Examples of using "Occasion" in a sentence and their turkish translations:
- Ne şans ama!
- Ne büyük bir fırsat!
aynı yönde ilerlediğini
Bu olağanüstü bir fırsat.
Bir fırsattan yararlandım.
- Bu senin tek şansın.
- Bu senin yegâne şansın.
- Bu senin yegâne imkâniyetin.
- Bu sizin tek şansınız.
Bu şansı boşa harcamayalım.
Fırsattan yararlanmalısın.
Bu inanılmaz fırsatı kaçırmayın.
Bir fırsat daha kaybettim.
Bu özel bir durum.
Bu fırsatı boşa harcamayalım.
Sana bir fırsat veriyorum.
Bu büyük bir fırsat olacak.
Versailles görmek için bu fırsattan yararlanın.
Eline geçen tüm fırsatları değerlendirmeye çalış.
Altın bir fırsatı kaçırdım.
Böyle bir fırsat kaçırılmamalı.
Sadece bir şansımız vardı.
Bu fırsattan yararlanmak istiyorum.
Bu fırsatı iyi kullanın.
Bu fırsata sahip olabilirsiniz.
Ona gülme fırsatını nasıl verebilirim?
Esperantomu geliştirmek için her fırsatı kullandım.
İlk fırsatta onunla konuşacağım.
İlk fırsatta onu göreceğim.
O her fırsatta not aldı.
Bunun büyük bir fırsat olduğunu biliyorum.
Bu senin tek şansın.
Böylesine iyi bir fırsatın kaçmasına izin verme.
Bu kaçırılmayacak kadar çok iyi bir şans.
Bunu özel bir durum içim saklamak istedim.
İngilizceyi pratik yapmak için her fırsatı kullandı.
Susturmak için asla iyi bir şansı kaçırma.
- Onun kaçmasına izin vermek için çok iyi bir fırsat.
- Kaçırılmayacak kadar iyi bir fırsat bu.
İtalyan yemeği yeme fırsatını asla kaçırmam.
Bu araba çok ucuzdu, gerçek bir pazarlık.
Başka bir fırsatım olmayabilir.
Ben sizinle konuşmak için bu fırsata sahip olduğuma çok memnunum.
Bu senin tek şansın.
Bunun Fransızcanı geliştirmen için bir fırsat olacağını düşündüm.
Konuşmak için bir sonraki fırsatını dört gözle beklemiyor musun?
Onlar bir zamanlar birbirlerine yardım etmişlerdi.
Parti başka insanlarla arkadaş olmak için elverişli bir yerdir.
Böyle bir fırsat ancak kırk yılda bir gelir.
Bunun yeteneklerini göstermek için iyi bir fırsat olduğunu düşünmüyor musunuz?
Bu fırsattan yararlanmalısın.
O her fırsatta onun ne büyük bir adam olduğunu söyler.
ve Koalisyon ordusunu ezme şansını kaçırmasına katkıda bulundu .
Benim özel bir gün için tasarruf ettiğim çok iyi bir şişe şarabım var.
Aktörler ve politikacılar bir fotoğraf çekiminden asla vazgeçmezler.
Onun kaçmasına izin vermek için çok iyi bir fırsat.
Kayınvalidem kendim için işe gitme kararım üzerinden beni azarlama fırsatını asla kaçırmaz.
Ne için hepiniz giyinip kuşandınız?
Konuşmak için bu şansa sahip olduğumuza sevindim.
İstediğimiz gibi bir yapma fırsatı, özellikle mümkün olduğu kadar çok az zor işi yapmak neredeyse herkesin gizli bir arzusudur.