Examples of using "Faudra" in a sentence and their turkish translations:
Onun hakkında düşünmek zorunda kalacağım.
O sürecek.
İki kat ödemeniz gerekecek.
Belki ara vermeniz gerekiyordur.
Bazı zor seçimler yapmak zorunda kalacağız.
Bunun hakkında düşünmem gerekecek.
Oyunu ertelemek zorunda kalacağız.
Bunu kendi başına yapmak zorunda kalacaksın.
- Oraya varmak bir saat alacaktır.
- Oraya gitmek bir saat sürer.
Treni yakalamak için koşmak zorunda kalacağız.
Yani, dengesiz ve terk edilmiş madenlere,
Onu babama açıklamak zorunda kalacağım.
Onun iyileşmesi biraz zaman alacak.
Sanırım gelecekte daha dikkatli olmak zorunda kalacağım.
Bir tane istiyorsan, kendininkini bulmak zorunda kalacaksın.
Sonuç görülmek için kalır.
Ben onlara yardım etmek zorunda kalacağım.
Bilmiyorum. Sen sormak zorunda kalacaksın.
Ne kadar çok şeyim varsa o kadar çok şey temizlemek zorunda kalacağım.
Beni buna ikna edebilmen için daha iyisini yapman gerekecek.
Her şeye ihtiyacımız olacak.
O gelmese bile, biz başlamak zorunda kalacağız.
Yarı zamanlı çalışmak zorunda kalabilirim.
- Ödevimi bitirmem ne kadar zamanımı alacak.
- Ev ödevimi bitirmek ne kadar zamanımı alır?
Seçeneğimiz yok. Sanırım yürümek zorunda kalacağız.
Bu sınıf için bir kitap satın almamız gerekli olacak mı?
Badigarda ihtiyacın olacak.
Hâlâ insan denemelerinden üç ile beş yıl uzaktayız.
İstasyona kadar yürümem ne kadar sürecek?
Hoşuna gitse de gitmese de onu yapmak zorunda kalacaksın.
Bir gün "adalet" kelimesinin tüm inceliklerini öğrenmeniz gerekecek.
Ben dikiş dikmeyi sevmiyorum ama bu pantolonu kısaltmak zorundayım.
O taraftaki enkaza ulaşmanın da ne kadar süreceğini bilmiyorum.
Ne kadar sürer?
Başka birine sormak zorunda kalacaksın.
Bunun tekrar olmasına izin vermemek için her zaman dikkatli olmalıyız.
Fikir hoşuma gitmedi, ama ona takımını seçtirmek zorunda olacağız.
Tom bunu yapmasının ne kadar süreceğini bilmiyor.
Eğer bizi dinlemezseniz zor kullanmamız gerekecek.
Bu da ilaçlar için iyi olmaz. Onları serin tutmak için başka bir plana ihtiyacımız var.
Aşırı dikkatli olmalıyız, çünkü sivri ve paslı olan çok fazla metal bulunuyor.
Onun lazım olacağını sanmıyorum.
Gerçekten Finlandiya'ya gitmek ve orada yaşamak isterim ama ilk olarak İsveççemi geliştirmem gerekecek.
Tom'la onun hakkında konuşmak zorunda kalacağım.
- Köprünün kapanmasıyla artık havalimanına gitmek çok daha uzun sürecek.
- Havalimanına gitmek, köprünün kapanmasıyla çok daha uzun sürecek.
Pasaportumu kaybettim. Yeni bir tane almak zorunda kalacağım.
Sınavı geçmek istiyorsan çok çalışmalısın.
Onun ne kadar süreceği hakkında hiçbir fikrim yok.
Kapı uymuyorsa, düzgün şekilde kapanana kadar ahşabı biraz rendelemek zorunda kalabilirsin.
Gelemediği takdirde, onun yerini almak zorunda kalacaksınız.
Yeni konserve açacağım eskisinden daha sağlam, böylece umarım bezelyelerime kavuşmak artık 2 dakikamı almayacak.