Translation of "Côte" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Côte" in a sentence and their turkish translations:

Ils s'assirent côte à côte.

Onlar yan yana oturdular.

Voici deux univers côte à côte.

Burada, yan yana duran iki evrene bakıyoruz.

Si nous les mettons côte à côte,

Yan yana koyduğumuzda parlak sarı rengin

Les filles étaient assises côte à côte.

Kızlar yan yana oturuyorlardı.

Le vieux couple était assis côte-à-côte.

- Yaşlı çift yan yana oturdu.
- Yaşlı çift yan yana oturuyordu.

Tous les soldats étaient debout côte à côte.

Bütün askerler yan yana durdu.

Ces deux-là se tiennent côte à côte.

Bu ikisi yan yana duruyor.

En fait, ils tombent à nouveau côte à côte

aslında gene yan yana düşüyorlar ya

La côte est dégagée.

- Sahil temiz.
- Asayiş berkemal.
- Ortalık sakin.

Ils ont mis cette épopée côte à côte avec le terrorisme

işte bu destanımızı terörle yan yana koydular

N'a pas dit comment le mettre côte à côte avec le terrorisme

terörle nasıl yan yana konulur demedi

- Notre voisin s'est cassé une côte.
- Notre voisine s'est cassée une côte.

Komşumuzun bir kaburgası kırıldı.

Tom a une côte cassée.

Tom'un kırık bir kaburgası var.

La promenade longe la côte.

Mesire yeri kıyıya paraleldir.

- Son cottage est sur la côte.
- Sa maison de campagne est sur la côte.

Onun kulübesi kıyıda.

Si nous vivons sur la côte,

Eğer kıyı kesimlerinde yaşıyorsak

Notre hôtel donne sur la côte.

Otelimiz kıyıya bakar.

Je suis de la côte Est.

Ben doğu yakasındanım.

Je suis de la côte Ouest.

Ben Batı Kıyısındanım.

Je viens de me fêler une côte.

Az önce bir kaburga kırdım.

Tom a vécu sur la côte ouest.

Tom batı yakasında yaşadı.

La Côte d'Azur a de très belles plages.

Fransız Rivierası kıyısının çok güzel plajları vardır.

Je me suis cassé une côte en tombant.

Ben düşerek bir kaburgamı kırdım.

Vient côte à côte avec l'homme qu'il voit comme un ennemi et déclaré au monde entier comme un ennemi

düşman olarak gördüğü ve düşman olarak tüm dünyaya ilan ettiği adamla yan yana geliyor

L'île se situe à un mille de la côte.

Ada, sahilin bir mil açığında bulunuyor.

Cette ville est à deux milles de la côte.

Kasaba, kıyıdan iki mil uzaktadır.

Je crois que je me suis cassé une côte.

Sanırım kırık bir kaburgam var.

Les plages de la Côte d'Azur sont très belles.

Fransız Rivierasının plajları çok güzeldir.

- Lorsque le temps est clair, la côte estonienne est visible depuis Helsinki.
- Par temps clair, la côte estonienne est visible depuis Helsinki.

Açık havada, Estonya kıyısı Helsinki'den görülebilir.

Sur la côte, les changements de marée peuvent être immenses.

Gelgitlerin kıyılara etkisi çok büyük boyutlara varabilir.

Mais tandis que cet hélicoptère se dirige vers la côte,

fakat bu helikopter kıyıya doğru uçuyor,

Un voyage sur la Côte d'Azur vous ferait du bien.

Riviera'ya bir gezi seni iyi yapmalı.

Cette route suit la côte pour les trente prochains kilomètres.

Bu yol otuz kilometre boyunca kıyıyı izler.

Venez avec moi sur la côte sud de la France !

Benimle Fransa'nın güney sahiline gel!

Il y en a plein tout le long de la côte.

Buradaki kıyıda bunlardan bir sürü var.

Sur la côte britannique, une crevette de 4 cm est piégée.

Britanya kıyısında, boyu sadece dört santim olan bir teke kapana kısılmış.

Migrent sur 5 000 km sur la côte ouest de l'Amérique.

Amerika'nın batı kıyısından aşağıya 5.000 kilometrelik göç yolundalar.

La famille de Paul passe l'été sur la côte chaque année.

Paul'un ailesi yaz mevsimini her yıl deniz kenarında geçiriyor.

Plus du tiers de la population mondiale vit près d'une côte.

Dünya nüfusunun üçte birinden fazlası kıyı yakınında yaşar.

Ils ont navigué le long de la côte occidentale de l'Afrique.

Onlar Afrika'nın batı kıyısı boyunca gittiler.

Par beau temps, on peut voir la côte estonienne depuis Helsinki.

İyi bir günde, Helsinki'den Estonya kıyısını görebilirsin.

Selon les prévisions météorologiques, le typhon s'approche probablement de la côte.

Hava tahmini göre tayfunun sahile yaklaşması muhtemeldir.

Et il pourrait y avoir à manger le long de la côte.

ve kıyı boyunca yiyecek kaynakları da karşıma çıkabilir.

Pillards apparaissent sans avertissement au large de la côte est de l'Angleterre.

Baskıncılar, İngiltere'nin doğu kıyısı açıklarında uyarmadan ortaya çıkar.

La baleine a été trouvée au large de la côte de Wakayama.

Balina, Wakayama kıyılarının açıklarında bulundu.

Nous nous promenions souvent ensemble le long de la côte le matin.

Biz genellikle sabahları birlikte sahil boyunca bir yürüyüş yapardık.

J'escalade la falaise ou je longe la falaise le long de la côte ?

Kayalıklara mı tırmanayım, kıyıdan mı dolaşayım?

J'ai vu un bateau de pêche à environ un mile de la côte.

Ben, kıyıdan yaklaşık bir mil ötede bir balıkçı teknesi gördüm.

Mozambique au large de la côte est de l'Afrique. Il a récemment subi des

aldığından. Son zamanlarda mercan resiflerini yok eden ve ekinleri yok eden sellere

Températures élevées anéantissent les cacaoyers du Ghana et de la Côte d'Ivoire, ce qui

. Ve kahve çekirdeklerinin tamamen tükeneceğini bilseydiniz

Mes souvenirs d'enfance sont dominés par la côte rocheuse, l'estran et la forêt de kelp.

Çocukluk anılarım, buranın kayalıklı kıyıları, gelgitleri ve yosun ormanlarıyla dolu.

La côte américaine sera submergée sous l'eau, et en Amérique du Sud il n'y aura

Arjantin'de Dunes Iris ve Brezilya'da Rio de Janeiro'dan hiçbir iz

Selon les sagas du vieux norrois, ils avaient une base fortifiée sur la côte baltique, à Jomsborg.

Eski İskandinav destanlarına göre, Baltık kıyısında Jomsborg'da müstahkem bir üsleri vardı.

Les indigènes de la côte américaine nord-ouest du Pacifique étaient probablement les descendants de tribus originaires d'Asie.

Amerika'nın Kuzey-Batı Pasifik sahili yerlileri muhtemelen Asyalı kabilelerin soyundandı.

Troupes sur la côte pour faire des attaques de diversion; tandis que Napoléon se retire de plus en plus d'unités

sahtekarlık amaçlı saldırılar yapmak için kıyıya asker çıkarmayı başardı ; Napolyon ise

En mille-neuf-cent-quatre-vingts, le comité de la censure de l'Ontario interdit le film « Le Tambour » d'après le roman de Günter Grass, mais les médias trouvèrent cela stupide et donc la Société Radio-Canada, SRC, montra les scènes offensantes ce soir-là, d'une côte à l'autre, dans le journal national.

Ontario Sansür Kurulu 1980'de Günter Grass'tan uyarlanmış "Teneke Trampet" filmini yasakladı ama medya bu yasağı saçma buldu ve hatta Canadian Broadcasting Corporation (CBC) sorun yaratan görüntüleri o gece ülke çapında ulusal haberlerde gösterdi.