımı denemeye ve onlara her şeyi anlatmaya karar verdim.

Les phoques annelés sortent profiter de la lumière du matin.

Halkalı foklar sabah güneşinde dinlenmek için kendilerini yüzeye atar.

Il est temps de profiter de la chaleur du soleil...

Gece tekrar gelmeden önce...

Tu devrais profiter du beau temps pour peinturer la clôture.

Çiti boyamak için iyi hava koşullarından yararlanmalısınız.

C'est de terminer un travail qui va profiter aux générations futures.

gelecek nesillere fayda sağlayabilecek bir işi bitirmek.

Pour profiter de ces premières années en famille, y compris moi.

aile yaşamının tadını çıkarmak için işi tamamen bıraktığını gözlemliyorum.

Elle va profiter de vous si vous ne faites pas attention.

Dikkatli olmazsan seni haklayacak.

Ça fait vieux-jeu, mais on savait profiter de la vie avant.

Biraz eski moda gibi ama o zamanlar bunun bir nedeni vardı.

Je suppose que les enfants d'aujourd'hui ne peuvent pas profiter de beaucoup

şimdiki çocuklar pek bunun keyfini çıkaramıyor sanırım

Vous devriez profiter de votre vie sans rendre celle des autres désagréable.

Başkalarının hayatını tatsız yapmadan hayatından zevk almalısın.

- Vous devriez tirer parti de cette chance.
- Tu devrais profiter de cette occasion.

Bu fırsattan yararlanmalısın.

Il est donc devenu beaucoup plus simple pour nous de profiter de ce contenu seul.

ve sonuç olarak tek başımıza o içerikten zevk almamız oldukça kolaylaştı.

Tous les animaux, sauf l'homme, savent que l'activité principale de la vie est d'en profiter.

Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.

Une humaine et une fille chaleureuse durant le jour. Une fille classe, quelqu'un qui sait profiter

''Gündüzleri sevecen ve sıcakkanlı bayanları severim. Bir kahve fincanın tadına varmayı

Nous devrions tout simplement profiter de cela et ne pas vous soucier de combien il en coûte.

Sadece bundan hoşlanmalıyız ve kaça mal olduğu hakkında endişe etmemeliyiz.

- Tu dois profiter de cette occasion.
- Tu dois saisir cette occasion.
- Tu dois tirer avantage de cette occasion.

Fırsattan yararlanmalısın.

Kawa est une implémentation de Scheme pour JVM qui permet de profiter de toutes les librairies de Java.

Kawa bir JVM(Java Sanal Makinesi) gerçekleştirme projesidir.Bu bütün Java kütüphanelerini avantajlı bir şekilde kullanmaya izin verir.

Oublie le passé. Comparé à hier, je préfère aujourd'hui. C'est pourquoi j'essaie de profiter de l'instant, c'est tout.

Geçmişi unutun. Dünle karşılaştırıldığında, bugünü daha çok seviyorum. Bunun sebebi anın tadını çıkarmaya çalışıyorum, bu kadar.

Lorsque vient le vendredi, il est temps pour moi de libérer mes cheveux et de profiter du week-end.

Cuma geldiğinde benim rahatlama ve hafta sonunun keyfini çıkarma zamanım.

- Si tu peux profiter de la gravité, fais-le.
- Si tu peux te servir de la gravité, fais-le.

Yerçekimini yararınıza kullanabiliyorsanız, onu yapın.

Voyager loin le jour est épuisant pour le nouveau-né. Ils doivent profiter de la fraîcheur pour couvrir autant de distance que possible.

Gündüzleri uzun yol gitmek bu yeni doğmuş yavru için çok zor. Hava serinken olabildiğince yol almalılar.