Translation of "Jouet" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Jouet" in a sentence and their turkish translations:

- C'est seulement un jouet.
- Ce n'est qu'un jouet.

Bu sadece bir oyuncak.

Histoire de jouet

Oyuncak Hikayesi

Maman m'achète un jouet.

Annem bana bir oyuncak alıyor.

Il jeta son jouet.

Oyuncağını attı.

- Ce jouet est fait en bois.
- Ce jouet est en bois.

O oyuncak ahşaptan yapılmıştır.

- Je ne suis pas votre jouet.
- Je ne suis pas ton jouet.

Ben senin oyuncağın değilim.

Elle pleurait pour un jouet.

O bir oyuncak için ağlıyordu.

Merci de réparer mon jouet.

Lütfen oyuncağımı tamir edin.

J'ai finalement acheté le jouet.

Nihayet oyuncağı satın aldım.

Ce n'est pas un jouet !

Bu bir oyuncak değil!

Elle m'a acheté un petit jouet.

O, bana küçük bir oyuncak aldı.

Tom a perdu son jouet préféré.

Tom en sevdiği oyuncağını kaybetti.

Ils pensent que c'est un jouet.

Onlar bunun bir oyuncak olduğunu sanıyor.

- Elle a acheté un jouet pour son fils.
- Elle a acheté un jouet pour le gosse.

- Çocuğa bir oyuncak aldı.
- O, çocuk için bir oyuncak aldı.

Il est très fier de son jouet.

O, oyuncağıyla çok gururludur.

Il a donné un jouet à l'enfant.

O, çocuğa bir oyuncak verdi.

Mon frère m'a acheté un petit jouet.

Erkek kardeşim bana küçük bir oyuncak satın aldı.

Elle a acheté un jouet pour son enfant.

O, çocuğu için bir oyuncak aldı.

Elle a acheté un jouet pour le gosse.

- Çocuk için bir oyuncak satın aldı.
- Çocuk için bir oyuncak aldı.

Ce jouet se vend comme des petits pains.

- O oyuncak kapış kapış satılıyor.
- O oyuncak çok satılıyor.

L'enfant dont je cherche le jouet est mon fils.

Oyuncağını aradığım çocuk benim oğlum.

J'ai demandé à mon père de m'acheter ce jouet.

Babamdan bu oyuncağı satın almasını istedim.

Pour vérifier que chacune avait le jouet exactement une minute.

tam olarak bir dakika geçirmesi için bir kronometre var.

Ma maman m'a acheté ce jouet quand j'avais huit ans.

Annem bu oyuncağı bana sekiz yaşımdayken aldı.

L'enfant a piqué une colère parce qu'il voulait le jouet.

- Çocuk oyuncağı istediği için hiddetle bağırmaya başladı
- Çocuk oyuncağı istediği için çığlığı bastı.

- Ce n'est pas un jouet !
- Ce n'est pas un jouet !

Bu bir oyuncak değil!

Tom demanda à sa mère de lui acheter un nouveau jouet.

Annesinden ona yeni bir oyuncak almasını istedi.

Maman, j'ai laissé tomber mon jouet. Peux-tu me le ramasser ?

Anne, oyuncağımı düşürdüm. Onu benim için alabilir misin?

Son grand-père lui a acheté le jouet qui coûte cher.

Büyükbabası ona pahalı bir oyuncak aldı.