Examples of using "N'eut" in a sentence and their turkish translations:
Dan kendini utanmış bile hissetmiyor.
Muiriel'in, yenilgisini kabul etmekten başka seçeneği yoktu.
Onun itirazı yoktu.
Onun itirazı yoktu.
Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
İlacın hiçbir etkisi yoktu.
Tom üzgün olduğunu söyleme nezaketinde bile bulunmadı.
Kimsenin söyleyecek bir şeyi yoktu.
O protesto etmedi.
Tom'un Mary'nin garajı temizlemesine yardım etmekten başka seçeneği yoktu.
Yağmur yağmaya başladı, bu yüzden o, çimleri sulamak zorunda değildi.
Yaşlı çiftin çocukları yoktu.
Onun iş bulma şansı yoktu.
Onun canı öğle yemeği yemek istemedi.