Translation of "Payer" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Payer" in a sentence and their turkish translations:

- Laisse-moi payer.
- Laissez-moi payer.

Ben ödeyeyim.

- Je veux payer.
- Je voudrais payer.

Hesabı ödemek istiyorum.

- Me faut-il vous payer ?
- Me faut-il te payer ?
- Dois-je vous payer ?
- Dois-je te payer ?

Sana ödeme yapmalı mıyım?

- Laisse-moi le payer.
- Laissez-moi le payer.

Bunun için ödeyeyim.

- Vous devez payer d'avance.
- Tu dois payer d'avance.

Peşin ödemek zorundasın.

- Il refusa de payer.
- Il se refusa à payer.
- Il s'est refusé à payer.
- Il a refusé de payer.

O ödemeyi reddetti.

- Je refusai de payer.
- J'ai refusé de payer.
- Je me refusai à payer.
- Je me suis refusé à payer.

Ödemeyi reddettim.

Je voulais payer.

Ödemek istedim.

Nous pouvons payer.

Ödeyebiliriz.

- Nous devons payer l'impôt.
- Nous devons payer la taxe.

Vergiyi ödemeliyiz.

- Je souhaiterais payer en liquide.
- Je souhaiterais payer comptant.

Nakit ödemek istiyorum.

- Laissez-moi payer ma part.
- Laisse-moi payer ma part.

Kendi hissemi ödeyeyim.

- Faites-vous payer la livraison ?
- Fais-tu payer la livraison ?

Teslimat için bir ücret alıyor musunuz?

- Laisse-moi payer ton café !
- Laissez-moi payer votre café !

- Kahveni ben ısmarlayayım.
- Kahvenizin parasını ben ödeyeyim.

- Tu vas payer pour ça.
- Vous allez payer pour ceci.

Bunu ödeyeceksin.

- Qui va payer pour ça ?
- Qui va payer pour ceci ?

Bunu kim ödeyecek?

- Tu dois payer des impôts.
- Vous devez payer des impôts.

Vergileri ödemek zorundasın.

J'aimerais payer en liquide.

Nakit olarak ödemek istiyorum.

Vous aurez à payer.

Ödemek zorunda kalacaksın.

Qui va payer l'essence ?

Kim gaz için ödeme yapıyor?

Pourquoi devrais-je payer ?

Neden ödemem geriyor?

Qui va payer l'addition ?

Hesabı kim ödeyecek?

Comment puis-je payer?

Nasıl ödeyebilirim?

J'ai insisté pour payer.

Ödeme konusunda ısrar ettim.

J'aimerais payer plus tard.

Daha sonra ödemek istiyorum.

- Je vais te payer une bière.
- Je vais vous payer une bière.

Sana bir bira ısmarlayacağım.

- Pouvez-vous me payer à l'avance ?
- Peux-tu me payer à l'avance ?

Bana peşin ödeyebilir misiniz?

- Je veux payer en plusieurs versements.
- Je veux payer en plusieurs fois.

Taksitle ödemek istiyorum.

- Laisse-moi te payer une boisson.
- Laisse-moi te payer un verre.

Size bir içki ısmarlamama izin verin.

- Comment vas-tu payer pour ça ?
- Comment allez-vous payer pour ceci ?

Bunun için nasıl ödeme yapacaksın?

- C'est un modeste prix à payer.
- C'est un faible prix à payer.

Bu ödemek için küçük bir bedel.

- Il vous faudra payer le double.
- Il te faudra payer le double.

İki kat ödemeniz gerekecek.

- Comment vas-tu payer pour ça ?
- Comment allez-vous payer pour cela ?

Bunun için nasıl ödeme yapacaksınız?

- Comment prévois-tu de payer ça ?
- Comment prévoyez-vous de payer ça ?

Onu nasıl ödemeyi planlıyorsun?

- C'est toi qui devrais payer la facture.
- C'est vous qui devriez payer la facture.
- C'est toi qui devrais payer l'addition.

Faturayı ödemesi gereken sensin.

Vos efforts vont bientôt payer.

Çabalarınız yakında karşılığını verecek.

Tu dois payer le prix.

Bedelini ödemek zorundasın.

Je vais payer pour toi.

Senin için ödeyeceğim.

Tom aurait dû payer Marie.

Tom, Mary'ye ödemeliydi.

Ils ne font pas payer.

Ödeme yapmak zorunda değilsin.

Je veux payer par chèque.

Ödemeyi çekle yapmak istiyorum.

Pourquoi quiconque devrait-il payer ?

Neden biri ödemeli?

J'ai une dette à payer.

- Ödeyecek bir borcum var.
- Borcum var.

J'ai des factures à payer.

Ödeyecek faturalarım var.

Je dois payer le loyer.

Kirayı ödemem gerekiyor.

Tu vas payer pour ça.

Onu ödeyeceksin.

Vas-tu payer en espèces ?

Nakit mi ödeyeceksin?

Qui va payer le mécanicien ?

Tamirciye kim ödeme yapacak?

Nous devons payer des impôts.

Vergileri ödemek zorundayız.

Qui va payer la facture ?

Faturayı kim ödeyecek?

Je ne peux les payer.

Onları ödeyemem.

Pourquoi devrais-je payer autant ?

Neden bukadar ödemem gerekir?

On va payer la différence.

Farkı ödeyeceğiz.

Laissez-moi payer le dîner.

Akşam yemeği için ödememe izin ver.

Dois-je payer en avance ?

Peşin ödeme yapmam gerekiyor mu?

Qui va payer pour ça ?

Onu kim ödeyecek?

Tout finit par se payer.

Ne ekersen onu biçersin.

Puis-je payer à crédit ?

Ben kredi ile ödeme yapabilir miyim?

Puis-je payer par chèque ?

Çek ile ödeme yapabilir miyim?

Puis-je payer en ligne ?

İnternet üzerinden ödeyebilir miyim?

Puis-je payer plus tard?

Daha sonra ödeyebilir miyim?

Personne ne peut payer ça.

Kimse onu ödeyemez.

Nous devons payer pour tout.

- Her şey için ödemeliyiz.
- Her şeyi ödemek zorundayız.

Tom doit-il tout payer ?

Tom her şey için bedel ödemek zorunda mı?

Puis-je payer en euros ?

Euro ile ödeyebilir miyim?

- Elle doit payer pour le livre.
- Il lui faut payer pour le livre.

O, kitap için ödemek zorunda.

- Vous pouvez payer votre commande en avance.
- Vous pouvez payer votre commande d'avance.

Siparişiniz için peşin ödeme yapabilirsiniz.

- Tom a oublié de payer son loyer.
- Tom oublia de payer son loyer.

Tom kirasını ödemeyi unuttu.

- Je voudrais payer par carte de crédit.
- J'aimerais payer par carte de crédit.

Ben bir kredi kartı ile ödemek istiyorum.

- Puis-je payer en euros ?
- Est-ce que je peux payer en euros ?

Euro ile ödeyebilir miyim?

- J'ai dû payer en plus 5 dollars.
- J'ai dû payer un supplément de 5 dollars.
- J'ai dû payer 5 dollars de plus.

İlaveten 5 dolar ödemek zorunda kaldım.

Tom devrait payer ce qu'il doit.

Tom ne borcu varsa ödemelidir.

Tu vas devoir payer la réparation.

Tamir için ödeme yapmak zorunda kalacaksın.

J'ai beaucoup de factures à payer.

Ödemek zorumda olduğum bir sürü faturam var.

Tom est parti sans payer l'addition.

Tom faturayı ödemeden ayrıldı.

Tom refuse de payer ses factures.

Tom faturaları ödemeyi reddediyor.

Non. Je voudrais payer en espèces.

Hayır. Ben nakit ödemek istiyorum.

On doit payer pour la liberté.

Özgürlük için bedel ödenmeli.

Je dois payer cette facture aujourd'hui.

Bugün bu faturayı ödemek zorundayım.

Tom refusa de payer ses factures.

Tom faturalarını ödemeyi reddetti.

Chaque membre doit payer une cotisation.

Her üye bir ücret ödemek zorundadır.

Je vais lui payer une bière.

Ona bir bira ısmarlayacağım.

Qui va payer pour tout ceci ?

Bütün bunları kim ödeyecek?

Il faut payer en argent comptant.

Biz nakit olarak ödemeliyiz.

Je vais te payer à boire.

- Sana bir içecek ısmarlayacağım.
- Sana bir içki ısmarlayacağım.

L'homme quitta le restaurant sans payer.

Adam ödeme yapmadan restorandan ayrıldı.

Nous n'avons rien eu à payer.

- Bir şey ödememize gerek yoktu.
- Bizim bir şey ödememize gerek yoktu.

Tom doit payer son loyer aujourd'hui.

Tom bugün kirasını ödemek zorunda.

Je n'aime pas payer des taxes.

Vergi ödemekten hoşlanmıyorum.

J'essayerai de payer cette facture demain.

Bu faturayı yarın ödemeye çalışacağım.

Je peux payer cette facture demain.

Bu faturayı yarın ödeyebilirim.

- Je peux vous payer avec un chèque personnel ?
- Puis-je vous payer avec un chèque personnel ?

Bir kişisel çekle ödeme yapabilir miyim?

- N'oublie pas de payer la facture de téléphone.
- N'oubliez pas de payer la facture de téléphone.

Telefon faturasını ödemeyi unutma.

- Cela vous dérangerait-il de payer cette fois ?
- Cela te dérangerait-il de payer cette fois ?

Bu defa öder misiniz?

Mais quelqu'un doit en payer le prix.

fakat birilerinin bedelini ödemesi gerek.

Tu devrais payer ton loyer en avance.

Kiranı peşin olarak ödemelisin.

Puis-je payer le livre par chèque ?

Kitabı çek ile ödeyebilir miyim?