Translation of "D'air" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "D'air" in a sentence and their turkish translations:

- Le ballon est rempli d'air.
- Le ballon est plein d'air.

Balon havayla doluydu.

Remplis les pneumatiques d'air.

Lastikleri havayla doldur.

J'avais seulement besoin d'air.

Sadece biraz havaya ihtiyacım vardı.

Nous avons besoin d'air frais.

Bizim temiz havaya ihtiyacımız var.

Cette pièce manque vraiment d'air.

Bu odada hava yok.

Je sens un courant d'air.

Bir esinti hissediyorum.

Il y a un courant d'air.

Kesinlikle bir hava akımı var.

Tom a besoin de changer d'air.

Tom'un bir manzara değişiklikliğine ihtiyacı var.

Faites entrer un peu d'air frais.

Biraz temiz hava girsin.

Tu as besoin d'un changement d'air.

Hava değişikliğine ihtiyacınız var.

Laisse entrer un peu d'air frais.

İçeriye biraz temiz hava girsin.

J'aimerais prendre un peu d'air frais.

Biraz temiz hava almak istiyorum.

Dans la forêt dense, peu d'air circule.

Yoğun şekilde iç içe geçmiş ağaçların arasında pek esinti yok.

Il n'y avait pas un souffle d'air.

Nefes alacak hava yoktu.

Les pilotes d'Air France ont fait grève.

Air France pilotları greve gittiler.

Veuillez laisser entrer un peu d'air frais.

Lütfen içeriye biraz temiz hava girmesine izin ver.

L'avion a heurté de nombreuses poches d'air.

Uçak birkaç hava boşluğuna isabet etti.

Cette voiture ne dispose pas d'air conditionné.

Bu arabanın kliması yok.

On prend le tunnel sans courant d'air ? D'accord !

Hava akımı olmayan tünelden mi gitmek istiyorsunuz? Tamam!

Il n'y a pas d'air sur la Lune.

- Ayda hava yoktur.
- Ay üzerinde hiç hava yoktur.

Je veux simplement prendre un peu d'air frais.

Sadece biraz temiz hava almak istiyorum.

- J'ai besoin d'air.
- Il me faut de l'air.

Havaya ihtiyacım var.

Ouvrons la fenêtre pour avoir un peu d'air.

Biraz hava almak için pencereyi açalım.

Je sens le courant d'air qui vient des falaises.

Şu tepelerden gelen hava akımını hissedebiliyorum.

- Elle mourut par manque d'air.
- Elle est morte asphyxiée.

Havasızlıktan öldü.

Ouvrez les fenêtres pour laisser rentrer un peu d'air.

Biraz hava girmesi için pencereleri açın.

Nous avons tous besoin d'air et d'eau pour vivre.

Yaşamak için gereken tüm ihtiyacımız hava ve su.

Les employés d'Air France étaient en grève l'été passé.

Air France çalışanları geçen yaz grevdeydiler.

Je veux aller à l'extérieur prendre une bouffée d'air frais.

Biraz taze hava için dışarı çıkmak istiyorum.

Je voulais aller dehors et prendre un bol d'air frais.

Dışarı çıkıp temiz hava almak istedim.

On va vers le courant d'air ? Bon, c'est parti. Suivez-moi.

Hava akımına doğru mu gitmek istiyorsunuz? Pekâlâ, o zaman bana eşlik edin.

Le tunnel avec le courant d'air… ou bien le tunnel sans ?

Hava akımı olan tünel mi, hava akımı olmayan tünel mi?

Pour le transformer ensuite en colonne d'air vibrant dans la gorge.

ve bunu boğazda bir titreşimli hava sütununa dönüştürürüz.

S'il n'y avait pas d'air, les avions ne pourraient pas voler.

Hava olmasa uçaklar uçamaz.

Et regardez, la flamme s'agite aussi. Il y a un courant d'air.

Bakın, ateş de ona göre hareketlendi. Kesinlikle bir hava akımı var.

S'il n'y avait pas d'air, personne ne pourrait vivre même dix minutes.

Hava yoksa insan on dakika bile yaşayamaz.

Les fleurs et les arbres ont besoin d'air pur et d'eau fraîche.

- Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.
- Çiçek ve ağaçlar temiz hava ve taze suya ihtiyaç duyarlar.
- Çiçekler ve ağaçlar, temiz hava ve tatlı suya ihtiyaç duyarlar.

Il me faut vraiment me rendre dehors et prendre un bol d'air frais.

Dışarı çıkıp temiz hava almaya gerçekten ihtiyacım var.

Après huit ans de Bush, l'élection d'Obama était, pour beaucoup, une bouffée d'air frais.

Sekiz yıllık Bush döneminden sonra Obama'nın seçilmesi birçok kişi için bir nefes taze havaydı.

- Tu as juste besoin de changer de décor.
- Tu as juste besoin de changer d'air.

- Sizin sadece bir mekan değişikliğine ihtiyacınız var.
- Hava değişimine ihtiyacın var sadece.

- Tom est sorti pour prendre un bol d'air.
- Tom est sorti respirer de l'air frais.

Tom temiz hava almak için dışarı çıktı.

De même que nous avons besoin d'air frais, de même les poissons ont besoin d'eau propre.

Bizim temiz havaya ihtiyacımız olduğu gibi, balıkların da temiz suya ihtiyacı var.

Je me demande si je n'irais pas quelque part pour changer d'air, puisque mon médecin me le conseille.

Doktorum bana önerdiğinden beri, hava değişikliği için bir yere gitmeyi düşünüyorum.

Dans ce monde dur et mesquin où c'est l'argent qui parle, son mode de vie est comme une bouffée d'air frais.

Paranın konuştuğu bu sert, küçük dünyada, onun hayat tarzı derin bir nefes taze hava gibi.

- De plus, cette chambre n'est pas munie d'air climatisé ou rien de tel. Il n'y a qu'un éventail.
- Du reste, cette pièce n'est pourvue de rien de tel qu'un climatiseur. Tout ce dont elle dispose est un éventail.

Sırası gelmişken, bu odada klimaya benzer bir şey yok. Onun sahip olduğu tek şey elle tutulan kağıt yelpaze.