Translation of "Pourra" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Pourra" in a sentence and their turkish translations:

Advienne que pourra.

Oluruna bırak.

Qui pourra prévoir ?

Kim öngörebilecek?

Tom pourra venir, demain ?

Tom yarın gelebilir mi?

On ne pourra plus reculer.

Bu gittikten sonra mecbur kalacağız.

Il pourra reconnaître les aliments

yiyeceği tanıyarak

Betty pourra venir avant midi.

Betty öğleden önce gelebilecek.

Rien ne pourra m'obliger à abandonner.

Hiçbir şey ondan vazgeçmem için beni zorlayamaz.

Elle ne pourra pas venir demain.

O yarın buraya gelemeyecek.

Je pense que Tom pourra aider.

Sanırım Tom yardım edebilecek.

Est-ce qu'il pourra venir demain ?

O yarın gelebilir mi?

Tom pourra te donner une réponse demain.

Tom sana yarın bir cevap verebilir.

Thomas pourra t'expliquer tout cela en détail.

- Tom tüm bunları ayrıntılı olarak açıklayabilir.
- Tom bütün bunları ayrıntılı olarak açıklayabilir.

Je ne changerai pas d'avis, advienne que pourra.

Fikrimi değiştirmeyeceğim, ne olursa olsun.

Seul un esprit audacieux pourra résoudre cette énigme.

Sadece atak bir zihin bu bilmeceyi çözebilecek.

Le dentiste pourra-t-il me recevoir aujourd'hui?

Dişçi bugün bana bakabilir mi?

Tom ne pourra pas être là ce soir.

Tom onu bu gece yapamaz.

Tom ne pourra pas conduire pendant un moment.

Tom bir süre araba süremeyecek.

Tom ne pourra pas le faire si tôt.

- Tom onu o kadar çabuk yapamayacak.
- Tom bunu o kadar kısa sürede yapamayacak.

Le jour arrivera bientôt où l'homme pourra voyager vers Mars.

İnsanın Mars'a yolculuk edeceği günler yakında gelecek.

Je ne pourrai aimer qu’un homme qui pourra me protéger.

Sadece beni koruyabilecek bir adamı sevebileceğim.

Tom ne pourra pas vous aider à faire ça aujourd'hui.

Tom bugün bunu yapmanıza yardım edemeyecek.

C'est ainsi qu'on pourra commencer à faire évoluer la technologie informatique

bilgisayar teknolojisini bizim tecrübelerimizle uyumlu bir şekilde

Que ce gratte-ciel pourra d' abord placer des vents forts

, ardından her an meydana gelebilecek depremleri yerleştirebilecek.

Victoire ! Bientôt, tout le monde pourra commencer à apprendre le Klingon !

- Başarı! Yakında herkes Klingonca öğrenmeye başlayabilecek!
- Kazandık! Yakında herkes Klingon öğrenmeye başlayabilecek!

- Qui pourra dire que ce n'est pas ce qui était supposé avoir lieu ?
- Qui pourra dire que ce n'est pas ce qui était supposé se passer ?

Olması gerekenin bu olmadığını kim söyleyecek?

Plus vite on trouvera ces créatures, plus vite on pourra remplacer l'antivenin.

Bu yaratıkları ne kadar çabuk bulursak hayat kurtarıcı panzehri o kadar çabuk şekilde yerine koyabiliriz.

Je ne sais pas si on pourra aller à Boston pour Noël.

Onu Noel için Boston'a yapabilip yapamayacağımızı bilmiyorum.

Ça se réchauffe déjà, et on ne pourra pas survivre ici bien longtemps.

Hava şimdiden ısınıyor ve burada çok uzun süre hayatta kalamayız.

Non seulement on pourra créer des lieux où les gens aimeront venir travailler,

insanların çalışmayı sevdiği ortamları yaratmakla kalmayıp

Il ne pourra pas s'échapper de là sans un miracle, n'est-ce pas ?

O bir mucize olmadan oradan kaçamayacak, değil mi?

- Nous vous contacterons dès que possible.
- On te contactera dès qu'on le pourra.

Biz en kısa sürede sizinle irtibat kuracağız.

- Est-ce qu'il pourra venir demain ?
- Sera-t-il en mesure de venir demain ?

- O yarın gelebilir mi?
- O, yarın gelebilecek mi?

- On pourra commencer bientôt.
- Ce ne sera pas long avant que nous puissions commencer.

Başlayabilmemiz çok uzun sürmeyecek.

Il commence déjà à faire chaud, et on ne pourra pas survivre ici bien longtemps.

Hava şimdiden ısınıyor ve burada çok uzun süre hayatta kalamayız.

- Advienne que pourra, je ne changerai pas d'avis.
- Quoi qu'il advienne, je ne changerai pas d'avis.

Ne olursa olsun, fikrimi değiştirmeyeceğim.

Et on ne pourra pas survivre ici bien longtemps. On doit se dépêcher de trouver d'autres bestioles.

ve burada çok uzun süre hayatta kalamayız. Acele edip birkaç böcek daha yakalamalıyız.

Il y a quelque chose en bas. Ça brille. Le problème, c'est que l'hélico ne pourra pas atterrir.

Aşağıda parlayan bir şey görüyorum. Sorun şu ki helikopter buraya inemez.

Hier, Tom a été blessé dans un accident de moto, donc il ne pourra pas participer au cours de gym pour le moment.

Dün, Tom bir motosiklet kazasında yaralandı, bu yüzden beden eğitimi dersine şimdilik katılamıyor.

- On peut arrêter le SIDA seulement si chaque personne décide d'agir contre lui.
- On pourra arrêter le SIDA, seulement si chaque personne décide d'agir contre lui.

- AIDS sadece her birey buna karşı harekete geçmeye karar verirse durdurulabilir.
- Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.

- Advienne que pourra, je ne changerai pas d'avis.
- Quoi qu'il advienne, je ne changerai pas d'avis.
- Je ne changerai pas d'idée, quoi qu'il se passe.
- Peu importe ce qui arrive, je ne changerai pas d'idée.

- Ne olursa olsun, fikrimi değiştirmem.
- Ne olursa olsun fikrimi değiştirmiyorum.
- Ne olursa olsun, fikrimi değiştirmeyeceğim.

- Il est inarrêtable maintenant mais la question est combien de temps pourra-t-il rester à l'apogée de sa carrière.
- Rien ne semble l'arrêter à présent, mais on peut se demander combien de temps saura-t-il maintenir son élan.

O şu anda durdurulamaz fakat sorun onun kariyerinin zirvesinde ne kadar kalacağıdır.

Nous voulons amener les outils linguistiques au stade suivant. Nous voulons voir de l'innovation dans le paysage de l'apprentissage des langues. Et cela ne peut pas arriver sans des ressources linguistiques libres, qui ne peuvent être construites sans une communauté, qui elle-même ne pourra contribuer sans plates-formes efficientes.

Biz dil araçlarını bir sonraki seviyeye getirmek istiyoruz.Biz dil öğrenme manzarasında yenilik görmek istiyoruz.Ve bu, bir topluluk olmadan inşa edilemeyen verimli platformlar olmadan katkıda bulunamayan açık dil kaynakları olmadan olamaz.